Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı 1923 yılından başlayan ve günümüze kadar devam eden edebiyat dönemidir. Bu dönem, insanların ve toplumun hayat değişimlerine göre çeşitlenmiştir. Bahsedilen dönem, yek pare bir konunun kıskacında olmadığından çeşitli dönemlere ayrılmıştır. Biz bu yazıda, Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı döneminde milli duygu ve düşünceleri edebiyata yansıtan Milli Edebiyat zevk ve anlayışını sürdüren sanatçıları işleyeceğiz. Ama önce Milli Edebiyat zevkini anlamalıyız…
Milli Edebiyat Zevk ve Anlayışı
Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı’nda Milli Mücadele ve Milli Edebiyat anlayışını sürdüren şairler, yazarlar vardır. Bu sanatçıların yaptıkları edebiyata Memleket Edebiyatı da denmektedir.
Memleket Edebiyatı, en genel tabiriyle memleket aşkını işleyen romantik ve umut dolu, yüzü Anadolu’ya dönük bir edebiyattır. Milli romantik duyuş olarak da isimlendirilen bu edebiyatın kaynağı halk ve Anadolu’dur. Yani milli kaynaklar esas alınır.
Bu dönem ve anlayış sanatçıları, milli ve yerli konuları işlemişlerdir. Anadolu halkının sorunlarına ışık tutmayı, onların seslerini duyurmayı ilke edinmişlerdir. Böylelikle merkezi Anadolu, Anadolu sorunları ve Anadolu insanı olan bir edebiyat meydana getirmişlerdir. Bu edebiyatta milli duyarlılık ve hisler ön plana çıkarılmış, sanatçılar kalpleriyle şiir yazmaya başlamışlardır.
Anadolu romantizmi denilen, umutlu, geleceğe iyimser bakan bir edebiyat anlayışı aşağıda bahsedeceğimiz sanatçılar arasında yaygınlık kazanmıştır. Bu edebiyatta konu edinilen Anadolu, şirin ve cazip gösterilmek istenmiş, sürekli yüceltmiştir. Aslında bu yüceltilme biraz da bir görev edasıyla yapıldığı için kimi şairlerce yapmacılıkla eleştirilmiştir. Kimisi de bu duruma daha yumuşak bakarak iyimserlik demekle yetinmişlerdir.
Vatan ve millet sevgisinin aşılandığı ve işlenildiği bu eserler birçok dergi ve gazetede yayınlanmıştır. Milliyetçilik duygusu, temel duygu olarak işlenmiş dolayısıyla “Sanat toplum için yapılır” anlayışı egemen kılınmıştır.
Halk Edebiyatı, Milli Edebiyat ve Beş Hececiler, bu dönemde etkilenilen, örnek alınılan edebiyat dönemleri olmuştur.
Bu dönem edebiyatında dil bilincine ayrı önem verilmiş ve dil bilinci ayrıca işlenmiştir. Yabancı ve alıntı kelimeler mümkün olduğunca kullanılmamaya çalışılmış hatta yerli sözcük arayışları yapılmıştır.
Eserlerde konuşma diline yakın bir dil kullanılmıştır. Esas alınan ağız ise İstanbul Türkçesidir.
Batı edebiyatından etkilenilmekle birlikte Halk Edebiyatı’na bağlı kalınmış ve hece ölçüsü yanında Halk Edebiyatı nazım şekilleri esas alınmıştır.
Şiirde memleketçi bir anlayış hakimdir bu bakımdan bireysellik yok denecek kadar azdır. Ayrıca eserlerde yalın, açık ve sade söyleyişler tercih edilmiş; şiirlerde imge, çağırışımlar kullanılmamıştır.
Yukarıda bahsedilen özellikleri sürdüren sanatçılar edebiyat tarihinde Milli Edebiyat zevk ve anlayışını devam ettiren sanatçılar olarak nitelendirilir. Bu sanatçıların bazıları ve onların edebiyat anlayışlarını vermeden önce şunu belirtmek gerekir ki yazıda sadece sanatçıların göze çarpan özellikleri dile getirilmiştir. Tam hayatı verilmemiştir.
Milli Edebiyat Zevk ve Anlayışını Devam Ettiren Şairler
Ahmet Kutsi Tecer: 1901 yılında Kudüs’te dünyaya geldi; babası Kudüs Düyun-u Umumiyesi müdürü olan Abdurrahman Bey, annesi ise Hatice Hanım olarak bilinir. Tecer, 4 çocuklu bir ailenin en küçüğüdür ve adı Ahmet’tir. Kutsi adı onun doğum yerine atıfla sonradan verilmiş ve soyadı kanunu ile de Tecer soy ismini alarak bugünkü haline gelmiştir. Tecer soy ismi Sivas’ın bir dağından alınmadır. Ahmet Kutsi Tecer öğretmen, şair, oyun yazarı, siyasetçi kimlikleri ile tanınır.
Ahmet Kutsi Tecer Memleket Edebiyatı’na bağlıdır ve şiirlerinde Anadolu’yu işler. Ayrıca aşk, doğa ve ölüm işlediği diğer konulardır.
“Orada Bir Köy Var Uzakta” adlı şiir ona aittir ve “Nerdesin” şiiriyle birlikte onun tanınmasını sağlamıştır.
“Halay” adlı şiirinde Türk dirlik ve birliğinden söz eder. Cumhuriyet dönemi edebiyat politikası çatışan değil birleşen unsurlar üzerine durduğu için yukarıda bahsi geçen şiir, bu poetikaya uygundur.
Cumhuriyet’in milletleşme politikasını desteklemiştir.
Sivas’ta folklor derlemesi yapmış ve soy ismini de bu derlemeden esinlenerek almıştır. Karacaoğlan ve Yunus Emre çalışmalarına rehber olacak çalışmaları vardır.
Şiire saf şiirin 1921 yılındaki yayın organı Dergah ile başlamış daha sonra Ülkü adlı kendi dergisini yönetmiştir.
Aşık Veysel’i bize kazandıran adam olarak da tanınır.
Şair olduğu kadar oyun da yazmıştır. Şiirlerinde Halk Edebiyatı’nın biçim özeliklerine uyarak dörtlüklerle ve hece ölçüsüyle şiirlerini yazmıştır. Divan Edebiyatı’na karşılık Halk Edebiyatı’nı savunmuştur.
Arif Nihat Asya: “Bayrak Şairi” olarak tanınır. 1904 yılında İnceğiz’de doğan şair, ünlenmesini sağlayan “Bayrak” adlı şiiri, Adana’nın kurtuluş günü olan 5 Ocak’ta yazmıştır. Yine ölümü de 5 Ocak 1975 yılında olan şairin kabri Ankara’dadır. Asıl mesleği edebiyat öğretmenliğidir ki bu bakımdan da oldukça fazla dolaşmıştır.
Fetih Marşı, Bir Bayrak Rüzgar Bekliyor, Bayrak onun en ünlü şiirleridir. Bu şiirlerinde de görüldüğü gibi kendisi milliyetçi lirik bir şairdir. İşlediği konular Anadolu, vatan – millet sevgisi, bayrak sevgisi gibi konulardır.
Şiirlerinde kaynak olarak Halk Edebiyatını gösterir. Bu bakımdan dili, gösterişsiz ve sadedir. Hece ve aruz ölçüsüyle yazdığı şiirlerinin yanı sıra serbest yazdığı şiirleri de vardır
Rubai türünün modern Türk edebiyatındaki son temsilcisidir. Bu anlamda geleneği devam ettiren şair olarak da bilinir.
Mensur şiirleri, şiirleri ve düzyazıları vardır.
Hüseyin Nihat Atsız: Milliyetçi şair, yazar ve araştırmacıdır. 12 Ocak 1905 yılında İstanbul’da doğmuştur. Hayatı zorluk ve haksız engellemelerle geçmiştir. İş durumu siyasi iktidara göre değişmiştir bu bakımdan da hayatı boyunca rahat ettiği bir memuriyeti yoktur. Aslen fikir adamı, Türkolog’tur. Kendisini Türkçü – Turancı ve Milliyetçi olarak tanımlar. Bu bakımdan da gerek şiirlerinde gerek yazılarında gerek romanlarında Türkçülükten bir nebze taviz vermemiştir. Ömrünün sonuna kadar oldukça fazla ilgi toplayan Ötüken adlı dergiyi çıkarmıştır. Bunun dışında Atsız Mecmua, Orhun, Orkun dergilerinde de fikirlerini yayma fırsatı vurmuş ve toplumda büyük ses getirmiştir.
Hasan Ali Yücel olan davası ile tanınan Atsız, romanlarında ve şiirlerinde tarih şuurunu irdeler. Hayatı boyunca Türkçülük aşkından vazgeçmemiş iyi bir fikir adamıdır. Yüzlerce yazısı, şiiri bulunmaktadır. 11 Aralık 1975 yılında hastalıktan İstanbul’da ölmüştür.
Kemalettin Kamu: 1901 Bayburt doğumlu Türk şair ve siyasetçidir. Gurbet adlı şiiri yüzünden “Gurbet Şairi” olarak tanınır. 1948 yılında Ankara’da vefat eden Kamu, açılan İstiklal Marşı şiir yarışmasına da şiir göndermiştir.
Başlangıçta aruz vezni kullanan şair daha sonra hece ölçüsüne yönelmiştir. Vatan sevgisi, gurbet, doğa, ölüm, aşk, ölüm çoğunlukla işlediği konulardır. Halk edebiyatının biçim özelliklerine başarıyla şiirlerine taşımıştır. Lirik bir söyleyişe sahip olan Kemalettin Kamu, Türk Yurdu,Varlık, Ülkü, Kalem ve Oluş dergilerinde şiirler yayımlamıştır.
Şiirlerinde sade ve yalın bir dil kullanan Kemalettin Kamu, “Bingöl Çobanları” adlı pastoral şiiri ile de ün kazanmıştır.
Behçet Kemal Çağlar: 1908 yılında Erzincan’da doğan şair, 24 Ekim 1969 yılında vefat etmiştir. Faruk Nafiz Çamlıbel ile birlikte “Onuncu Yıl Marşı” yazmasıyla ünlüdür. Ayrıca hamasi şiirleri ile de tanınmaktadır.
Atatürk, cumhuriyet, Türklük bilinci konuları onun şiirlerini en sık işlediği temalarıdır. Halk şiiri nazım biçimini kullanan Çağlar, “Ankaralı Aşık Ömer” mahlasıyla şiirler kaleme almıştır.
Şiirlerinin yanında oyunları da olan Çağlar’ın tiyatrolarında Türklük konusu sıklıkla işlenmiştir.
Yukarıda bahsedilen isimlerin dışında da şairler vardır: Ömer Bedrettin Uşaklı ( 1904 – 1946 ), Orhan Şaik Gökyay ( 1902 – 1994 ), Zeki Ömer Defne ( 1903 – 1992 ), Necmettin Halil Onan ( 1902 – 1968 ) ve bir kadın şair Şükufe Nihal Başar ( 1896 – 1973 ).