Makaleler

Anasayfa

Hakkımızda

Yardım

Yasal Konular

Gebelikte Uygulanan Tarama ve Testler Nelerdir?

yazar: Çisem Soylu

Gebeliğin başlangıcı ile birlikte kapsadığı yaklaşık 40 (bazen 42) haftalık süreçte tek amaç sağlıklı bir gebelik geçirmek ve sağlıklı bir bebek dünyaya getirmektir. Gebeliğin başlamasıyla birlikte düzenli olarak yapılacak bazı test ve taramalarda gebelik döneminde karşılaşılabilecek sorunlarında erken dönemde tespit edilmesi ve yüksek risk grubundaki gebeliklerin ayrıştırılması mümkün olabilir. Gebelikte takipler yapılırken mümkün olduğunca erken dönemde yapılmalı ve güvenilir sonuçlar elde edilebilecek tarama türleri uygulanmalıdır. Bazı tarama ve testler risk grubunda olan ve olmayan tüm gebelere uygulanırken bazı özel testler ve taramalar yalnızca yüksek risk grubunda olan gebelere uygulanır. Tarama testleri genellikle tam tanı koymak için yapılan testler değildir. Test sonucunda çıkan rakamlarla bahsi geçen hastalığa dair risk oranını gösterirler. Gebelik döneminde yapılan bu tarama testleri ile anormalliği bebeğin en erken vakitte tespit edilmesi sağlanır. Bu sayede anne ve bebek detaylı bir şekilde değerlendirilir. Doğum öncesi, doğum anında ve doğum sonrasında yaşanabilecek durumlara karşı hazırlıklı olması sağlanır.

Bu yazıda anlatacağımız ve detaylarını paylaşacağımız taramalar ve testler tüm gebelerde standart olarak yapılan tarama ve testler değildir. Bazıları gebelik süreci boyunca her gebede uygulanırken bazıları gebenin durumuna, geçmişine, gebeliğin risk oranına ve gebelik sürecinde yaşadığı rahatsızlıklar ve belirtilerine göre uygulanır. Dolayısıyla okuyacağınız ve hakkında bilgi sahibi olacağınız tarama ve testler doktorunuz tarafından talep edilmediğinde tedirgin olmanıza gerek yoktur. Anlatılan hastalıklara ilişkin belirtiler hissettiğinizde mutlaka doktorunuzun fikrini almalı, gerekirse testler ve taramalar hakkında aklınıza takılanları kendisine yöneltmeli ve önerileri doğrultusunda testleri uygulamalısınız.

Gebenin kontrollerine devam ettiği hastane dışında bağlı bulunduğu sağlık ocağı tarafından da izlemi yapılmaktadır.

  • Birinci izlem: Gebeliğin 14. haftası içerisinde yapılır. 
  • İkinci izlem: Gebeliğin 18 – 24. haftaları içerisinde yapılır. 
  • Üçüncü izlem: Gebeliğin 30 – 32. haftaları arasında yapılır. 
  • Dördüncü izlem: Gebeliğin 36 – 38. haftaları arasında yapılır 

40. haftada doğum gerçekleşmezse gebe izlemlerinin yapıldığı sağlık ocağı ya da aile sağlığı merkezindeki sorumlu hemşiresine mutlaka bilgi vermelidir.

Gebelikte uygulanan tarama testlerinin sahip olduğu bazı temel özellikler şunlardır:

  • Yapılan tarama testi ile aranan ciddi bir hastalık olmalıdır. Fetus ve anne için ciddi bir sorun oluşturmayacak hastalıkların taraması yapılmaz, bunun bir anlamı yoktur.
  • Aranan hastalık nadir görülen bir hastalık olmamalıdır. Örnek vermek gerekirse Down sendromu için tarama testi yapmak mantıklıdır ancak akondroplaziyi (FGFR3 geninde ki bozukluklardan kaynaklanan kalıtsal bir cücelik tipi ) araştırmak için tarama yapmak çok mantıklı değildir.
  • Tarama testi sonucunda ortaya çıkacak olan hastalığın bir önlemi ya da tedavisi olmalıdır.
  • Yapılan tarama testi hasta tarafından kabul edilebilir olmalıdır. Örnek vermek gerekirse tarama testi yapmak amacıyla her durumda amniyosentez önerilmemelidir.
  • Tarama testleri her kesimden gebeye uygulandığı için kolay ulaşılabilir ve uygun fiyatlı olmalıdır.
  • Yapılan tarama testi güvenilir olmalıdır.
  • Testin pozitif sonuçlanması durumunda yapılacak işlemler netleştirilmiş olmalıdır.

Gebelikte Yapılan Tarama ve Testler

Kan grubu ve antikor tayini:

Gebelik uzun ve dönem dönem riskli olabilecek bir süreçtir. Herhangi bir durumda bir kanama meydana gelebilir. Kanamanın dışında kan uyuşmazlığı olup olmadığını da belirlemek gerekir. Bu sebeple gebeliğin başlangıcında mutlaka kan grubu antikor testi yapılmalıdır. Özellikle annenin Rh (-) babanın Rh (+) olduğu durumlarda kan uyuşmazlığı söz konusu olabilir. Bebek Rh (+) iken çok çok az miktarda bile annenin kanına karışırsa bu risk yaratır. Annenin bağışıklık sistemi kendi kanında bulunan kırmızı kan hücrelerinden farklı olan çocuğun kırmızı kan hücrelerine karşı antikor üretir. Klasik kan uyuşmazlığında annenin oluşturduğu antikorlar ikinci gebelikte, bebek dolaşımına plasentadan geçerek kan hücrelerini öldürmeye başlar. Bebek dolaşımına geçen antikor miktarı ile doğru orantılı olarak bebeğin anne karnında kansızlığa bağlı kalp krizi söz konusu olabilir ve bebek ölümleri görülebilir. Annenin bağışıklık sistemi bir kez uyarıldığında bu vücut yabancı kan hücrelerine karşı antikor ürettiği için kan uyuşmazlığının tespiti oldukça önemlidir. Bu uyaran hiç oluşmadan sorunu tespit edip uygun önlemler alınmalıdır.

Hemogram kontrolü:

Gebelikte kansızlığa ( anemi ) bağlı gelişebilecek risklerin önlenmesi açısından hemogram kontrolü oldukça önemlidir. Kan değerlerinin düşüklüğü, eksikliği demir eksikliğinden kaynaklanabileceği gibi çeşitli anemi türlerinden de ( megaloblastik anemi, pernisiyöz anemi, oral hücreli anemi, thalasemi, maligniteler ) olabilir.

Torch taraması:

TORCH terimi bu hastalığa sebep olan etkenlerin baş harflerinden oluşan bir terimdir. Toksoplazma, rubella, sitomegalovirüs, herpes simpleks ve HIV etkenlerinin bir arada incelenmesini anlatır. Bu teste sifiliz testi de dahil olduğunda TORCHS taraması adını alır. Bu test hem yenidoğan bebeklerde hem de kapsadığı hastalıklardan herhangi birinin belirtilerini gösteren gebede uygulanır.Bu hastalıklardan herhangi biri sebebiyle enfekte olmuş olarak doğan bebeklerde sağırlık, katarakt, kalp defektleri, nöbetler, mental retardasyon, sarılık veya düşük trombosit problemleri görülebilir. Torch testinde bu hastalıklara ait antikorlar taranır ve kişinin yakın zamanda ya da geçmişte enfekte olma durumu ve bu enfeksiyona hiç maruz kalmamış olması hakkında bilgi verir.

Toksoplazma:

Genellikle ağız yoluyla bulaşan bir parazittir. Tam olarak pişmemiş etten, iyi yıkanmamış sebze ve meyvelerden, iyi pişmemiş ya da çip yumurtadan ve kedi dışkısından bulaşır. Kedi dışkısından hava yoluyla bulaşmaz, dışkı ile temas sonrasın ağızdan bulaşır. Gebelerde uygulanan toksoplazma testi kedilere de uygulanabilen bir testtir. Test sonucunda ortaya çıkan IGG ve IGM değerlerine göre kedinin geçmişte ve yakın zamanda bu paraziti taşıyıp taşımadığı hakkında bilgi verir.

Rubella:

Rubella kızamıkçık olarak da bilinen bir virüs türüdür. Bu virüsün yan etkileri çocuklarda daha hafiftir ancak fetüse bulaşması durumunda ciddi doğumsal defektlere ( kusurlara ) yol açabilir.

CMV:

Sitomegalovirüs veya CMV herpes olarak adlandırılan virüs grubunun bir parçasıdır. Yetişkinlerdeki belirtileri grip virüsüne benzer ancak fetüste epilepsi, işitme kaybı ve mental retardasyona ( zihinsel engellilik ) sebep olur.

Herpes Simpleks:

Bu virüs genellikle doğum sırasında anneden bebeğe doğum kanalından iletilir. Ancak fetüsün uterus ( rahim ) içinde enfekte olabilmesi de mümkündür. Bu enfeksiyondan kaynaklanan sinir sistemi ile ilişkili belirtiler genellikle bebeğin doğmasından sonraki ikinci haftada ortaya çıkar.

HIV:

HIV Aids’e neden olan virüstür. Henüz tam bir tedavisi söz konusu değildir.

Hepatit:

Tüm gebelerde gebelik başlangıcında HBs AG taraması yapılmalıdır. HBs AG Hepatit B yüzey antijenidir. Bu antijenin pozitif olması durumunda gebenin Hepatit B virüsü ile karşılaşmış olduğunu gösterir. Riskli kategorisinde değerlendirilen gebeliklerde üçüncü trimesterda tekrarlanabilir. Bu sayede iki tarama testi arasında yeni bir enfeksiyon oluşup oluşmadığı tespit edilmiş olur. Hepatit B virüsü ( HBV ) vücut sıvıları ( anne sütü, kan, sperm, oral salgılar, vajinal salgılar ) aracılığıyla bulaşan bir virüstür. Tüm kronik Hepatit B enfeksiyonlarının % 40’ının nedeni anne – infant ( bebek ) geçişidir. Hepatit B virüsü enfeksiyonlu hastaların % 75’i asemptomatiktir. Asemptomatik hastalıklarda belirtiler sonradan ortaya çıkabilir ve buna bağlı olarak hastanın durumu kötüleşebilir. Bunun tam tersi olarak hastalık iyi huylu çıkabilir ve hiç belirti çıkmadığı durumlar da olabilir.

İlgili Makaleler