Anadolu’nun Türkleşmesindeki en büyük etken olarak her zaman 1071 yılında yapılan Malazgirt Meydan Muharebesi verilir. Büyük Selçuklu Hükümdarı Alparslan’ın, Bizans kralı Dyojen’e karşı yaptığı bu savaşta asker sayısı olarak azınlıkta olsa da büyük bir başarı elde ederek Bizans ordusunu hezimete uğratması ve Bizans kralı Dyojen’i esir alması tarihe adını altın harfler ile yazdırmasını sağlamıştır. Bizans kralı Dyojen ağır şartları olan bir antlaşma imzalatılarak Konstantin’e geri gönderilir. İmzalatılan bu antlaşma ile Anadolu’nun kapılara Türklere tamamen ve sonsuza dek açılır. Her ne kadar Bizans kralı Dyojen’in öldürerek yerine geçen Mihail, antlaşmayı kabul etmediğini duyursa da Bizans ordusunun harap halde olması ve Bizans içindeki iç çekişmeler Türk boylarının Anadolu’ya başlattığı akınların önüne geçilememesinde ana etken olur.
Büyük Selçuklu Hükümdarı Alpaslan, Malazgirt zaferinden sonra emrindeki komutanlara Anadolu’yu fethetme ve Türkleştirme görevi verir. Bu görev sonucunda Anadolu’da Mengücekoğulları Beyliği, Danişmendoğulları Beyliği, Artukoğulları Beyliği, Saltukoğulları Beyliği ve Çaka Beyliği gibi beylikler kurulur bu beyliklerin her biri Anadolu’nun Türkleşmesinde büyük rol sahibidirler. Bu beylikler ile daha ayrıntılı bilgi için “Anadolu’da Kurulan Türk Beylikleri” başlıklı yazımıza göz atabilirsiniz.
Büyük Selçuklu Hükümdarı Alpaslan’ın verdiği emir ile Anadolu’nun fethine katılan komutanlardan biri de Kutalmış oğlu Süleyman Şah’tır. Süleyman Şah’ın Anadolu’nun fethindeki mücadeleleri sonucunda İznik başkent olmak üzere Anadolu Selçuklu Devleti’nin temelleri atılır.
Anadolu Selçuklu Devleti Nasıl Kuruldu?
Kutalmışoğulları’nın Büyük Selçuklu tahtı için sürdürdükleri mücadele mağlubiyet ve Kutalmış’ın ölümü ile sonuçlanır. Büyük Selçuklu Hükümdarı Alparslan’ın ölümü ile serbest kalan Kutalmış oğlu Süleyman Şah, bir süre Suriye topraklarında faaliyet gösterdikten sonra Antakya üzerinden Anadolu’ya giriş yapar. Konya topraklarına hükmeden Rum despotlarını 1074 yılında yenerek Konya’yı kendi idaresi altına alır. Fetihlere hız kesmeden devam eden Süleyman Şah, 1075 yılında İznik’i fetheder. İznik başkent yaparak Anadolu Selçuklu Devleti’nin de temellerini atar. Tarih kitaplarında Anadolu Selçuklu Devleti için Türkiye Selçuklu Devleti veya Selcukıyan-ı Rum adı da kullanılmaktadır.
Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi
Oğuz Türklerinin Üçok kolunun Kınık boyuna Mensup olan Süleyman Şah, Büyük Selçuklu Devleti’nin kurucusu Selçuk Bey’in oğlu Aslan Yabgu’nun torunudur. Anadolu’ya girerek İznik’i başkent yapan Süleyman Şah, kurduğu Anadolu Selçuklu Devleti’nin sınırlarını İstanbul Boğazı’na kadar genişletir. Bizans kaynaklarında Süleyman Şah’ın Boğaziçi sınırlarında gümrük daireleri kurdurarak geçen gemilerden vergi aldığı yazmaktadır. Süleyman Şah’ın, fetihler sonucu hükmü altına giren Rum tebaasına hoşgörülü ve iyi niyetli davranması yıllardır Bizans ve tekfurlarının; vergi ve zorbalıkları altında ezilen Rumların Türk hakimiyetini benimsemesini kolaylaştırır. Süleyman Şah döneminde birçok Rum vatandaş, İslamiyet’i seçer. Bizans tekfurlarının birbirleri arasındaki iç mücadelelerinden faydalanarak bölgedeki gücünü sağlamlaştıran Süleyman Şah, 1081 yılında Bizans İmparatoru Aleksios Komnenos ile barış antlaşması yaparak Drakon çayını sınır olarak belirlerler.
Anadolu’ya göç ederek yeni yurt arayışına giren Türkleri teşkilatlandırarak bölgenin Türkleşmesi için çaba sarf eder. Çukurova ve çevresinde toplanarak teşkilatlanmaya başlayan Ermenileri engellemek için bu bölgeye sefer düzenleyen Süleyman Şah, bölgede hakimiyet kurduktan sonra Antakya halkının şehri kendisine teslim edeceği haberini alır ve Ebu’l Kasım ile Antakya’ya gider. Sonrasında Musul-Halep Hükümdarının Süleyman Şah’tan vergi istemesi üzerine aralarında savaş çıkar. Aralarındaki savaşta Musul-Halep hükümdarı yenilerek hayatını kaybeder. Süleyman Şah’ın Halep’i kuşattığı sırada Suriye Selçuklu Devleti sultanı Tutuş’un bölgeye gelmesi ile aralarında yapılan savaşta Tutuş Bey’in ordusunda bulunan Büyük Selçuklu hükümdarı Alparslan’ın ünlü komutanlarından Artuk Bey’in savaş stratejileri ve Süleyman Şah’ın komutanlarından Emir Çubuk’un, Tutuş saflarına geçmesi sonucu Süleyman Şah savaşı kaybeder. Süleyman Şah’ın savaşta öldüğü ya da intihar ettiği ile ilgili iki ayrı söylenti mevcuttur. Suriye Selçuklu Hükümdarı Tutuş, Süleyman Şah’ın eşi ve çocuklarını Antakya’ya gönderir. Süleyman Şah’ın ailesinin Antakya’da oyalanması üzerine Büyük Selçuklu Hükümdarı Melikşah, Antakya’ya gelerek Süleyman Şah’ın ailesini esir alarak İsfahan’a götürür.
Süleyman Şah’ın ölümü ve ailesinin Sultan Melikşah tarafından esir alınması üzerine başsız kalan Anadolu Selçuklu Devleti, Ebu’l Kasım’ın vekilliği ile yönetilir. Sultan Melikşah, Anadolu Selçuklu Devleti’ne son vermek için Urfa valisi Bozan’ın emri altına büyük bir ordu verir. Urfa valisi Bozan, İznik’i kuşatsa da kuşatma başarısız olur. Ancak Bizans’tan dönmekte olan Ebu’l Kasım’ı esir alarak öldürür. Sultan Melikşah’ın da kısa bir süre sonra ölmesi üzerine Büyük Selçuklu Devleti başına geçen Berkyaruk, Süleyman Şah’ın oğulları Kılıç Arslan ve Davut’u serbest bırakır. Kılıç Arslan, Suriye’de yaşayan ve büyük bir topluluk olan Yavegiyye Türkmenlerini yanına alarak İznik’e geri döner. Yönetici boşluğunda ülkenin yönetici vekilliğini yapan Ebu’l Kasım’ın kardeşi Ebu’l-Gazi’den yönetimi devralır. İlk iş olarak zayıflamakta olan devleti eski haline getirmeyi amaç edinen Kılıç Arslan, İznik’i daha yaşanılır bir hale getirir. Veliaht yokluğunda Marmara kıyılarını istila eden Bizans, bu topraklardan uzaklaştırılır. Batı sınırlarını güvence altına aldığını düşünen Kılıç Arslan, Doğu seferlerine hız kaybetmeden başlar. Zaman kaybetmeden Malatya’yı kuşatan Kılıç Arslan, Haçlı ordusunun Anadolu’ya girdiğini öğrenmesi üzerine Malatya kuşatmasını kaldırır. Ancak Kılıç Arslan, İznik’e vardığında şehir çoktan Haçlı ordusu tarafından kuşatılmış durumdadır. Kuşatmayı yaramayan Kılıç Arslan geri çekilmek zorunda kalır. Daha sonra Eskişehir’de Haçlı ordusu ile tekrar savaşsa da bu savaş Kılıç Arslan’ın mağlubiyeti ile sonuçlanır. Kılıç Arslan mağlubiyet sonrası başkenti Konya’ya taşır. Haçlı ordusunun sayıca fazla olması Kılıç Arslan’ı yıldıramaz. Kılıç Arslan, Anadolu’da ilerleyen Haçlı ordusuna düzenlediği gerilla taktikleri ve gece baskınları ile yok eder. Kılıç Arslan, Bizans ile yapılan antlaşma ile batı sınırları kesin olarak güvence altına alınca Danişmend beyi Gümüştegin ile ittifak kurarak Niksar’ı ele geçirir. Anadolu’daki prensliklerin aşırılıklarını kontrol altına alır. Gümüştegin’in vefatı üzerine daha önce Haçlı tehlikesi sebebi ile yarım kalan fethi yeniden başlatır. Anadolu’nun önemli şehirlerinden Malatya’yı kuşatır ve Anadolu Selçuklu topraklarına dahil eder. Doğu Anadolu topraklarını kendi devletine katmak isteyen Kılıç Arslan, Doğu Anadolu beylerini kendi safına çekerek Doğu Anadolu’yu hakimiyeti altına alır. Sonrasında Musul’u da fetheden Kılıç Arslan, Doğu Anadolu beylerine güvenerek Büyük Selçuklu Hükümdarı Muhammed Tapar ile mücadeleye girişir. Musul valisi Çavlı ile girdiği savaşta Doğu Anadolu beylerinin sözlerinde durmamaları üzerine yalnız kalan Kılıç Arslan başarılı bir savaş çıkarsa da yenilmekten kurtulamaz. Esir düşmek istemeyen Kılıç Arslan, Habur Nehri’nden karşıya geçmeye çalışırken boğularak ölür. Kılıç Arslan’ın oğlu Şehinşah, Çavlı tarafından esir alınır. Kılıç Arslan’ın ölümünden sonra otorite boşluğu Kılıç Arslan’ın en küçük oğlu Tuğrul Arslan ile doldurulmaya çalışılır ve Malatya’da tahta oturan Tuğrul Arslan, yaşça küçük olduğu için Anadolu Selçuklu Devleti, Tuğrul Arslan’ın annesi tarafından yönetilir. Devletin deneyimli bir yöneticiye ihtiyaç duyduğunu fark eden anne, Artuklu Prensi Behram ile evlenir. Behram’ın ölümünden sonra şehir Danişmendliler tarafından ele geçirilir. Anadolu Selçuklu Devleti’nin güç kaybetmesinden faydalanmak isteyen Bizans, Anadolu içlerine kadar ilerler. Anadolu’daki Türk hakimiyetinin zayıflamasını göze alamayan Büyük Selçuklu Hükümdarı Muhammed Tapar, Kılıç Arslan’ın büyük oğlu Şehinşah’ı Anadolu’ya gönderir. Şehinşah, antlaşmayı bozan Bizanslılar ile altı yıl mücadele etse de büyük bir başarı elde edemez. Şehinşah’ın kardeşi Mesud, abisinin başarısızlığını öne sürerek ve Danişmend beyi Emir Gazi’nin yardımını alarak Anadolu Selçuklu tahtına oturur. Sultan Mesud, Şehinşah’ın gözlerine mil çektirse de olası bir taht kavgasına mahal vermemek için bir yıl sonra abisi Şehinşah’ı idam ettirir.
Sultan (Rükneddin) Mesud, tahta geçmesinde büyük rol oynayan Danişmendoğullarının etkisinden kurtulmak için uzun süren mücadeleler verir. Bunun yanı sıra Anadolu’ya asker gönderen Bizans’ın akınları Sultan Mesud’u çıkmaz bir duruma sokmaktadır. Danişmend beyi Emir Gazi’nin oğlu Melik Muhammed’in ölmesi üzerine Danişmendoğulları içerisinde taht kavgaları baş gösterir. Bu taht kavgalarından faydalanan Sultan Mesud, devletin kontrolünü yeniden ele geçirir. Anadolu’da birliği yeniden kurabilmek adına Bizans sınırlarına akınlar düzenler. Bu akınları tamamen durdurmak isteyen Bizans, Anadolu Selçuklu Devletini tarih sahnesinden çıkarmak için güçlü bir ordu ile başkent Konya’nın üzerine yürür. Ancak Sultan Mesud’un oğlu saldırı haberini aldıktan sonra Aksaray’da bir ordu toplayarak Bizans ordularını Konya’ya varmadan bertaraf eder. Bizans’ın aldığı bu ağır yenilgi Anadolu Selçuklu Devleti’nin yeniden Anadolu’da söz sahibi olmasını sağlar. Böylelikle Anadolu Selçuklu Devleti için yükselme dönemi tekrar başlar. Anadolu’da basılan ilk Selçuklu parası Sultan Mesud’a aittir. Sultan Mesud tahta oturduğunda Anadolu Selçuklu hakimiyeti altında sadece Konya, Niğde ve Afyonkarahisar toprakları vardır. Sultan Mesud vefat ettiğinde ise Eskişehir, Ankara, Çankırı, Kastamonu ve Elbistan bölgeleri Anadolu Selçuklu hakimiyeti altına girmiştir. Kırk yıllık hükümdarlık döneminden sonra vefat eden Sultan Mesud’un yerine Bizans saldırısında üstün başarı ile Konya’yı koruyan Kılıç Arslan tahta geçer.
Anadolu Selçuklu hükümdarı II. Kılıç Arslan’ın saltanatı döneminde elde edilen en büyük iki başarı: Danişmendlilerin topraklarının ele geçirilmesi ile Anadolu’da Türk birliğinin kurulması ve Bizans ordusunun Miryokefalon savaşında yok edilmesidir. Danişmendlilerin sık sık Anadolu’da birliği bozmaya çalışması ve gücü ele geçirmeyi amaçlaması Anadolu’daki güç dengesini sürekli bozması bakımından gerekli bir fetihti. Bizanslılara karşı kazanılan Miryokefalon zaferi ise Türklerin Anadolu’dan atılamayacağını kanıtlaması sebebi ile tarihte önemli bir yer tutar. II. Kılıç Arslan, savaş ve mücadeleler ile süregelen hayatın vermiş olduğu yorgunluğu ve yaşını mazeret göstererek Anadolu Selçuklu devletini 11 oğlu arasında paylaştırır. Kendisi de Konya’da büyük Sultan olarak kalır. Selahaddin Eyyubi’nin Kudus’ü fethi üzerine Avrupa’da kurulan Haçlı ordusu Anadolu üzerinden geçerken II. Kılıç Arslan’ın oğulları tarafından saldırılara maruz kalır. Haçlı ordusunun büyük bir kısmı imha edilse de Haçlı ordusunun kalan kısmı Filistin’e ulaşır. II. Kılıç Arslan’ın Konya’da vefatı ile tahta oturan en büyük oğul Gıyaseddin Keyhüsrev kardeşleri tarafından kabul edilmez. Bu sebeple başlayan taht kavgaları II. (Rükneddin) Süleyman Şah’ın, kardeşlerinin topraklarını ele geçirmesi ve tahta oturması ile son bulur.
II. Süleyman Şah, ülkedeki bozulan birliği yeniden kurarak Gürcistan üzerine sefer düzenler. Ancak bir zafer elde edemez. İki yıl sonra da vefat eder. II. Süleyman Şah’ın yerine Oğlu III. Kılıç Arslan tahta geçer. Sekiz ay süren hükümdarlık döneminde Isparta ve çevresini fethetse de küçük yaşta olması sebebi ile Türkmen beylerinin desteğini alan Gıyaseddin Keyhüsrev yeniden devletin başına geçer.
Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde toprakların güvence altına alınması için Bizans ve Ermeniler ile mücadele edilir. Antalya ve Sinop’u Anadolu Selçuklu topraklarına katan Gıyaseddin Keyhüsrev’in ülke ticaretine çok büyük katkıları olur. Gıyaseddin Keyhüsrev’in yerine tahta oturan İzzeddin Keykavus, daha çok ülkenin iç meseleleri ile ilgilenir. İmara büyük önem veren İzzeddin Keykavus, kervansaraylar, camiler, medreseler ve darüşşifalar inşa ettirir. Verem hastalığına yakalanarak vefat eden İzzeddin Keykavus’un yerine kardeşi Alaeddin Keykubat tahta geçer.
Alaeddin Keykubat’ın tahta geçmesi ile en parlak dönemini yaşamaya başlayan Anadolu Selçuklu Devleti’nde imar çalışmaları hız kesmeden devam eder. Alaeddin Keykubat olası Moğol istilasına karşı topraklarındaki kaleleri güçlendirerek hudut bölgelerde de önlemler alır. Bu önlemlerin yanı sıra fetihlere de ara vermeden devam eden Alaeddin Keykubat, ticari ve askeri öneme sahip olan Kolonos kalesini kuşatarak ele geçirir. Fetihten sonra kalenin adı Alaiye olarak değiştirilir. Moğollara elçi göndererek Moğol hükümdarı Ögeday Kağan ile barış anlaşması yapar. Alaeddin Keykubat’ın saltanat döneminde gerçekleşen en önemli olaylardan biri de Harzemşahlar ile başlayan siyasi ve askeri çatışmalardır. Bu çatışmalar sonucu iki devlet arasında 1230 yılında Yassı Çemen Savaşı patlak verir. Savaşı kazanan Alaeddin Keykubat’ın 1237 yılında vefat eder. Yerine oğlu İzzeddin Kılıç Arslan’ı tayin etse de tahta büyük oğlu Gıyaseddin Keyhüsrev oturur.
Yassı Çemen Savaşı ve Sonuçları
Alaeddin Keykubat ve Harzemşah hükümdarı Celalettin Harezm arasındaki hararetli mektuplaşmaların yanı sıra Ahlat Kalesi meselesinin baş göstermesi ile Alaeddin Keykubat ordusunun başına geçerek Harzemşahlar üzerine yürür. Güçlü bir devlet olan Harzemşahlar son dönemlerde artan Moğol istilaları yüzünden güçsüz düşmüş durumdadır. Anadolu Selçuklu Devleti ise en güçlü ve parlak dönemini yaşamaktadır. Selçuklu saldırısına hazır olan Harzemşah hükümdarı Celalettin Harezm, Yassı Çemen Ovasında Selçuklu ordusu ile karşılaşır. Bu savaşta ağır bir yenilgi alan Celaleddin Harezm savaş meydanından kaçmayı başarsa da yolda karşılaştığı haydutlar tarafından öldürülür.
Harzemşahlar’ın yenilgisi ile Ahlat, Malazgirt, Van ve Tiflis Selçuklu hakimiyetine girer. Harzemşahlar’ın tarih sahnesinden çekilmesi ile Moğollar ve Anadolu Selçuklu Devleti karşı karşıya gelir. Alaeddin Keykubat kendi döneminde devletini Moğol istilasına karşı başarı ile korur. Ancak kendinden sonra gelecek hükümdarlar Alaeddin Keykubat’ın başarısını devam ettiremez.
Anadolu Selçuklu Devleti’nin Zayıflaması
Alaeddin Keykubat’ın yerine tahta oturan II. Gıyaseddin Keyhüsrev, siyasi ve askeri zekadan yoksun, sefahate düşkün, korkar ve ilgisiz bir hükümdardır. Ülke yönetimindeki deneyimsizliği yüzünden halkın zor duruma düşmesi ve Moğol istilasından kaçan Türkmenlerin sığındıkları Anadolu Selçuklu Devleti topraklarında uygun yaşam şartları bulamaması sebebi ile Baba İshak’ın başlattığı isyan kısa sürede tüm Türkmenler arasında yayılır. Babai İsyanı’nın önüne geçilememesi ve gün geçtikçe daha da güçlenmesi Anadolu Selçuklu Devleti’nin eski kudretli dönemlerinden eser kalmadığını düşmanlara gösterir. Babai İsyanı zor şartlar altında ve kanlı bir şekilde sonlandırılsa da Moğollar’ın, Anadolu Selçuklu Devleti’nin zayıflığını fark etmesine sebep olur. Anadolu Selçuklu Hükümdarı II. Gıyaseddin Keyhüsrev’in Baycu Noyan komutasındaki Moğol ordusunun Anadolu’ya girdiğinin haberini alması üzerine ordusu ile Sivas’a konuşlanır. Moğollar ve Selçuklular arasındaki bu savaş Kösedağ Savaşı adı ile tarih kitaplarındaki yerini alır.
Kösedağ Savaşı
Askeri zekası olmayan II. Gıyaseddin Keyhüsrev savaş taktikleri için komutanlara ve devlet erkanına sürekli akıl danışmaktadır. Önce Sivas’ta savunma savaşı yapma kararı alan II. Gıyaseddin Keyhüsrev daha sonra bu fikrinden vazgeçerek Sivas’tan 80 kilometre uzaktaki bir yere konumlanarak düşmanı bu bölgede karşılama kararı alır. Ancak devlet adamlarının askeri güçlerine ve sayıca üstünlüklerine güvenmesi ile Sultanın kararını taarruz yönünde değiştirmesine sebep olur. Moğol askerinin üstüne taarruz eden Selçuklu ordusu Moğol ordusu tarafından turan taktiği ile dağıtılır. Önce geri çekilip daha sonra Selçuklu ordusunu kapana kıstıran Moğolların savaşı kazandığını düşünen II. Gıyaseddin Keyhüsrev hazinesini alarak savaş alanını terk eder. Fakat daha savaş bitmemiş ve Selçuklu ordusu hala savaşı devam ettirmektedir. Selçuklu ordusu, II. Gıyaseddin Keyhüsrev’in savaş alanını terk ettiğini ancak bir günlük bir savaşın ardından akşam vaktinde öğrenir. II. Gıyaseddin Keyhüsrev’in savaş alanını terk ettiğini öğrendikten sonra Selçuklu ordusu da bir gece içinde savaş alanını terk eder. Moğollar, ertesi gün düşmanlarını karşısında göremeyince bunun bir savaş taktiği olduğunu düşünerek iki gün boyunca Selçuklu mevzilerine girmezler. İkinci günün sonunda ise savaşı sonlandırmak adına mevzilere saldırdıklarında kimseyi bulamazlar. Moğollar için kolay bir zafer olan bu durum Anadolu Selçuklu Devleti için ise yüz kızartıcı bir durumdur. Bu mağlubiyet sonucunda Anadolu Selçuklu Devleti, Moğollara ağır vergiler ödemeyi kabul ederek Moğol üstünlüğünü kabul eder.
Anadolu Selçuklu Devletinin Yıkılışı
II. Gıyaseddin Keyhüsrev’in ölümünden sonra tahta II. Keykavus çıkar. IV. Kılıç Arslan’ın Sivas’ta hükümdarlığını ilan etmesi üzerine Emir Celalettin Karatay, II. Alaeddin Keykubat’ı da dahil ederek üç kardeşi de Anadolu Selçuklu Hükümdarı ilan eder. Üç sultan içinde hutbe okutularak para basılır. Anadolu Selçuklu tarihinde ilk defa ortak bir yönetim modeli kendini gösterir. Emir Celalettin Karatay ve II. Alaeddin Keykubat’ın ölümü üzerine düzen yeniden bozulur. İki kardeşin taht için girdiği mücadelede IV. Kılıç Arslan mağlup olur. II. Keykavus, Moğol ordusunun Selçuklu topraklarına girdiğini öğrenince ordusu ile Moğolların üzerine yürür. Ancak bu savaş mağlubiyet ile sonuçlanır. II. Keykavus’un mağlubiyeti üzerine IV. Kılıç Arslan Konya’da tahta oturur. İki kardeş asındaki taht kavgaları Anadolu’daki birliğin tamamen dağılmasına sebep olur. IV. Kılıç Arslan’ın ölümü üzerine küçük yaştaki oğlu III. Keyhüsrev tahta geçer. Sultan’ın çocuk olmasından faydalanarak yönetimde söz sahibi olan Müinüddin Pervane, Moğol tehditlerinden ve bitmek bilmez isteklerinden sıkılarak Memlük Sultanı Baybars’ı Anadolu’ya davet eder. Moğol ordusunu bertaraf eden Baybars, Anadolu’dan ayrıldıktan sonra Moğol zulmü geri döner. Pervane’nin İlhanlı Hükümdarı Abakay Han ve Memlük Sultanı Baybars arasında kalması yüzünden Baybars yardımlarını çeker. Abakay Han da Pervane’nin Baybars ile işbirliği yaptığını ileri sürerek Anadolu’ya girer ve 200.000 kişilik bir katliam gerçekleştirir.
Karamanoğlu Mehmed Bey, Siyavuş’u (Cimri) tahta çıkarsa da Siyavuş’un hükümdarlığı fazla sürmez. İlhanlı desteği ile başa geçen Sultan II. Mesud, halk için bir umut olarak görülse de İlhanlı kuklası olmaktan öteye gidemez. Sultan II. Mesud tahtan uzaklaştırılarak yerine III. Keykubat getirilir ancak III. Keykubat’ın Moğollar gibi ağır vergiler alması halkı bezdirir. III. Keykubat tahttan indirilerek Sultan II. Mesud tekrar tahta oturtulur. İkinci kez tahta geçen Sultan Mesud pek bir başarı gösteremez. Sultan II. Mesud’un 1308 yılında ölmesi üzerine III. Keyhüsrev tahta geçse de Sultan II. Mesud son hükümdar olarak görülür.