Makaleler

Anasayfa

Hakkımızda

Yardım

Yasal Konular

Eski Türkçe Dönemi Hakkında Her Şey

Eski Türkçe Dönemi Nedir?

Eski Türkçe, bir dönemi kapsayan terimdir. Türkoloji dünyasında bu terimin kapsamı oldukça önemlidir ve  tartışma konusudur. Bu bakımdan bu  yazıyı soru – cevap yöntemi ile bütünleştireceğiz.

Soru : Eski Türkçe , nerelerde konuşuldu?

Eski Türkçe dönemi en genel tabiri ile Türklerin İslamiyet’i kabul etmeden önceki dil dönemidir. Moğolistan bozkırları, şimdiki Çin’in güneyindeki Tarım havzası ve civarı bu dönemin konuşurların yaşadığı sahadır. Çin içlerine de kadar da ilerler  eski Türkçe.

Soru : Eski Türkçe dönemi hangi zaman dilimlerini kapsar?

Bu konu tartışma konusudur. Aslında tezin geneli Türklerin İslamiyet’i kabul etmelerinden önceki yüzyılları eski Türkçe dönemi kabul etmektir ama Türklerin din değişimden sonraki birkaç yüzyıl hala kendi kültürlerinden kopmadığını düşünürsek bazı araştırmalar bu oryantasyon sürecini de eski Türkçe zamanına katar.

Eski Türkçe dönemi merhum profesör Talat Tekin için sadece Göktürk devleti ve Uygur devleti dönemi yani 6. – 11. yy arasındadır. Buna karşı gelerek eski Türkçe dönemini 6. 13.yy arasına alan araştırmacılar da vardır. 

Andrea Rona – Tas , 1991 yılında çıkardığı “Türkolojiye Giriş” adlı eserine eski Türkçe dönemini iki ayrırır:

a. Erken Eski Türkçe Dönemi

b. Geç Eski Türkçe Dönemi 

Andrea Rona – Tas, erken eski Türkçe dönemine Göktürkçe ve Uygurcayı da dahil eder. Asıl tartışma konusu geç eski Türkçe dönemidir. Andrea Rona – Tas geç eski Türkçe dönemi diye adlandırdığı devri de üç kısımda inceler ve üçüncü kısım Karahanlı Devleti’nin ilk dönemidir. Karahanlılar, tarihte İslamiyet’i devlet dini haline getiren ilk devlet olduğu için İslamiyet’i devletçe kabul eden ilk Türk toplumudur ve aslında kaderimizi değiştirmiştir. Satuk Buğra Han, Karahanlı hakanı olarak İslamiyet’i 10. yy sonunda kabul etmiştir. Andrea Rona Tas bu  gerçeği es geçmemekle birlikte o dönemde Türklerin  sadece bir kısmının İslam’ı bir din olarak kabul ettiklerini ama büyük bir kısmının hala geleneklerine bağlı olduklarını ileri  sürer. Dillerine de 13. yy’a kadar Arapça- Farsça etkisinin tam olarak girmediğini bu bakımdan da dillerin bozulmadığını söyler. O halde, Andre Rona – Tas’a göre Karahanlı devletinin ilk dönemleri de eski Türkçe dönenine dahil edilmelidir.  Andrea Rona Tas bu dönemin Moğol istilası ile sona erdiğini söyler. Bilinen bir gerçektir ki Türk dili Moğol istilasına kadar tek bir koldan ilerlerken Moğol istilasından sonra kollara ayrılmıştır.

Andrea-Rona Tas’ın bu teorisi başta Marcel Erdal olmak üzere birçok araştırmacı tarafından kabul görmüştür. ( Old Turkic Word Formation, I, II, 1991 : Marcel Erdal )

Talat Tekin ise, öğrencisi Mehmet Ölmez ile birlikte hazırladığı “Türk Dillerine Giriş” adlı çalışmada Eski Türkçe dönemini ana kol olarak iki dönemde değerlendirir: Göktürk Türkçesi ( I. ve II. Doğu Köktürk Kağanlığı ) ve Uygur Türkçesi ( Uygur  Devleti ) . Bunun yanında eski Türkçe döneminin “birörnek” devam etmediğini onun iki ana kol dışında Uygur döneminde n ve y ağzına ayrılarak en az 4 koldan ilerlediğini söyler. 

Anna Van Gabain “Eski Türkçenin Grameri” adlı eserinde ise Uygurca ağızlarını en az beş tane olarak tespit eder. 

Eski Türkçe dönemi dediğimiz zaman Bulgarları da unutmamak lazım. Bulgarlar, Köktürk Kağanlığı ile aynı dönemde yani 6. yy civarında var olmuşlardır. Göktürkler ya da Köktürkler Moğolistan ve çevresinde iken Bulgarlar Karadeniz’in kuzeyinde İdil ve Hazar bölgeleri ile Tuna havzası civarındaydılar. Bu bakımdan eski Türkçe döneminin konusu hem de çok önemli bir konusudur. Bu konu için “ Bulgarların Dilleri, Tarihleri ve Macarlar ile İlişkileri” makalesine bakabilirsiniz. 

O zaman vardığımız sonuç şudur:

Eski Türkçe dönemi 6. - 13. yy dönemindedir. Bu aralığa Göktürkçe, Uygurca ve Karahanlı Türkçesinin ilk dönemleri katılır. Ayrıca dünyanın batı tarafında yani Karadeniz’in kuzeyinde Bulgar Türklerinin konuştuğu bir Bulgar Türkçesi de vardır ve bu da eski Türkçe dönemi içinde değerlendirilir.

Soru : Eski Türkçe döneminin Orhun Türkçesi / Göktürkçe / Köktürkçe dönemi hakkında bilgi veriniz.

Göktürk mü Köktürk mü meselesini çözelim önce. Orhun kenarında bulunan Orhun yazıtlarında sadece bir kez geçen Göktürk ~ Köktürk adı ile Orhun Türkçesi dönemi bu isimle de anılır( Biz, genelde  Orhun Türkçesi demeyi uygun görüyoruz çünkü bu daha kapsayıcı olacaktır. ) Orhun kitabelerinde ince g ile ince k sesinin bir ayırımı yoktur. Bu bakımdan kimisi Köktürk kimisi Göktürk adını kullanmaktadır. İkisi de aynı dönemi kapsamaktadır aslında, ikisinde de kasıt aynıdır. Bu konu ayrı bir yazıda inleneceği için çok fazla üzerinde durmayacağız.

Orhun Türkçesi dönemi 6. – 9. yüzyıllar  arasında Türk kavimlerinin, topluluklarının kullandığı dil olarak kabul edilir. Bu zaman iki önemli Türk kağanlığından bahsedebiliriz: I.Köktürk Kağanlığı ve II.Köktürk Kağanlığı. Elde edilen dil malzemeleri de bu iki döneme aittir. Köktürk dönemine ait 13 yazıt vardır ama Moğolistan bölgesinde Köktürk harfli 200 civarında irili ufaklı yazıt vardır. Köktürk dönemi kendi alfabesini üreten  bilinen ilk  Türk kağanlığıdır ve bu yazı sistemine Köktürk harfli sistem ya da Türk runik sistemi denmektedir Moğolistan bölgesinde Köktürk harfli irili ufaklı 

 200 küsür yazıt vardır ama bunların sadece 13 tanesi Köktürk dönemine aittir. Bu yazıtları şöyle sınıflandırabiliriz:

  1. Köktürk Yazıtları
  2. Uygur Yazıtları
  3. Yenisey Yazıtları

Köktürk Türkçesi dönemi iki kağanlıktan ibarettir . I. Köktürk Kağanlığından bu  döneme Türkçe  bir yazıt  ya da dil malzemesi kalmamıştır ama II. Kağanlık döneminde bolca dil malzemesi vardır. 

DİKKAT : I.Kağanlık döneminde elimize ulaşan tek yazıt Bugut yazıtıdır.  Mo – Kağan zamanında (553 – 572) yıllarında dikilmiştir. Türklerce dikildiği bilinen ilk yazıttır ama Türkçe değildir. Üç yüzü Sogdça bir yüzü Sanskritçedir. 

II. Köktürk Kağanlığından kalan  yazıtlar şunlardır:

  1. Çoyr Yazıtı : 687 – 692
  2. Hoytu Tamir 
  3. Ongin ( Işbara Tamgan Kagan ) Yazıtı : 719 – 720
  4. Küli Çor ( İhe Hüşötü ) : 723 – 725 
  5. İhe Aşete ( Altun Tamgan Kagan )
  6. Kültegin Yazıtı : 732
  7. Bilge Kağan Yazıtı : 735
  8. Tunyukuk  ya da Tonyukuk Yazıtı : 732 – 734 ?
  9. İhe Nur Yazıtı : 730 civarı
  10. Hangiday Yazıtı

Bu yazıtlar hakkında gerekli açıklamalar başka bir yazının konusu  olmuştur. Detaylı bilgi için Orhun Türkçesi Dönemi ve Eserleri makalesine bakabilirsiniz.

Soru : Köktürk  terimini ilk kim kullanmıştır? Bu ibare nasıl ortaya çıkmıştır?

I. ve II. Doğu Köktürk Kağanlığı adı Orhon yazıtlarının Kül Tigin doğu yüzü 3. satırda ve Bilge Kağan doğu yüzü 4. satırda geçen “kök türük” ifadesinden gelir. Bu  ismi ilk kez kullanan W.Bang’tir. Bang Köktürk demekle iki  Köktürk kağanlığını kasteder ve dilleri için de Köktürkçe der. Aynı dönem için Orhon Türkçesi, Runik Türkçe, Eski Oğuzca gibi terimler de kullanılır.

Soru : II. Köktürk Kağanlığından kalma yazıtlar da genel itibari ile ne anlatılır?

Göktürk ya da Köktürk Kağanlığından bahsetmek gerekirse Osman Fikri Sertkaya’yı anmadan geçemeyiz. Osman Fikri Sertkaya bu konuda en çok araştırma yapan Türkologlardandır. Onun kaynaklarından alınan bilgiye göre:

II.Doğu Türk Kağanlığı döneminden kalma yazıtların birçoğu  iyi bir yöneticinin ölümünün ardından onun iyi özelliklerini anlatan yazıtlardır. Bu yazıtlarda kullanılan tarz, anlatım ve dil üç büyük yazıt dahil olmak üzere ( Bilge Kağan, Kültigin ve Tonyukuk ) akıcı ve sanatlıdır. Edebî bir dildir. Gelişmiş bir hitap dili vardır. Yalnız  Doğu Türkleri sadece  yazıtlarda dillerini göstermemektedirler. Onlar dillerini kabzalara, kaplara, tabaklara, çanaklara ve daha birçok ev eşyalarına da yazmıştır. Bu da Türk topluluklarında sadece yönetici kesimin değil halk tabakasının da okuma yazma bildiğini göstermektedir. Muhtemelen yazıtlardaki bu işlek ve sanatlı dil, bu geleneğin bir sonucu olmalıdır. ( Osman Fikri Sertkaya; 2001: Osman Fikri Sertkaya ve Türk runik metinleri )

Soru : Yenisey Yazıtları kimlerden kalmıştır? Bu yazıtlar hakkında bilgi veriniz.

Bu yazıtlar Köktürk harfli yazıtlardır. Yenisey yazıtları, Güney Sibirya’da şuan Hakas ve Tuva cumhuriyetlerinin bulunduğu yerden Yukarı Yenisey ırmağına kadar olan kısmı kapsar.   Yazıtların adları genel olarak Yenisey ırmağının kenarında bulunduğu için Yenisey yazıtları adını almışlardır. 

Yenisey yazıtları,  üzerinde tarih bulundurmayan yazıtlardır ve bu yüzden tarihlendirme hakkında tartışmalar vardır. Kimi araştırmalar Orhun yazıtlarından önce Yenisey Yazıtlarının yazıldığını öne sürmüşlerdir, bunu da Yenisey yazıtlarındaki  harflerinin çokluğudur. Yalnız daha sonra diğer araştırmacıların çalışmaları ile genel görüş Orhun abidelerinin önce yazıldığıdır.

Yazıtlar, V.Thomsen’e göre Orhun abidelerinden önce yazılmıştır, Radloof’a göre Yenisey yazıtları 7.yy sonunda 8.yy başında yazılmıştır. Hüseyin Namık Orkun ve Ahmet Caferoğlu, V.Thomsen’in görüşüne katılmaktadır. Bu tarihlendirmeyi en geç tarihlendiren kişi L. Bazin’dir. Ona göre bu yazıtlar 9 . – 10. yy ürünüdür. Aynı keza A.M. Şerbak, İ.Komuşin, L.Kızlasov da 9. ile 10. yy arasında kabul ederler.

Yenisey yazıtlarının, Kırgızlar tarafından yazıldığı düşünülmüştür  çünkü bahsedilen bölgede ancak Kırgızlar yaşamışlardır.  Yalnız bu sadece bir teoridir. Yazıtların Kırgızlara ait olduğuna dair herhangi bir belge olmadığı gibi yazıtların kendisinde de Kırgızlara ait bir bilgi yoktur. Aksine bu yazıtlarda diğer Türk boylarının adı geçmektedir. Buna bakara Ahmet Bican Ercilasun şu genellemeyi yapar : “ Bunlara bakarak Yenisey yazıtlarının çoğunlukla Kırgızlara ait olduğunu; ancak bazılarının da Türgiş, Oğuz gibi diğer boylara ait olabileceğini söyleyelim.”

Yenisey Yazıtları, Köktürk alfabesi ile yazılan ama Köktürk alfabesinin çeşitli harflerinin kullanıldığı yazıtlardır. Orhun abidelerinden daha fazla harf gösterimi, diğer yazıtlarda olmayan seslerin gösterimi mevcuttur. 

Yenisey yazıtları oldukça fazladır, bu bakımdan numaralandırma yöntemi ile anılmaktadır.  Buradaki kazılar hala devam etmektedir.

Soru : I. Köktürk Kağanlığından kalma yazıtların Türkçe olmaması I. Köktürk Kağanlığının Türkçeyi bir yazı dili olarak kullanmadığının bir işareti olabilir mi?

I. Göktürk Devleti 550 - 630 yılları arasında yaşamıştır  bize kalan yazılı  Türkçe belge yoktur.  580 civarında Tapar Kağan zamanında dikilen yazıt , Türk devletlerinin en eski yazıtıdır ama Türkçe değildir; üç yüzü Sogdça bir yüzü Sanskritçedir.  Buna göre bir iddia vardır : Türkçe I. Göktürk Kağanlığından yazılı kaynak bırakmadığı için Türkçenin I.Göktürk Kağanlığı zamanında yazı dili olmadığı.

Kimi araştırmacı bunu iddia etse de  doğru bir iddia olmadığı görüşündeyiz. Bunun nedenlerini ise kanıtlarla sunacağız size.

Öncelikle göçebe ve savaşçı bir kültüre sahip olan toplumun yazıtlarının tahrip olması mümkündür. Öyle ki bu zamana kadar kalan yapıtların genelde dikili taşlar olduğunu düşünürsek kağıdı kullanmış bile olsalar bu metinlerin ele geçme ihtimali çok düşüktür. Sadece yazıtlardaki dile dikkat edersek anlarız ki edebiyat yapacak kadar bir dil bilgisi mevcut halkta. 

I. Göktürk Kağanlığı döneminde Türkçe yazılı bir kaynak bugüne gelmemiş olabilir ama Çin ve Bizans kaynaklarından edindiğimiz bilgiler ışığında I. Göktürk Kağanlığının yazılı belgeleri şunlardır :

1. Taspar Kağan Zamanı : Bu bilgi Çin kaynaklarından alınmaktadır. Buna göre Tapar Kağan zamanında Çin’de bulunan TS hükümdarı Türkçe bilen Budist bir rahibi Türk iline Budizmi yayması için gönderir. Bu Budist rahip Türkçe bilmektedir ve Taspar Kağan’ın izni ile Nirvana Sutralarını Türkçeye çevirir.  Hatta Taspar Kağan’a özel bir sutra çevirerek onu kendisine yollar. Bunlar Çin tarihi kaynaklarında geçmektedir.

2. Taspar Kağan Zamanı : Yine Taspar Kağan zamanında Budist rahip Jinagupta’nın yoğun bir çeviri faaliyetine girdiği görülmektedir.

3. Işpara Kağan ve Chimin Kağan Zamanlarında  : İşpara Kağan (581 – 587 ) ve Chimin Kağan (600 – 609 ) Çin imparatorluğuna gönderdiklerini  iki mektubunun orijinal dilinin Türkçe olduğu keşfedilmiştir.

4. Taspar Kağan Zamanında: Taspar Kağanın yabgusu İstemi Yabgu’nun567 yılında Bizans imparatoru II.Justinos’a gönderdiği bir mektup vardır. Bizans kaynaklarında bu mektup İskitçe mektup olarak geçmektedir.

Çin kaynaklarındaki bilgiye bakarak Türkçenin bir yazı dili olarak kullanıldığını görüyoruz. Çin kaynaklarından aldığımız bilgiye göre Köktürklere ait bu kaynakların yazarları Türk bile olmasalar bu dile ait bir kayıt bulunması önemlidir.

Bizans, İskitlerden sonra Türkçe olan her belgeye İskitçe demişlerdir; İstemi Yabgu’nun mektubunun tarihi 6.yy’dır ve bu zamanda İskitlerden iz kalmamıştır. Bu bakımdan bahsedilen mektup Türkçedir.

Ahmet Bican Ercilasun bu konuda hakkında başka bir kaynağa dikkati çeker.

Türkçede taşa yazmak için bitimek, urımak ve tokımak filleri kullanılır. “bitimek” fiilinin Çinceden gelen “biet- ”  fiilinden gelmektedir. “biet” Çincede fırça anlamındadır. Türkler, Çinceden bu alıntıyı alarak bunu isim ve fiil yapabildiklerine göre Türkler yazıyı daha önce biliyorlardı. Bunun dışında Tabgaçlara ait olan ve “bitigçi” ( yazıcı) anlamına gelen sözcük Tarduş Türklerinde başka şekildedir. Tarduş Türkleri, Çin egemenliğine girip Çinlileşmişlerdir. Çin egemenliğindeyken  “pi-te-çen”  kelimesini Tarduş Türkleri “yazıcılık” mesleği anlamında kullanılıyordu.  “pi-te-çen” kelimesinin “bitigçi” anlamına geldiği bilinmektedir.  Şimdi dilin gelişimi düşünüldüğünde bitigçi gibi bir sözcüğün oluşması için  yani bir fiilin iki yapım eki alarak isim olması uzun bir süreçtir. Bir kelimenin bu hale gelmesi için uzun süre geçmesi gerekir. Bu durumda bitimek fiilinin tarihi (ki Tarduş Türkleri 3. – 4. yy’a kadar gider ) üçüncü yüzyıldan öncesine kadar gider. Nitekim Şinasi Tekin bitimek fiilinin başlangıcını milada kadar götürmektedir.  Bir konu daha şudur ki  3. – 4.yy’da “yazıcı” diye bir meslek varsa mutlaka bir yazı dili de olmalıdır.

Kısaca I.Köktürk Kağanlığından önce Türkçe bir yazı diliydi: Hem dünyanın batısında hem dünyasının doğusunda.

Soru : Eski Türkçe döneminde değerlendirilen Uygur Türkçesi dönemi hakkında bilgi veriniz.

Uygurca, 745 yılında Uygur devletinin kurulması ile başlar. Uygurlar, Basmiller ve Karluklar ile işbirliği yaparak Köktürk Kağanlığını öldürüp Uygur hakimiyetini ilan ettiler. 748 yılında Basmilleri ile Karlukları da egemenliğine alan Uygurlar, Ötüken Uygur Devletini kurmuşlardı.  Bu bakımdan 745 yılından sonra dikilen taşlarda, Orhon Türkçesi özelliği göze çarpar ama elbette bu yazıtlar Uygur Kağanlığı'na aittir.  745 yılından sonra Uygur Kağanlığı döneminde dikilen yazıtların bazıları şunlardır :

  • Karabalsagun Yazıtı ( I )
  • Karabalsagun Yazıtı ( II )
  • Sevrey Yazıtı
  • Tes Yazıtı
  • Tarya Yazıtı
  • Şine Us ( Moyun Çor ) Yazıtı
  • Süci Yazıtı
  • Xi’an Yazıtı ( Karı Çor  ) Yazıtı vs.

Ötüken Uygur Devleti’nin kaderi üçüncü kağanları zamanında değişti. 762 yılında ya da 763 yılında Bögü Kağan, Maniheizm dinini kabul etti. Böylelikle eski Türkçenin Uygurca dönemi başlamış daha doğrusu Köktürk Türkçesi ile arasındaki noktalar belirlenmiş oldu.Maniheizm’in kabulü ile Türk toplukları yavaş yavaş yerleşik hayata geçmeye başladı. Bu dinin yayılması ile Maniheist metinler Türkçeye yoğun bir şekilde çevrilmişlerdir. Uygurlar önce Mani alfabesini kullanırlarken daha sonra kendi alfabelerini kullanmaya  başlamışlardır. Maniheist çerçevede yazılan metinleri şu şekilde sıralayabiliriz: 

  • Dinî öyküler
  • Dinî metinler
  • Dualar
  • İlahiler

DİKKAT:

 Eski Türkçe döneminde Köktürkler Runik alfabeyi, Uygurlar Uygur alfabesini kullanmışlardır. Her iki alfabe sistemi de Türklere özgüdür.

DİKKAT:

Eski Türkçe döneminin Köktürk döneminde de Uygurca döneminde de iki kağanlık vardır.

Tufan Uygurları, 840 yılında Kırgızlarca yıkılmıştır. Uygur boyları Ötüken’i terk ederek Tufan bölgesine gelmeye başlamışlardır burada da Tufan Uygur Devleti kurulmuştur. Tufan Uygur devlet ile eski Türkçenin Uygurca döneminin ikinci kağanlığı başlamıştır. Tufan Uygur Devleti, Ötüken Uygurlarından farklı olarak Budizmi kabul etmişlerdir.

Budist Uygurlar da Budist dininin gereklerini öğrenmek için yoğun bir çeviri çalışmasına başlamışlardır.  Bu edebiyat başlangıçta Budist edebiyatını oluştururken daha sonra telif eserleri çoğaltmış ve başka bir edebiyat ortaya çıkmıştır ki bu edebiyat da din dışı çalışmaları da kapsamıştır.

Budist Uygurlar, Sogda alfabesinden geliştirilen kendi alfabelerini kullanmışlardır. Brahmi alfabesinde yazılmış eserler de vardır ki bu alfabe  ile yazılan az sayıdaki eserin dil tarihi için önemli büyüktür : Brahmi alfabesi, Türklerin kullandıkları diğer alfabelerin aksine sekiz ünlüyü de yazıda gösterir; bu bakımdan Türkçede tartışmalı olan bazı sözcüklerin yazımında, Türklerin bu zaman kadar hangi ünlüleri kullandıklarını bilmemiz için bize yardımcı olmaktadır. Aynı durum Batı Türkçesi için Codex Comunicus adlı eserde de görülmüştü.

Budist Uygur metinleri genelde dinî içeriklidir. Bu metinler Çincede, Tibetçeden, Sanskritçeden, Toharcadan ve Sogdçadan çevrilmiştir. En önemli kısmı da bu çevirilerin bir telif eser tadında olması ve dinî terminolojinin geliştirilmesidir.

Budist Uygur metinlerinin konularına göre şu şekilde ayrılabilir:

  • Budaların vaazlarının toplanması ile oluşturulan sutralar
  • Budizm’e ait olan kuralların anlatıldığı vinayalar
  • Felsefe ve dinin bir araya geldiği abhidharmalar

Soru : Eski Türkçe dönemine dahil edilen Karahanlı Türkçesi hakkında bilgi veriniz.

Karahanlılar’ın, Uygurların bir süre etkisinde kaldığı bilinir; tıpkı Uygurların ilk zamanlarda Türk Runik alfabesini kullanmaları gibi. Nitekim hiçbir dil dönemi kesin çizgilerle ayrılamaz.

Uygurlar, nasıl ki Maniheizm’ i ve Budizm’i  kabul etmişler ve bu bir dil oluşturmuşsa aynı durum Karahanlılar için de olmuştur. Karahanlılar, İslamiyet’i kabul etmişler ve Arap alfabesini kullanmışlardır. Ancak ilk dönemlerde yazılan Kutadgu Bilig ve Atabetü’l Hakayık adlı eserlerin Uygur harfli versiyonları da vardır.  Bu eserlerin yazıldığı zamanlarda İslamiyet yeni yeni yayılmaya başlamıştır.  Bu yüzden net bir dinî etkiden söz edilemez.  Bunu anlamamızda eserlerinde kullanılan aruz kalıplarının kusurlu oluşunda, Uygur yazı imlasının kullanılması ve yazı dilinin sade olması etkilidir.  Karahanlı dönemi daha sonra İslam dininin etkisine tamamen girmiştir.

İlgili Makaleler