Londra da birçok Avrupa şehrinde geçerli olduğu gibi en güzel yürüyerek gezilir. Ancak bununla birlikte toplu taşıma konusunda oldukça ileri seviyede olan bir şehirdir. Gerek metro hattı, gerek gece otobüsleri, gerekse nehir seferleri ile her zaman istediğiniz yere kolayca varabilirsiniz. Metroya ilk adım attığınızda ağın genişliği bir anda gözünüzü korkutabilir ancak hemen her istasyonda bulabileceğiniz haritalarla kısa sürede Londra metrosunun sistemini çözüp rahatça seyahat edebilirsiniz.
Covent Garden
Londra’da hem turistlerin hem de yerlilerin favori semtlerinden birisi Covent Garden’dır. Covent Garden her daim canlı atmosferi, sokak sanatçıları, irili ufaklı dükkanları ve neşeli sokakları ile Londra’da her zaman güzel zaman geçirmenizi sağlayacaktır. Covent Garden’a geldiğinizde mutlaka Covent Garden Market’i ziyaret etmeli, dükkanlarında dolanmalı, avludaki cafelerinde bir kahve içmelisiniz. Ayrıca bu semte gelmişken London Transport Museum’ı ziyaret edebilir, Neal’s Yard’da peynir tadabilir ya da Porterhouse’da dünyanın istediğiniz bölgesine ait biralarından tadabilirsiniz.
Leicester Square
Covent Garden’dan sonra ise yürüyerek Leicester Square’e doğru yol alabilir 2.el kitapçılarda keyifli dakikalar geçirebilirsiniz. Buraya kadar gelmişken Çin Mahallesine uğrayıp eğer bu mutfağı seviyorsanız birşeyler atıştırabilirsiniz. Yine yürüme mesafesinde olan Soho’ya da uğramadan geçmemenizi tavsiye ederim. Tabii gece hayatını sevenler için Soho’yu geç saatlerde ziyaret etmek daha keyifli olabilir. Gündüz gidecekler için ise sayısız cafelerinde kayvenizi yudumlayıp, bir İtalyan pastanesi olan Amato’dan leziz pastaların tadına bakabilirsiniz.
Piccadilly Circus
Londra’da görülmesi ve vakit geçirilmesi gereken yerlerden biri de Piccadilly Circus ve çevresidir. Burası günün her saati hareketli ve kalabalık bir bölgedir. Buraya kadar gelmişken M&M Shop’a uğramanız kesinlikle tavsiye edilir. Kat Kat, rengarenk, kalabalık bu dükkanda saatler bile geçirebilirsiniz. Eğer vaktiniz varsa Regent Street’e doğru yol alıp vitrinleri süzmeli, Hamleys’e uğrayıp oyuncaklara bakmalı ve kendinizi tutamayıp birkaç parça almalı ve ardından yürüyüşünüzü Carnaby Street’de tamamlamalısınız. Carnaby Street Londra’nın en renkli yerlerinden biridir. İsterseniz butik mağazalardan alışveriş yapar, ister birşeyler atıştırır ya da isterseniz renkli sokaklarında dolanabilirsiniz.
Oxford Street
Şüphesiz Londra’da görülmesi gereken yerlerden bir diğeri de Oxford Street’dir. Oxford Street Londra’nın en meşhur, en kalabalık ve en güzel alışveriş caddelerinden birisidir. Tabii ki buraya kadar gelmişken Tophopu gezmeden, farklı ürünlerinden denemeden ayrılmamalısınız. Öyleki Oxford Street’deki Tophop moda ikonlarının ve diğer markaların designerlarının da uğrak noktasıdır. Özellikle bayanlar için envai çeşit giyim, takı, ayakkabı ve aksesuar seçenekleri sunar. Alışverişe doyamadıysanız Oxford Street’den sonra Bond Street’e doğru yol alabilirsiniz. Ancak buradaki mağazaların Chanel, Tods gibi mağazalar olduğunu göz önünde bulundurmalısınız. Bununla birlikte alışveriş yapmasınızda eğer yeterli vaktiniz varsa Bond Street’i de görmenizi tavsiye ederim.
Camden Town
Londra’da biraz daha özgür hissetmek, farklı giyimde insanlar görmek ve dünya mutfaklarının olduğu bir pazarı ziyaret etmek istiyorsanız istikamet Camden Town olmalıdır. Burası biraz İstiklal’e benzer ve çok değişik binalar yer alır. Biraz daha salaş olmakla beraber Camden Town da görülmesi gereken yerler arasındadır. Eğer gece gelecek olursanız Koko adlı gece kulübüne uğrayabilirsiniz. Yine salaş yerlerden biri olan Spitilfields Market de Pazar günü için çok iyi bir alternatif olacaktır. Eğer sabahın erken saatlerinde giderseniz birçok ikinci el eşyanın satıldığı tezgahları dolaşıp ardından güzel bir kahve ile güne başlayabilirsiniz. Ileri saatlerde genel de pek fazla ürün ve seçenek kalmıyor ama bu bölge Pazar günü boyunca canlılığını koruyor.
Thames Nehri
Tabii ki Londra’ya gelmişken Thames Nehri kıyısında da vakit geçirmeden olmaz. Benim favori mekanlarım arasında Tate Modern’nin en üst katındaki café yer alıyor. Burada kahvenizi yudumlarken manzaraya da doyabilirsiniz. Tabii gelmişken modern sanata merakınız varsa müzeyi de dolaşabilir ve çıkışta farklı ürünleri bulabileceğiniz mağazadan birşeyler alabilirsiniz. Eğer hava güzelse Tate Modern’den çıktıktan sonra nehir boyunca Tower Bridge’ e kadar yürüyebilirsiniz. Böylece hem keyifli bir yürüyüş yapmış hem de Londra’nın en güzel köprüsünü de görmüş olursunuz.
Hyde Park
Londra’da bir gününüzü de parklara ayırmanızı öneririm. Elbette tüm parkları gezecek imkanınız olmayabilir. Ancak özellikle Hyde Park mutlaka görülmesi gereken yerler arasındadır. Burada saatlerce dolaşıp, hava güzelse çimlere yayılabilirsiniz. Etrafınızda at binen, top oynayan, yürüyüş yapan ya da sincapları besleyen yüzlerce kişi görebilirsiniz. Ama çok büyük bir park olduğundan hiç bir zaman kalabalıktan şikayet etmeyeceksiniz. Eğer vaktiniz olursa Regent’s Park ve St. James’ parkı da görmenizi tavsiye ederim.
Buckingham Palace
Tabikii zaman ayırmanız gereken yerlerden birisi de Buckingham Palace ve çevresidir. Bol bol fotoğraf çektirip, asker değişimini izleyip şanslıysanız Kraliçe’yi balkonda görerek gezinizin bu kısmını da keyifle tamamlayabilirsiniz. Eğer hala nehre inmediyseniz Buckingham Palace’dan sonra nehre doğru kısa bir yürüyüş yapabilirsiniz. Bu yürüşünüzde ise Londra’nın simgelerinden biri olan Big Ben’i ve Parlemento Binası’nı da görebilirsiniz.
Londra’da görülecek yerler ve yapılacaklar listesi daha da uzatılabilir. Ancak yukarıdaki önerilerimle birlikte Londra’ya bir hayli hakim olacaksınız. Elbette seyahatinizin süresine bağlı olarak herbirini göremeyebilirsiniz ancak 3 günlüğüne de olsa bu şehri ziyaret etmeye, havasını solumaya ve farklı bakış açıları kazanmaya değer.