Anlatım bozukluğu aslında yazıda olmayan adı üstünde anlatımlarda olan bir sıkıntıdır. Bu bakımdan daha çok duymakla aşina olacağımız bir olaydır ama biz bu yazıda en azından anlatım bozukluğunun ne olduğundan haberdar edeceğiz…
Anlama bağlı anlatım bozukluğunun temelinde, sözcüğün yanlış anlamda ve yerde kullanılması vardır. Bunu şu nedenle söylüyoruz:
Sözcükler yapı ve anlam olmak üzere iki grupta incelenir. Yapı, dil bilgisi konularına girer, sözcüğün ek alıp almaması almışsa hangi ekleri aldığı ile ilgilenir. Anlam ise daha geniş bir konudur. Sözcüğün zamanla uğradığı mana değişimlerini, o değişimlerin nasıl oluştuğunu ve o anlamlara göre cümlenin nasıl kurulması gerektiğini anlatır. Anlatım bozukluğu, sözcüğün iki grubunda da olabilir. Yani sözcüğü anlamsal olarak yeri olmayan bir yere koyabilir ya da uyumlu olmayan başka bir anlamla beraber kullanmaya çalışırız. İşte bu anlama bağlı anlatım bozukluğudur.
Tüm dil bilgisi kitaplarında olduğu gibi önce anlamsal anlatım bozukluğunun neler olduğunu listeleyeceğiz:
- Gereksiz sözcük kullanılması
- Anlam bakımından birbiri ile çelişen ifadelerin aynı cümlede bulunması
- Sözcüğün anlamca cümleye uymaması
- Sözcüğün cümlede yanlış yerde kullanılması
- Cümlede mantık hatasının olması
- Deyimin yanlış anlamda kullanılması
- Noktalama işaretlerinin hatalı kullanılması
İletişimde önemli olan duru ve açık olmaktadır. Eğer, duru ve açık bir iletişim söz konusu değilse burada bir anlatım bozukluğu vardır. Yukarıda sayılan yedi madde de anlamsal olarak cümleyi etkiler. Bu bakımdan anlatım bozukluğu oluşturur. Şimdi bu maddeleri tek tek inceleyelim.
Gereksiz Sözcük Kullanılması
Gereksiz sözcük kullanımı, cümle içinde aynı anlama gelen iki sözcüğün yan yana kullanılmasıdır. Bu durum öncelikle dilde az çaba yasasını ihlaldir. Dil, az çaba ile çok şey anlatma durumudur çünkü.
Gereksiz sözcük kullanımının asıl nedeni vurgulanmak istenen sözcüklerdir ama vurgunun aşırıya kaçması gereksiz sözcük kullanımıdır.
Örneklersek: Daha henüz gelmedi paşamız okuluna.
Görüldüğü gibi “daha” ve “henüz” kavramları aynı anlamları temsil eder. İkisi de gerçekleşmemiş bir olay için kullandığımız edatlardır. Bu cümle ya “daha” ya “henüz” kavramı atılmalıdır.
Gereksiz sözcük kullanımı, genelde zaman bildiren edatlarda çok sık rastlanır. Ayrıca yabancı kökenli sözcüklerle aynı anlama gelen Türkçe sözcüklerin bir araya gelmesi de sık görülen anlatım bozukluğudur:
Örneklersek : Annesi çocuğuna çok fazla ögüt çok fazla nasihat veriyordu.
Yukarıdaki örnekte “nasihat”, “öğüt” sözcüğünün Arapça karşılığıdır. İkisi de “ bir kişi ile hayat tecrübesini paylaşıp ona kendi hayatı hakkında tavsiyeler” vermek anlamındadır. Dolayısıyla birisinin seçilmesi ve cümlenin o şekilde yeniden kullanılması gerekmektedir.
Anlam Bakımından Birbiri ile Çelişen İfadelerin Aynı Cümlede Bulunması
Cümlede oluşturduğumuz anlamın tam aksini anlatan bir ifade kullanmak anlatım bozukluğuna yol açar. Cümle, eğer “ama, fakat, lakin, bilahare, sadece, yalnız ” gibi anlam değiştirici bir edat içermiyorsa cümlenin bir anlamının olması gerekir. Eğer cümlede, anlam akışını bozan bir durum varsa bu anlatım bozukluğudur.
Örneklersek : Burayı kesinlikle bilmiyor olabilir.
Şimdi, cümlenin bir kesinlik mi yoksa ihtimal anlamı mı taşıdığını bilemiyoruz. Yüklem olasılık bildiriyor edat ise olasılık bildirmiyor. O zaman cümlenin anlamı iki şekilden biri ile oluşturulmalıdır :
a. Burayı kesinlikle bilmiyor. ( kesinlik , kati olmak )
b. Burayı bilmiyor olabilir. ( ihtimal )
Başka bir örnek verelim:
- Ben sana kısa ve ayrıntılı bir yazı yaz dedim.
a. Ben sana kısa bir yaz dedim.
b. Ben sana ayrıntılı bir yazı yaz dedim.
- Bana gün aşırı, hemen hemen her gün uğrar.
a. Bana gün aşırı uğrar.
b. Bana hemen hemen her gün uğrar.
- Tabiki de bu yazıyı onun yazma ihtimali var.
a. Tabiki ki bu yazıyı o yazdı.
b. Bu yazıyı onun yazma ihtimali var.
Sözcüğün Anlamca Cümleye Uymaması
Bazı ifadeler, yazılış bakımından birbirlerine çok benzer. Hatta bu kategoride kullanacağımız kelimeler genelde yakın anlamlıdır ama cümle kurmak dediğimizde her yakın anlamlıyı aynı cümlede kullanmamız doğru olmayacaktır.
Örneklerle daha iyi açıklarız sanırım:
Yanlış : Bu hediye benim mutlu olmama yol açtı.
Doğru : Bu hediye benim mutlu olmamı sağladı.
-
Yanlış : Size özel bir durum değil bu davranış, herkese karşılık tutumumuz budur.
Doğru: Size özgü bir durum değil bu davranış, herkes için tutumumuz budur.
-
Yanlış : Karı koca içinde kavgalar mutlaka olacaktır. Müsterih olmayı öğreniniz.
Doğru : Karı koca arasında kavgalar mutlaka olacaktır. Müsterih olmayı öğreniniz.
Sözcüğün Cümlede Yanlış Yerde Kullanılması
Bu kullanımların çoğunluğunda söz öbekleri ile ilgili bir sıkıntılı vardır. Söz öbeklerinin doğru kurulaması yüzünden cümlede verilmek istenen mesaj karşıdaki kişiye yanlış olarak gider. Bu anlatım bozukluğunda eksiklik değil yanlışlık vardır.
Söz öbeklerinden kastımız farklı türdeki sözcüklerin oluşturduğu söz gruplarıdır. Bu gruplar :
İsim + isim = İsim tamlaması
Sıfat + isim = sıfat tamlaması
Sıfat fiil + isim = sıfat fiil öbeği
Zarf + zarf = zarf öbeği
Zarf + sıfat = zarf öbeği
Zarf + fiil = zarf öbeği
Zarf + isim = zarf öbeği şeklindedir. Bu gruplarda özellikle sıfatların ve zarfların yanlış yerde kullanılması anlatım bozukluğuna neden olabilir.
Örnek
Yanlış : Ağrısız kulak delinir.
Doğru : Kulak, ağrısız delinir.
Burada verilmek istenen mesaj kulağın acı verilmeden delineceğidir ama “ağrısız kulak delinir” denildiğinde kulağın ağrısız olduğu anlaşılır, oysaki ağrısız olan delme işlemidir. Bu, çok sık kullanılan bir hatadır.
Yanlış : Tam yerleri silmişti ki telefonu çaldı.
Doğru : Yerleri tam silmişti ki telefonu çaldı.
Yukarıdaki örnekte “tam” bir zaman zarfı olarak “silmek” eylemini karşılamalı diğer durumda ismi niteleyip sıfat olduğunda “Tam yer” gibi anlamsız bir tamlama ortaya çıkmaktadır.
Yanlış: Alkollü araba sürmek canınızı tehlikeye atmak demektir.
Doğru : Arabayı alkollü sürmek canınızı tehlikeye atmak demektir.
Burada “alkollü” kelimesi önemlidir. Eğer alkollü, araba sözcüğünün önüne gelirse araba sözcüğünü niteleyen bir sıfat olur ve “alkollü araç” gibi anlamız bir tamlama ortaya çıkar. Bu durum da anlatım bozukluğuna yol açar.
Cümlede Mantık Hatasının Olması
Bu tür anlatım bozukluklarında sözcüğün yanlış yerde olması, eksik olması değildir mesele, cümlenin tamamında olan tutarsızlıktır. Bu, olayların sıralama hatasından kaynaklanmaktadır. Mantıken olaylar, neden – sonuç ilişkisi içinde kurulur. Bir neden, başka bir olayın sonucundan doğar. Bunun tam tersi olursa yani sonuç önce, o sonucu sağlayan neden sonra verilirse, anlatımda mantık hatası meydana gelir.
Örneklersek:
Yanlış : Dikkat etmezsen bir ay değil bir yıl bile geçiremezsin bu bedende.
Burada zamanın yanlış sıralanması vardır. ilk bakışta sorun yok gibi görünse de dikkatli bakılınca “ay” kavramının “yıl” kavramından daha küçük olduğunu ve bu bakımdan “yıl” kavramının “ay” kavramından önce geleceğini görebiliriz. Yani doğru cümle şu şekilde olmalıdır.
Doğrusu : Dikkat etmezsen bir yıl değil bir ay bile geçiremezsin bu bedende.
Bir örnek daha verelim:
Yanlış : Bırakın dikiş dikmeyi elbise bile dikemez bu kız kurusu.
Doğrusu : Bırakın elbise dikmeyi dikiş bile dikemez bu kız kurusu.
Deyimin Yanlış Anlamda Kullanılması
Deyimler doğru ve açık bir anlatım için en kestirme yoldur. Bir deyimin özelliği, az sözle çok şey ifade etmektir. Bu bakımdan da deyimler cümlede sıkılıkla kullanılır; ama deyimin anlamının yanlış kullanılması birçok hataya yol açar. Bu hatalı kullanımlar genelde en az bir aynı söz gurubu ile kurulmuş ama farklı anlam taşıyan söz gruplarıdır.
Örnek:
Babasının eve erken geleceğini öğrenince sevinçten etekleri tutuştu.
Yukarıdaki örnekte etekleri tutuşmak deyimi, korku ve panik duygularını dile getirir. Bu cümlede “sevinçten” ifadesi olmasaydı bu deyim bize bir anlam ifade edebilirdi ama cümlenin tamamında anlam bütünlüğü aradığımıza göre anlam bütünlüğü de sevinmek durumu ise o zaman deyimin doğrusu : Etekleri zil çalmak olacaktır.
Şöyle ki;
Babasının eve erken geleceğini öğrenince sevinçten etekleri zil çaldı.
Birbirine çok yakın söz gruplarından oluşmuş deyimler vardır. Bunlar yazımda da anlatım da birbirlerine çok sık karıştırılır.
Örnek: Seninle başa başa görüşmem gerek.
Bu cümlede “başa baş” ifadesi beraberlik, denklik anlamındadır. Bu durumda cümlenin genel ifadesine uymamaktır. Doğru deyim şu şekilde olmalıdır:
Seninle baş başa görüşmem gerek.
Görüldüğü gibi “başa baş” ve “baş başa” ifadeleri aynı sözcüklerle yapılan ama farklı anlama gelen deyimlerdir. Bu bakımdan cümlede kullanımlarına en çok dikkat edilmesi gereken, gözden en çabuk kaçan deyim gruplarıdır.
Deyimin yanlış yerde kullanılmasına bağlı anlatım bozukluğu yapmamak için deyimleri ve anlamlarını çok iyi bilmemiz gerekir yoksa anlatım bozukluğunun yapılması ama en kötüsü bunun farkına varılmaması işten bile değildir.
Noktalama İşaretlerinin Hatalı Kullanılması
Dil bilgisinde “adlaşmış sıfat” diye bir yapı vardır. Bu yapı, normalde “sıfat + isim” veya “sıfat fiil + isim” yani “niteleyen + nitelenen” şeklindeki yapıların indirgenmesidir.
Örnek
1. Yaşlı insanlar grubun “sıfat + isim” sözcüklerinden oluşan sıfat tamlamasıdır. Tamlamanın sıfat kısmına isim çekimlerinden çoğul ekini getirdiğimizde artık sıfat tamlamasının isim kısmına ihtiyacımız kalmayacaktır : Yaşlılar.
2. Aynı durum sıfat fiil grupları için de geçerlidir. Sıfat fiil eki atılmadan ona eklenen doğru isim çekim eki tamlamayı indirgeyecektir : Yaşlanan insanlar < yaşlananlar
Dil bilgisinde “O”, hem işaret hem de kişi zamiri yerine kullanılır. “O”, eğer insanı, hayvanı ya da bitkiyi işaret ederse işaret sıfatıdır, “o” eğer bir ismin yerine kullanılırsa kişi / işaret zamiridir. Örneklersek :
O çocuk benim topumu aldı. > İşaret sıfatı
O, benim topumu aldı. > Kişi Zamiri
O yukarı götürülecek. > İşaret zamiri
Bu gurubun anlatım bozukluğu ise virgül kullanımıdır. Virgülün yanlış yere kullanılması cümlede özneyi ayırmamızı zorlaştırır. Bu durum da en çok adlaşmış sıfat ve zamir grubunda görülür. Örneklersek :
Yanlış : Çocuk doktora gülen gözlerle baktı.
Doğru : Çocuk, doktora gülen gözlerle baktı.
*
Yanlış : O kadını sevdiğini anladı.
Doğru : O, kadını sevdiğini anladı.
*
Yanlış : Şu insanlığın son kalan umudu.
Doğru : Şu, insanlığın son kalan umudu.
Virgül, genelde cümlede öğe ayırıcı konumdadır. Burada da özne ayırıcı konumda kullanılmıştır, bu işlevi bakımından herhangi bir yanlışlıkta cümlenin iletilmek istenen mesajını tamamen bozmaktadır.
ANLAMA BAĞLI ANLATIM BOZUKLUĞU İÇİN ALIŞTIRMALAR
Bu alıştırmalar yirmi bir adettir ve hepsinde yukarıda anlatılan anlatım bozukluklarından en az birisi vardır. Yapılması gereken o anlatım bozukluklarını düzeltmektir. Alıştırmanın amacı da verilen anlatım bozukluklarını bulmanız sağlanarak anlatım bozukluklarını daha iyi kavramanızı sağlamaktır.
- İnsan çok olarak sevimli olabilir ama şu çocuk bunu anlayacak yaşta değil.
- Herkese laf söyler herkesin davranışına bir kulp takar, etliye sütlüye karışmazdı.
- Bu hastalık ölüme hatta Allah korusun felce bile yol açarmış dedi doktor.
- O kadar öfkeliydi ki burnundan tütüyordu.
- Senin sözlerine güvenmediğim için bu riski dikkate alamıyorum.
- Yeni mutfaktan çıkmıştı ama bana kahvaltı hazırladı.
- Aradığınız her hırdavat burada bulunur.
- Biz kesinlikle bu yoldan dönmeyiz.
- Tam şu vakitte yapılacak iş mi bu ?
- Herhalde bu iş olmayacak.
- Gelen paketi eminim yırtmıştır.
- İşe geç kaldı ama hiç de acele etmiyordu.
- Hızlı gitmek kazalara yol açabilir / Süratli gitmek kazalara yol açabilir.
- Dikkatli bir göz bu tezin müdafaa veya savunma işlemine gerek duymadığını görür.
- Çok ukalalık yapmasına karşılık onu çok sevdiler.
- Bu problemin derinliklerine inerek onu çözmeye mahkumuz.
- Benim takımım o golü atınca sevinçten ağzım açık kaldı.
- Size özgü bir yargılama süreci değil bu beyefendi, herkese özel bir yargılama süreci.
- Evet seninle birlikte dönmek istiyorum.
- Olayları, hadiseleri ve durumları çok abartıyorsunuz.
- Yine o vakit de bu kadar sevinmiştik.
CEVAP ANAHTARI
- İnsan olarak çok sevimli olabilir ama şu çocuk bunu anlayacak yaşta değil. (Noktalama işaretlerinin hatalı kullanılması)
- Herkese laf söyler herkesin davranışına bir kulp takar, gözünün üstünde kaş var diye kavga ederdi. (Deyimin yanlış anlamda kullanılması)
- Bu hastalık felce hatta Allah korusun ölüme bile yol açarmış dedi doktor.( Cümlede mantık hatasının olması)
- O kadar öfkeliydi ki burnundan soluyordu. (Deyimin yanlış anlamda kullanılması)
- Senin sözlerine güvenmediğim için bu riski göze alamıyorum. (Deyimin yanlış anlamda kullanılması)
- Mutfaktan yeni çıkmıştı ama bana kahvaltı hazırladı. (Sözcüğün cümlede yanlış yerde kullanılması)
- Aradığınız her türlü hırdavat burada bulunur. (Sözcüğün cümlede yanlış yerde kullanılması)
- Biz kesinlikle bu yoldan dönmeyiz. (Anlam bakımından birbiri ile çelişen ifadelerin aynı cümlede bulunması)
- Tam şu vakitte yapılacak iş mi bu ? (Gereksiz sözcük kullanılması)
- Herhalde bu iş olmayacak. (Gereksiz sözcük kullanılması)
- Gelen paketi eminim yırtmıştır. (Anlam bakımından birbiri ile çelişen ifadelerin aynı cümlede bulunması)
- İşe geç kaldı ama hiç de acele etmiyordu. (Gereksiz sözcük kullanılması)
- Hızlı gitmek kazalara yol açabilir. (Gereksiz sözcük kullanılması)
- Dikkatli bir göz bu tezin savunma işlemine gerek duymadığını görür. (Gereksiz sözcük kullanılması)
- Çok ukalalık yapmasına karşın onu çok sevdiler. (Sözcüğün anlamca cümleye uymaması)
- Bu problemin derinliklerine inerek onu çözmek zorundayız. (Sözcüğün anlamca cümleye uymaması)
- Benim takımım o golü atınca sevinçten havalara uçtum. (Deyimin yanlış anlamda kullanılması)
- Size özel bir yargılama süreci değil bu beyefendi, herkese “özel” bir yargılama süreci. (Sözcüğün anlamca cümleye uymaması) – Tırnak işaret kinaye anlamı verir. -
- Evet seninle dönmek istiyorum. (Gereksiz sözcük kullanılması)
- Olayları ve durumları çok abartıyorsunuz. (Gereksiz sözcük kullanılması)
- O vakit de bu kadar sevinmiştik. (Gereksiz sözcük kullanılması)