Alkolmetre, nefesteki alkol oranıyla kandaki ortalama alkol oranını tahmini olarak bulan bir cihazdır. Alkol tespiti, birçok trafik kazasının önüne geçilmesi veya suçlunun tespiti için önemli. Bu tespiti yapan alkolmetreler bu sebeple büyük önem kazanıyor.
Trafikte yasal olarak belirlenmiş miktardan fazla alkol tüketimi yasak. Bu yasağı delerek limitin üzerinde alkol alanların tespit edilmesi için kan ve idrar tahlili yapmak gerekiyor. Ancak bu test sonucunu kısa sürede almak önemli. Bu sebeple alkol miktarını çok kısa sürede nefesten tespit eden alkolmetreler geliştirilmiştir. Cihazdan en verimli sonucu alabilmek için diyaframdan yani göbekten nefes vermek gerekiyor. Diyaframdan nefes vermek ile alkolmetre arasındaki bağlantıya değineceğiz; ancak öncelikle cihazı biraz tanıyalım.
Alkolmetrenin Çalışma Prensibi Nedir?
Kandaki alkol miktarını belirten ölçü birimine “promil” adı veriliyor. Alkometre, alkolün nefesteki oranıyla vücuttaki ortalama kan değerlerini hesaplayarak kandaki alkol miktarını en yakın bir değerle promil olarak veriyor. Bu sebeple elimize sürdüğümüz kolonya veya ağzımızı sildiğimiz alkollü ıslak mendil bile cihazda görünen alkol miktarını etkileyebilir.
Cihaz; ışık kaynağı, potasyum dikromat solüsyonu, filtre, fotoselli dedektör, ölçüm birimi ve gösterge gibi kimyasallar ve parçalar içerir. Alkolmetrelerin kimyasal temeli “redoks reaksiyon” olarak tanımlanır. Nefesle verilen hava, alkalin çözücünün içine asidik potasyum dikromat solüsyonu ile temas ettiğinde çekilir. Cihaza üflenen havadaki alkol veya etanol, asetik aside dönüşür. Daha sonra etanol, asetik asit ile oksitlenir ve turuncu-sarı renkte dikromat iyonundaki krom, yeşil krom iyonuna indirgenir. Kandaki alkol seviyesi de bu renk değişiminin derecesinin ölçülmesi ile oraya çıkar.
Başka bir tür alkolmetrenin çalışma prensibi ise şöyledir; alkolmetreye nefes üflendiğinde cihazdaki elektrik devrelerinden geçen elektrik akımı alkol miktarına göre değişir. Bu akım, cihazdaki algoritmalara göre değerlendirilerek ölçülür ve kandaki yaklaşık alkol miktarı ortaya çıkarılır.
Üç tür alkometre vardır. Bunlar; nefes ölçer, zehir ölçer ve alkosensör olarak adlandırılır.
Nefes ölçer; yukarıda bahsettiğimiz kimyasal reaksiyon sonucu renk değişimi esas alarak ölçüm yapar. Zehir ölçer; kızılötesi optik ve fonotik analizler yani spektrosopi yöntemi ile alkol tespiti yapar. Alkosensör; diğer adıyla alkol sensörü, alkolün bir yakıt pili dedektörleri içindeki kimyasal tepkimesiyle miktarını tespit eder.
Alkolmetre ve Diyaframdan Nefes Almak
Alkolmetreden verimli sonuç alabilmek için diyaframdan nefes almanın önemine değinmiştik. Diyafram, üç delikle yemek borusuna, aorta ve ana toplardamara açılan bir kastır. Nefes aldıkça kasılır. Diyafram kası, insanın solunum kapasitesinin tam kullanılmasına yardımcı olur ve bu kas aracılığı ile nefes almak doğru nefes alma yöntemlerinden biridir. İnsanlar doğduklarında diyaframdan nefes almaya başlar ve zamanla bu alışkanlıklarını bırakır. İnsanlar genellikle ikincil kaslar olan çene, boyun ve sırt kaslarıyla nefes alır. Bu yöntem, kısıtlı nefes alma şeklinde tanımlanır ve göğüs nefesi diye adlandırılır. Bu yöntemle tam nefes alma gerçekleşmez. Diyaframdan nefes almak için göbeği kullanmak gerekiyor. Tabi bu nefes yöntemini hayatımıza uyarlamak için de bazı taktikler geliştirmek gerekebilir.
Bu detayla alkolmetreden sağlıklı ve verimli sonuçlar elde etmek için diyaframın önemini anlamış olduk. Bazen televizyonlardaki haberlerde görürsünüz. Alkollü araç kullanan sürücüler polisin uzattığı alkolmetreyi üflerken zorlanır veya kısaca üfleyip bırakır. Bazen bilinçli olarak göbekten yani diyaframdan nefes vermeyen sürücüler polisleri yanıltmaya çalışır. Çünkü yemek borusu, aort ve ana toplardamar üçgeninde bulunan diyaframdan nefes verildiğine cihaza daha çok alkollü hava verilmiş olacaktır. Polisler ısrarla alkollü sürücüyü “iyi üfle” şeklinde uyarır. Aslında bunun açılımı “diyaframdan üfle” demektir. Bu şekilde kandaki alkol miktarını promil olarak en yakın değerle ölçmek mümkün olabilir.
Alkolmetre Nasıl İcat Edildi?
Alkolmetrenin icat edilmesi sürecini değerlendirmek için önce 1769 yılına gidelim. Bu tarihte Fransa’da buhar gücüyle çalışan bir otomobilin testi sırasında araç duvara çarpmıştır. Tarihteki ilk otomobil kazası olarak kayıtlara geçen bu kazadan yıllar sonra 1897’de bir taksi şoförü alkollü şekilde direksiyon başına geçmiş ve bir binaya çarpmıştır. Alkolün etkisi ile ilk trafik kazası da bu kazadır. Zamanla trafik kazaları artan araç ve insan sayısına göre artmış, alkollü araç kullanımı sonucu meydana gelen kazalar da ciddi sorun olmaya başlamıştır.
Alkollü araç kullanımı ile trafik kazaları arasında önemli bağlar ortaya çıktı. Zamanla yapılan testlerde kandaki alkol oranında 20 mgdl miktarında bir artışın trafik kazasında ölüm riskini ikiye katladığı ortaya çıkardı. Bu miktar 150 mgdl ve üzerinde bir orana çıktığında bu riskin 600 katına kadar çıkabildiği tespit edildi. Çeşitli araştırmalar alkollü sürücülerin kaza yapma riskinin de diğer sürücülere göre yüzde 50 veya daha fazla olduğunu ortaya koydu. Tüm bu çalışmalar yetkilileri bazı önlemler almak zorunda bıraktı.
1874 yılında araştırmacı Francis Edmund Anstie solunum havasında alkol tespit edilmesi yönündeki araştırmasında alkolün küçük bir miktarının solunum yoluyla; bir miktarının da idrar yoluyla vücuttan atıldığını belirledi. Alkolmetrelerin ortaya çıkması bu tespitin ortaya çıkarıldığı tarihe kadar gider. Daha sonraki yıllarda yapılan çalışmalar bir noktaya kadar gelmiş ve 1927 yılında W.D. Mc Nally “alkolmetrenin atası” niteliğinde bir cihaz geliştirmiştir. Mc Nally, icat ettiği cihaz ile solunum havasını bir tüpe toplayabildiğini; buradaki renk değişimi ile kişinin alkol alıp almadığını belirleyebildiğini ve polislerin bu cihaz sayesinde bir sürücünün alkol alıp almadığını tespit edebileceklerini iddia etmiştir.
Aynı yıl içinde polis doktoru Dr. Gorsky, alkol ölçümü için bir sanıktan futbol topunu nefesi ile şişirmesini istemiş, yapılan testlerde 2 litrelik nefeste 1,5 miligram alkol tespit edilmiş, bu sonuca göre sanığın yüzde 50 oranın alkollü olduğunu ortaya çıkarmıştır. 1931 yılında İndiana Üniversitesi’nde görevli biyokimyacı Dr. Rolla N. Harger, Türkçe karşılığı “sarhoşmetre” olan ‘drunkometer’ adı verilen bir cihaz geliştirmiş, 1936 yılında bu cihazın patentini almıştır. 1938 yılında İndiana polisleri bu cihazı deneyerek olumlu sonuçlar almıştır.
Bu cihaz geliştirilerek 1941 yılında “Intoximeter” ve “Alkometer” adı verilen cihazı icat edilmiştir. 1954 yılında ise Dr. Robert F. Borkenstein, daha az yer kaplayan, taşınması kolay ve daha verimli sonuçlar veren “Breathanalyzer” adı verilen cihazı icat etmiştir. Bu cihazı 1958 yılında İndiana polisi üretmeye ve kullanmaya başlamıştır.
Bu cihazı geliştiren NJ Stephenson Corporation adlı şirket, 1974 yılında geliştirdiği “Alcolmeter” adlı cihazı piyasaya sürmüş. Bu tarihten itibaren de polisler tarafından yoğun olarak kullanılmaya başlamıştır. Ülkemizde ise 1990’lı yıllarda yaygınlaşan alkolmetre, çeşitli versiyonları ile devlet kurumları tarafından kullanılmaya başlanmıştır.
Alkol Limiti Nedir?
Ülkemizde trafikte alkol limiti, 1 litre kanda yarım gram alkole eşit olan 0,50 promildir. Bu limitin üzerinde alkollü olarak araç kullanmak yasaktır. Bu sınır, gevşeme, dikkatin azalması, koordinasyon ve muhakeme bozukluğunun başladığı sınırdır. Bu limit aşıldıkça alkolün insanlar üzerindeki etkisi belirginleşir. Üç promil alkol tespit edilen bir kişinin refleksleri azalır, bilinci bulanıklaşır ve bazı kişilerde bilinç kaybı oluşur.
Yol kenarlarında yapılan alkol, uyuşturucu ve uyarıcı testleri trafik güvenliği için büyük önem taşıyor. Dolayısıyla alkolmetre gibi cihazlarla yapılan testlerin sürücüler üzerinde caydırıcı etkisi de yadsınamaz bir gerçek. Bu sebeple bazı yaptırımlar uygulanmaktadır. Alkolmetre ile alkollü tespit edilen sürücü 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 485 maddesi uyarınca para cezası, aracın trafikten men edilmesi ve sürücü belgesinin alınması gibi cezalar uygulanıyor.