Türk romancı ve aydınıdır. 1867 yılında Uşaklı Helvacızâde diye anılan ve halı ticareti ile uğraşan bir ailede dünyaya gelmiştir. Babası Hacı Halil Efendi’dir. Sonradan Uşakzâde adını alan ailenin, İstanbul’da açtığı mağazanın başına babası getirilmiş, bu sırada İstanbul’da Eyüp’te Halid Ziya doğmuştur.
Öğrenim Hayatı
Halid Ziya, Mercan’daki bir mahalle mektebine sonra da Fatih Askeri Rüştiyesine yani ortaokuluna devam etmekteydi (1873). Daha sonra babasının işlerinin bozulması üzerine ailece İzmir’e gidildi, bu sıralar takvimler 1878 yılını gösteriyordu. Halid Ziya, eğitimine ara verilmeden hemen İzmir Rüştiyesine yazdırıldı. Rüştiye’de okurken avukat Auguste de Jaba’dan Fransızca dersleri aldı. Bir süre sonra Avusturyalı Katolik rahiplerin yönettiği Mechitariste okuluna verildi. Halid Ziya, buradaki eğitimini tamamlamadan son sınıftan 1883 yılında ayrılarak babasının ticarethanesinde çalışma başladı.
İş Hayatı
Halid Ziya, Hariciyeci olmak umuduyla İstanbul’a gitti ama hayal kırıklığı ile İzmir’e geri döndü. Bu sefer de İzmir Rüştiyesinde Fransızca öğretmenliği yapmaya başladı. Bunu Osmanlı Bankasında muhasiplik ve tercümanlık görevleri izledi. Ardından İzmir İdadisinde Fransızca öğretmeni ve aynı kurumda edebiyat öğretmeni oldu.
1889 yılında amcasıyla Paris sergisini görmeye gitti. İstanbul’a geçebilmek umuduyla müdüriyet başkâtipliğine yükseldiği Osmanlı Bankasından ayrıldı. Oradan Mesalih-i Ecnebiyye yani Yabancı İşleri Müdürlüğü başkâtipliği görevini aldı. Önceleri umduğunu bulamamışsa da iki ay sonra önerilen Tütün Rejisindeki başkatiplik görevini kabul edip İstanbul’a geldi ki bu arada yıl 1893 olmuştu. 26 yaşında İstanbul’a gelen Halid Ziya, Servet-i Fünunculara 1896 yılında 29 yaşında katıldı. Servet-i Fünun 1901 yılında kapatılınca Meşrutiyet’e kadar sustu. Meşrutiyet’ten hemen sonra Reji komiseri oldu.
Darülfünun’da Batı edebiyatı dersleri verdi. İttihat ve Terakki’nin salık vermesi üzerine 1909 yılında V.Mehmet Reşat’ın mabeyn başkâtibi olarak atandı. 1911’de Ayan üyesi seçildikten sonra mabeynden ayrıldı. Sonra yine Darülfünun’a döndü. Siyasal görevlerle Fransa, Almanya ve Romanya’ya gönderildi. İttihat ve Terakki’nin düşmesi üzerine yeniden Reji İdaresi’ne döndü ve idari meclisi reisliğine getirildi.
Cumhuriyet ilanını gören Halid Ziya, Cumhuriyet’in ilanından sonra Yeşilköy’de bulunan köşküne çekildi. Bu esnada gazeteye yazılar yazarak, anılarını yayımlayarak, eski yapıtlarını bastırarak yaşamını sürdürdü.
Sonuç olarak
Güçlü bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelen Halid Ziya, hem Osmanlı dönemini hem de Cumhuriyet dönemini görmüş bir yazardır. Yalnız, ömrünün büyük kısmını Osmanlı kültüründe geçirdiği için romanlarında Osmanlı figürleri daha fazla görülür.
Halid Ziya, soyadı kanunu ile Uşaklıgil soy ismini almıştır. Ailesi tüccar olduğu için hayatı boyunca maddi sıkıntı çekmemiştir. Her ne kadar gerçekçi bir anlayışla eser verse de romanlarının hiç arka mahalleleri konu almamasının nedeni budur çünkü arka mahallelerde hiç yaşamamıştır ve gerçekçiler görmedikleri, bilmedikleri şeyler üzerine yorum yapmazlar. Romanlarında genelde zengin ailelerin manevi gerçekleri konu olmuştur. Elbette bu onu kötü bir yazar yapmaz, sadece konu yelpazesini daraltır.
Halid Ziya Uşaklıgil, Kurtuluş Savaşı’nı da görmüştür ama Kurtuluş Savaşı’nı konu alan herhangi bir romanı yoktur. Milletvekilliği yaptığından olacak ki savaşa katılmadığı anlaşılmaktadır.
Halid Ziya, tabir-i caizde Osmanlı kültürü ile yoğrulmuş bir Cumhuriyet yazarıdır. Cumhuriyet rejimine karşı olduğuna dair bir görüşü yoktur ama hem İstibdat döneminde hem de Cumhuriyet döneminde eve kapanması onun sakin bir hayat istediğini göstermektedir.
Yazarımız, hayatının son yıllarında eserlerini yenide gözden geçirerek basmıştır; amacı dil devrimi ile kendi roman dilini ağır tamlamalardan kurtarmaktır. Nitekim “Sadeleştirdiğim” dediği eseleri bugün orta yaş üstü birisi anlamakta güçlük çekmektedir. Bu yüzden bugün piyasada bulunan tüm Halid Ziya yapıtları, günümüz Türkçesine uyarlanmıştır.
1945 yılında ölen Halid Ziya’nın mezarı Bakırköydedir.