Makaleler

Anasayfa

Hakkımızda

Yardım

Yasal Konular

Aristokrasi Nedir?

yazar: Hakan Kutluay

Aristokrasi, üstün özelliklere, niteliklere sahip olduğu düşünülen bir zümrenin devlet iradesini elinde bulundurduğu yönetim biçimidir. Demokrasiden oldukça uzak bir yönetim biçimi olan monarşi ile benzer özelliklere sahip olan aristokrasi, Türkçeye Fransızca aristocratie kelimesinden geçmiştir. Kelimenin kökeni ise Yunanca en iyi anlamına gelen aristos ve güç, kudret anlamlarına gelen kratia kelimelerinden türemiştir.

Aristokrasi kavramının siyasi düşünceye dahil olması da bu yönetim biçimini savunan Platon ve Aristoteles ile birlikte olmuştur. Bu düşünürler, bu yönetim biçimi ile birlikte halkın, ahlaklı ve aydın sınıfı temsil eden, üstün özelliklere sahip zümre tarafından, çıkarların adil biçimde korunarak yönetileceğine inanırlardı. Aristokrasi ile ilgili her zaman tartışılagelmiş unsur ise, ‘en iyi’nin nesnel bir kavram olması bu sebeple, topluma hâkim olacak ‘en iyi’nin de herkese göre farklı olacak olmasıdır.

İlkçağ ve Ortaçağ’da aristokrasi genelde iktidarını ve zenginliğini sahip olduğu büyük topraklardan alan, aynı zamanda kendine ait askeri güce de sahip olanların ideolojik açıdan meşrulaştırılması sonucunda oluşmuştur. Geleneksel toplumlarda toprak, temel üretim aracı olduğundan, bu güce sahip olanlar toplumun en üst sınıfı kabul edilmiş, dolayısıyla iktidar da bu sınıfın eline verilmiştir. Hindistan’daki kast sistemine bağlı Brahmanlar, Atina’daki eupatridalar, Roma’daki patrialar aristokrasinin temsilcileri olmuşlardır. Zaten aristokrasi teriminin ilk kullanıldığı yer de Atina’dır. Bu ifade, orduda başı çeken, sadakat ve savaş niteliklerine sahip cesur askerler için kullanılmıştır.

Aristokrasi dışarıya kapalı bir müessese olma özelliği taşır. Dışarıdan gelen katılımlara büyük oranda kapalıdır. Yabancı unsurların, eninde sonunda parçalanmaya sebep olacağı düşüncesiyle, sınıf kendi içerisinde bir devinim halinde olmuştur. Yabancı unsurlara açılan aristokrat sınıflar ise bir süre sonra asil bir grup olmaktan ileriye gidememektedir. Dolayısıyla politik haklar azalmakta, itibar yok olmaktadır. Roma’da yıllarca süren aristokrasinin bugün asil bir zümreden ibaret olması, Fransa’daki aristokrasinin tamamen yok olması da bunun en iyi örneklerindendir.

Aristokrasi, içerdiği anlamlar ve verdiği haklar nedeniyle hep eleştirilmiş ve tartışılmıştır fakat Aydınlanma ile birlikte benimsenen ‘Herkes eşittir’ görüşüyle birlikte bu yönetim biçimi geçerliliğini yitirmeye başlamış, aristokratların en iyiler olmayabileceği düşüncesi Fransız Devrimi’ne kadar uzanmıştır. Bu düşüncenin bu kadar güçlenmesinin sebebi ise, en başta bu kavramın oluşmasına sebep olan ordunun düzeninin değişmesi, aristokratların savaşlara katılmayıp orduları uzaktan yönetmeleriydi. Aydınlanma’nın verdiği özgürlük düşüncesinden ileri gelerek de halk, bu zümrenin herhangi bir sebeple ya da üstün bir erdemle bu sınıfa dahil olmadığını, sadece doğarak bu hakkı elde ettiklerini kavramaya başlamıştı. Bu düşünceler ile birlikte aristokrasi de çökmeye başlamıştı.

Aristokrasi, ilkel monarşiden günümüze kadar çeşitli biçimlere bürünmüştür, bugün ise siyasi bir anlam taşımaktan çok, sosyal bir anlama sahip olmuştur.

İlgili Makaleler