Anadolu, tıpkı Mezopotamya gibi verimli toprakları, su kaynakları ve ticaret yolları üzerinde olmasından dolayı pek çok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Öyle ki bu medeniyetler, bizlere bugün bile halk arasında yaşayan inançları, kültürü miras bırakmışlardır. Medeniyetler beşiği olan Anadolu, bugün bile değerini korumaktadır. İşte sahibi olduğumuz Anadolu toprakları üzerinde kurulan ve dünyanın da tanığı ilk çağ ve sonrasındaki medeniyetler:
Hattiler ( MÖ 2500 – 1700 )
Hititler ( Tunç Çağı )
Urartular
Frigler
Lidyalılar
İyonya Uygarlığı
Karia Uygarlığı
Likya Uygarlığı
Helen Uygarlığı
Roma Çağı
Bizans Çağı
1Selçuklu Çağı
1Osmanlı Çağı
Türkiye Cumhuriyeti
Bir noktaya temas etmek gerekir: İlk çağ uygarlıkları dediğimiz uygarlıklar hakkındaki en önemli bilgiyi arkeolojik kazılarından alıyoruz. Bu kazılarda bazen koca bir şehir, bazen bir tiyatro kalıntısı, bazen yazılı kaynak dediğimiz tabletler bazen de ziynet eşyası ya da aksesuarlar çıkabilmektedir. Bu bakımdan da bugün, Anadolu medeniyetleri hakkındaki bilgilerin kaynağı uzun ve yorucu bir çalışma temposundan sonra elde edilmektedir.
Biz bu yazımızda, önce kısaca Anadolu tarihini, akabinde ilk çağ uygarlıklarını yani Hattiler, Hititler, iyonlar, Urartular, Frigler ve Lidyalıları işleyeceğiz. Bu yazımızla ilintili olarak diğer makalemiz de özellikle Hitit medeniyetinden bize kalan kültür kalıntıları olacak.
Anadolu Tarihi
Anadolu, dördüncü jeolojik zaman dediğimiz dilimde meydana gelen genç bir yapıdır. Ege Denizi, Karadeniz bu jeolojik zamanda oluşmuş ve bize en önemli jeopolitik konumu sağlayan İstanbul ve Çanakkale de bu zaman diliminde meydana gelmiştir.
Anadolu’ya insan yerleşimi Paleolitik Çağ’da yani Eski Taş Devri’nde MÖ. 600.00 – 10.00, ki bu da günümüzden yaklaşık 2 milyon yol öncesine tekabül eder, zamanlarında olmuştur. İlk yerleşim kalıntısı da milattan önce 5.500 yılına aittir. Bu kalıntılar ise bugünkü Çatalhöyük ve Burdur yakınlarındaki Hacılar köyündedir.
Anadolu’da bulunan yerleşim genelde şehir yerleşimidir ve yer adlarından da anlaşılacağı üzere ( Halikarnasos, Lindos, Korinthos şehir isimlerinin sonundaki sesler, o şehir sitelerinin Ege bölgesinde kurulduğunu göstermektedir) bu yerleşim mekanları Ege – Anadolu kökenlidir.
Anadolu’da kurulan yerleşimler genelde şehir anlayışındaki yerleşimlerdir. Bu şehir iskanları bir “ Anadolu kültürü” oluşturmuştur.
Anadolu’ya yazıyı Asur ticaret kolonileri getirmişlerdir. Bu ticaret kolonilerin Anadolu’ya yazıyı getirme tarihleri de MÖ. 1900’lü yıllardır. İlk çivi yazılı tablette Kültepe’de bulunmuştur. Asurluların yazıyı Anadolu’ya getirmeleri önemlidir çünkü yazı Anadolu’ya geldikten sonra Anadolu’da tarihi çağların başladığı kabul edilmektedir.
Kısaca Eski Taş Devri’nde başlayarak bu çağa kadar Anadolu uygarlıklara sahne olmuştur. Bu uygarlıkların ilk yerleşim yeri İç Anadolu, Orta Anadolu ve Batı Anadolu’dur. Ayrıca yer Van Gölü ve çevresinde, Gediz ve Küçük Menderes hattında da medeniyetler kurulmuştur.
1. Hattiler
MÖ. 2500 – 1700 yılları arasında Anadolu topraklarına geldikleri tahmin edilmektedir. Bu medeniyete ait en önemli eserler Çatahöyük’te bulunmuştur. Bu medeniyetin MÖ 3000 yıllarında krallıklar ve beylikler halinde yaşadıklarına dair deliller vardır. Alacahöyük kazılarında bu medeniyete ait süs eşyaları, yapılan kazılar sonucunda ele geçmiştir.
2. Hititler
Üzerinde en çok duracağımız medeniyettir. MÖ. 1700 ile 700 yılları arasında uzun bir hükümdarlık dönemi yaşamışlardır. Kendilerinden önce o bölgede olan Hattiler ile kaynaşmışlar ve büyük bir medeniyet kurmuşlardır.
Hititler, önceleri küçük krallıklar halinde yaşamışlar, yukarıda da belirttiğimiz gibi yerli halktan sayılan Hattiler ile kaynaşmışlar ve M.Ö 1700 yılında Anadolu’da bilinen ilk siyasi birliği kurmuşlardır. Hititler devletinin kurucusu Kral Labarna olarak bilinmektedir ve onun devlet için uygun gördüğü başkent Hattuşaş yani Boğazköy’dür.
Hititler Asurlar ile de karşılaşmış ve yaklaşık 150 sene Asurlular ile birlikte yaşamışlardır. Bu dönem MÖ. 1974 – 1719 yıllarını kapsayan bir dönemdir. Eski adı Kaneş ve Neşa olan şimdiki Kayseri bölgesinde 150 sene beraber yaşayan Hititleri ile Asurlular arasındaki en önemli kültür alışverişi Hititlerin Asurlulardan yazıyı öğrenmeleridir.
Hititlerin dilinin oluşumu da bu bağlamda önemlidir. Hititler kendi dillerine Kaneşçe ya da Neşaca adını vermişlerdir. İşin ilginç yanı, kendileri tek dilli millet değillerdi: Uluslararası yazışmalarda o zamanın siyaset dili olan Akadça kullanırken kendi dillerini de iç yazışmalarda kullanmışlardır. Bu bakımdan da kendi kültürlerini günümüze en iyi şekilde taşıyan medeniyet olmuşlardır.
Hititler, “büyük devlet” konumunu kazanmış özel bir millettir. Sınırlarını Kuzey Mısır’dan Ege Denizi’ne kadar genişletmişlerdir. Hititler, MÖ. 1280 yılında Mısır ile savaşarak tarihin ilk anlaşmasını yani Kadeş Anlaşmasını imzalamışlardır.
Hititlerden bize pek çok yazı, tarihi eser kalmıştır. Bu bakımdan onların kültür hayatına ait epeyce bilgiye sahibiz. Ancak bu konuyu, Hitit Kültürünün Anadolu’ya etkisi başlığında inceleyeceğimiz için kısa kesiyoruz.
Hititleri muhtemelen Ege’den gelen deniz kavimleri yıkmıştır. Yalnız büyük devlet yıkıldıktan sonra yine küçük devletler şeklinde varlıklarını sürdürmüşlerdir. Bu çağa da tarihçiler Geç Hitit Çağı adını vermişlerdir. Bu küçük Hitit devletleri de daha sonra Asurlular tarafından yıkılmışlar ve Hititler de daha sonra Perslerin hakimiyetine girmişlerdir.
Hititler de kral hem baş komutan hem de baş rahipti. Kraldan sonra gelen en yetkili isim ise ne kral yardımcısı ne de bir rahipti: Tavanna adını verdikleri kraliçeleriydi. Kraliçe kral kadar yetkiye sahipti. Kral savaşa gittiğinde devleti o yönetirdi, ayrıca dini törenlerden de o sorumlu olabiliyordu. Kral ve kraliçenin yetkileri daha sonraki dönemlerde Pankuş adı verilen bir meclis tarafından kısıtlandı. Kralın kararları artık asillerden oluşan Pankuş adındaki meclisten geçerek yürürlüğe konuluyordu.
Hitit halkı, asiller, rahipler, sanatçılar, köleler, orta sınıf yani memurlardan oluşuyordu. Hitit topraklarının hepsi Kral’a aitti ve kral istediği kişiye işlemesi için toprak verebilirdi.
Kadeş Anlaşması aynı zamanda ilk insan haklarını da içeren anlaşmadır. Hititler, anlaşmaya sığınmacıların mal ve can sağlığına zarar gelmemesi kuralını da eklemişlerdir. Bu durumu açıklayan anlaşmanın maddesi şu şekildedir: Eğer bir insan Hatti ülkesinden kaçarsa ya da iki insan ya da üç insan ve onlar kardeşi Mısır ülkesi kralı Büyük Kral, Amon’un sevgilisi Ramses’e giderse, Mısır ülkesi kralı, Büyük Kral Amon’un sevgilisi Ramses onları yakalasın ve onları kardeşi Hattuşili’ye göndersin. Fakat onları, suçlarından dolayı cezalandırmasınlar. Onlar, onların gözlerini çıkarmasın ya da dillerini koparmasınlar ve onlar, onların ayaklarını kesmesin ya da kulaklarını koparmasınlar.”
Hitit toplumunda her ne kadar köle sınıfı olsa da köle hakları konusunda Mezopotamya medeniyetlerine göre daha insancıldılar.
Hititler, din olarak çok tanrılı dinleri tercih etmişlerdir. Ele geçen tabletlerde, Hititler bolca Tanrı ve Tanrıça sayarlar çünkü onlar, işgal ettikleri yerlerdeki halk inançlarını da kendi inançları saymışlardır. Ayrıca Tanrıları için kurban keserler.
Hititler ölülerini gömerler ve gömdükten sonra onlar adına kurban kesip kestikleri kurban etlerinden yemek yaparak bu yemeği dağıtırlar. Ölüleri için kestikleri kurbanın kemiklerini de ölünün mezarının üstüne sererler.
Hititler ayrıca yağmur duasına da çıkarlar. Ayrıca onlarda da tıpkı Anadolu’da olduğu gibi evlilik üç aşamada (sözlülük, nişan ve evlilik) gerçekleşirdi.
Kısaca Hititler’in tarihteki önemini şu şekilde sıralayabiliriz:
- Anadolu’da tarihi çağları başlayan ilk devlettir.
- Anadolu’da yazı kullanan ilk devlettir.
- İlk objektif tarih yazıcılığını başlatan millettir.
- Anadolu’da ilk yazılı kanunları onlar oluşturmuştur.
- Anadolu’da ilk “büyük devlet” unvanına sahip olan devlettir.
3. İyonyalılar
Akadlar tarafından kurulmuştur. Şuanki adı ile İzmir’de olan Büyük Menderes nehri’nin Ege’ye döküldüğü alan eski çağlarda İyon adı ile anılmaktaydı, buraya yerleşen uyarlığa da İyonyalılar dendi. Kaynaklara göre ilk çağlardaki en gelişmiş medeniyet onlara aittir. Bu medeniyet hem kültürel hem de ekonomik yönden en gelişmiş medeniyetlerden birisidir. Tabiki bu gelişmenin nedenleri vardır ama bu nedenlerde en önemlisi medeniyetin deniz kıyısında kurulmuş olmasıdır. Böylelikle İyonlalılar, ticaret kolonileri kurmuş diğer medeniyetlerle ilişki içine girmişlerdir. Ayrıca İyonyalılar bilim ve sanatta özgür düşünceye önem vermişlerdir. Bu bakımdan da gelişmeleri daha net ve hızlı olmuştur.
İyonyalılar ilim ve bilim konusunda Rönesans dönemini yaşamışlardır. Thales (Tales), Herodotos, Hipokrates (Hipokrat), Hythagoras (Pisagor) bu medeniyette ortaya çıkmıştır. Ve iyonyalılar bugünkü Avrupa kültürünün temelini atmışlardır.
Mimarlıkta da gelişmiştir. Kendilerine özgü bir mimari tekniği ile adlarını duyurmuşlardır. Buna “İyon düzeni” ismini vermişlerdir.
Bugün İzmir’de bulunan Efes, Milet, Foça, Smyrna antik kentlerin yaratıcısı da onlardır. Bu şehirlerde tiyatrolar, ihtişamlı saraylar, okullar, heykeller bulunmaktadır.
Bugün kullandığımız Latin alfabesinin temeli de İyonlalılar tarafından atılmıştır. İyonyalılar önce Fenikelilerden alfabe almışlar, daha sonra bu alfabeyi geliştirmişlerdir. Bu İyon alfabesi daha sonra Yunanlılara geçmiş, oradan Roma’ya geçmiştir. Oradan da Latin alfabesi olarak tüm dünyaya yayılmıştır.
4. Urartular
MÖ 900 ile 600 yılları arasında şimdiki Van’da yaşayan medeniyettir. Onlar başkentleri olan Van’a Tuşpa adını vermişlerdi. Urartular, Asurlulara en yakın medeniyettir ve bu bakımdan onların saldırısına en çok uğrayan medeniyettir. Bu saldırılarının en büyük zararı yine Urartulara olmuştur çünkü şehirleri ağır tahribata uğramış haldedir.
Ülke, Tanrı Kral adını verilen kişilerce yönetilirdi. Aslen Türklerdeki kut inancına benzer bir yapı söz konusudur. Urartularda da Kral, ülkeyi yönetme erkini tanrı Haldi’den alır. Ayrıca çok tanrılı bir dine sahip olan Urartuların da en büyük tanrısı Haldi yani savaş tanrısı idi.
Urartular, krallar tarafından yönetiliyordu. Bu bakımdan da Anadolu’da ilk kez özerklik tipi yönetimi gerçekleştirmişlerdir.
Urartular, maden ve maden işlemeciliğinde Anadolu medeniyetlerinin üstüne çıkmışlardır. Ayrıca tarıma da önem vermişlerdir ama Van ve çevresi sulama konusunda yetersiz kalınca Anadolu’daki ilk sulama kanallarını ve barajları onlar tarafından yapılmıştır.
Hititler de Urartular da ahiret yaşamına inanan uygarlıklardır. Urartular bu bakımdan ya ölülerini yakmış ya da yakmadan oda şeklindeki mezarlara gömmüşlerdir.
Bugün, Urartu uygarlığından kalan çok fazla tarihi eser vardır. Elbette bunların geneli kaledir: Van, Çavuştepe ve Erzincan kaleleri bu tarihi eserlerden sadece üç tanesidir.
5. Frigler
MÖ. 800 ila 676 yılları arasında yaşayan bu uygarlık tarihçi Herodot’a göre Anadolu’nun en zengin uygarlığıdır. Batı Anadolu sahasında Kızılırmak havzasına kadar olan bölge onların egemenlik alanıdır. Başkentlerinin adı Gordion’dur ve bugün Gordion denen bölgede Ankara Polatlı bulunmaktadır.
Halı ve kilim işlemeyeceğinde hatırı sayılır bir yere sahip olan Frigler ayrıca Anadoludaki ilk kuyumculardır. Maden işletmeciliğinde çok ileri bir seviyeye ulaşmışlardır.
Frigler, tarım ve hayvancılığa azami önem vermişler ve hatta çiftçiyi kanunlarla koruma altına almışlardır. Tarıma ya da tarım yapana verilecek zararın cezası çok net bir biçimde ölüm olmuştur. Urartularda nasıl ki en büyük tanrı savaş tanrısı Haldi ise Friglerde de bereket tanrısı Kibele’dir.
Dini inanç bazında da Hitit medeniyetinden çokça etkilenmişlerdir. Çok tanrılı bir dine sahiptiler.
Bugün bizlere Polatlı’da Midas ve şehirlerinde kayalara oyulmuş sığınaklar bırakmışlardır.
6. Lidyalılar
Gediz ve Küçük Menderes ırmak havzalarında MÖ 687 ile 546 yılları arasında yaşayan ve kuşkusuz İlk Çağ devrinin en zengin uygarlığı olan Lidyalılar, deniz kıyısında oldukları için ticarete önem vermişlerdir. Tarihsel açıdan baktığımızda başkentlerinin adı Sardes’tir ve en parlak dönemlerini Krezüs zamanında yaşamışlardır.
Başkent olan Sardes bir bilim ve yaşam merkezi haline gelmiş, bilim ve sanat bu kentte hem maddi hem manevi olarak desteklenmiştir.
Lidyalılar tamamen ticaret odaklı diyebileceğiz bir uygarlıktır. Takas usulü ile yapılan ticarete onlar son vermiş ve elektron adı verilen ve şimdi bizim madeni para dediğimiz şeyi bulmuşlardır. Elektron altın ve gümüş karışımından elde edilmiştir.
Hititlerde herkes askerlik yapmak zorundaydı ama Lidyalılar paralı asker kullandılar. Askerler ise bunu bir iş olarak gördükleri için maalesef Lidya devletinin yıkımı çabuk oldu. MÖ.546 yılında Persler tarafından varlıklarına son verildi.
NOT: Tüm İlk Çağ medeniyetleri kendi yaşam tarzlarına ve dinsel inanışlarına göre “en” unvanı alabildiler. Urartular savaşçı bir milletti ve en önemli tanrıları Haldi idi, Frigler tarımsal faaliyetlerde ileri idi en önemli tanrıları bereket tanrısı Kibele idi gibi.