Nama Yazılı Senetler
Türk Ticaret Kanunu madde 654- Belli bir kişinin adına yazılı olup da onun emrine kaydını içermeyen ve kanunen de emre yazılı senetlerden sayılmayan kıymetli evrak nama yazılı senet sayılır.
Nama yazılı senedin bu tanıma göre, 3 tane unsuru vardır. Bunlardan birisi olumlu, diğeri ikisi olumsuzdur.
Olumlu unsur: Belli bir kişinin adına yazılı olması.
Olumsuz unsur: ‘emre, emrine, emre muharrer’ ifadelerini içermemeli ve kanunen emre yazılı olmamalı.
Bir senette isim yazıyorsa o senet ya emre ya da nama yazılıdır. Çünkü bir tek hamiline yazılı senetlerde isim olmaz.
Nama yazılı senetler, temlik yoluyla devredilmelidir. Temlik bir devir şeklidir ve yazılılık şartı vardır. Bu yazılılık şartı kıymetli evrakta da devam etmektedir. Temlik ya senedin arka yüzüne ya da ayrı bir kağıda yapılır. Makbul olan senedin arkasına yapılmasıdır. Temlikin ayrı bir kağıda yapılması risk arz eder. Kıymetli evrakın devredilmesi durumunda ise temlik sözleşmesinin de devri gerekecektir. Bu temlik sözleşmesine senedin ayırt edici özelliklerinin de yazılması gerekir. Aksi takdirde devrin ispatlanması noktasında sıkıntı yaşanır.
Nama yazılı senetler, kamu itimadına mazhar olmadığı için borçlu, her türlü defiyi hamile karşı ileri sürebilir. Unutmamak gerekir ki, kıymetli evrakta defi denilince, hem defiyi, hem de itirazı kapsar.
Emre Yazılı Senetler
Türk Ticaret Kanunu madde 824- Emre yazılı olan veya kanunen böyle sayılan kıymetli evrak, emre yazılı senetlerdendir.
Bu tanım emre yazılı senetleri ikiye ayırır. Birincisi iradi emre yazılı senetleridir. Yani taraflar veya borçlu kendi iradesiyle bir senede emre yazılı olarak düzenleyebilir. Senede ‘emre, emrine, emre muharrer’ tarzında bir ifade konması gerekir. Bu ifade konmasa bile emre yazılı senet olduğu anlaşılabilen senetler vardır. Ticari senetler kanunen emre yazılı senetleridir. Bunun dışında matbu senedi ve varant kanunen emre yazılı senetlerdendir. Her senet emre yazılı olarak düzenlenemez. Örnek olarak anonim şirketin hisse senetleri ya nama ya da hamile yazılıdır. Keza tahviller de bu şekildedir. Bunun sebebi ise kanunun bunları emre yazılmaması konusunda engel koymasıdır.
Emre Yazılı Senetlerde Devir Şekli
Emre yazılı senetlerin devir şekli olarak ciro ve zilyetliğin devri denilebilir. Zilyetliğin devri vazgeçilmez bir unsurdur. Geçmiş yazımızda bahsettiğimiz akit teorisi bunu gerektirir.
Ciro nedir?
Ciro, emre yazılı senetlere özgü devir şeklidir. Emre yazılı senet başka şekillerde de devredilebilir ama kıymetli evrak hukuku bakımından yapılması gereken prosedür cirodur. Eğer emre yazılı bir senet temlik edilirse bu senet, nama yazılı senede çevrilmiş olur. Bu durumda başka sonuçlara yol açar. Ciro yoluyla yapılması kanunun öngördüğü düzen içerisinde olması gerekendir. Ciro, kural olarak senedin arkasına yapılır. Bu senedin arkası dolarsa ciro etmek için yeni bir kağıt eklenir. Bu kağıdın adı da alonjdur.
Emre yazılı senetlerde borçlunun borcunu öderken dikkat etmesi gerekenler:
Borçlu ciro zincirinin sağlam olup olmadığına bakmalı ve alacaklının ciro zincirindeki son alacaklı olup olmadığını kontrol etmelidir. Yani borcu tahsil etmeye gelen kişinin hak zincirindeki son kişi olduğu tespitidir. Bu bir nevi kimlik kontrolüdür.
Emre Yazılı Senetlerde Defiler
Hem defi hem de itirazı kapsayan bir kavram olarak karşımıza çıkar. Defi burada borçlunun savunma aracıdır. Emre yazılı senetler kamu itimadına mazhar senetlerdendir. Defiler etkilerine göre ikiye ayrılır;
- Mutlak defi
- Nispi defi
Mutlak defi, herkesin herkese karşı ileri sürebileceği defilerdir. Herkese karşı ileri sürebilmekten kasıt, lehtar ve iyi niyetli olsun olmasın tüm hamilelere karşı ileri sürülebileceği anlamına gelir.
Protesto hamil tarafından çekilir.
Bono düzenlenip en son hamile gelir. Hamil borçluya gidip bononun ödenmesini istediğinde borçlu ödemezse bu mutlak defidir. Hamil iyi niyetli olsa da mutlak defi olduğu için hamile karşı da ileri sürülebilir. Hamile, asıl borçludan alacağını alamayınca hamil ciro edenlerin, yani müracaat borçlarının her birine gidebilir. Müracaat borçlularına giderken şekli olarak yerine getirmesi gereken bir işlem var ki, o da protesto düzenlemektir. Hamil protesto çektikten sonra herhangi bir müracaat borçlusuna gidebilir. Örnek verecek olursak hamile asıl borçludan alacağını alamadığı için müracaat borçlusu olan C1'in yanına gidip bu borcun ödenmesini talep edebilir. Bu talebi belirttiği zaman bu senetten kaynaklanan, birazdan içeriğinden bahsedeceğimiz mutlak defilerden bir tanesi söz konusu ise önce bir bu mutlak defiyi hamile karşı ileri sürebilir. Herkesin herkese ileri sürebilmesinden kasıt budur. Durumu daha da ileri bir boyuta götürürsek, hamil müracaat borçlusu olarak C1’e gittiğinde C1 bu borcu öderse, C1’in elinde hem senet hem de protesto belgesi olacaktır. C1, elindeki bu senetle ve protesto belgesiyle kendinden önce gelenlere gidebilir. Kendinden önce gelen L’nin de elinde mutlak defi gücünde sebep varsa L bu mutlak defiye dayanarak borcu ödemeyebilir.
Nispi defi, herkesin herkese karşı ileri sürebileceği bir defi değildir. Sadece ilgilisine karşı ileri sürülebilecek defilerdendir. Burada borçlu, hamile karşı L ile arasındaki asıl borç ilişkisinden doğan defileri ileri süremeyecektir. Çünkü bu asıl borç ilişkisinin ilgilisi L’dir.
Etkisi açısından en güçlü olan mutlak defilerdir. Çünkü herkes herkese karşı ileri sürebilir.
Maddi Etkilerine Göre Defiler
1) Senet metninden anlaşılan defiler (mutlak defi)
2) Senetteki taahhüdün geçersizliğine ilişkin defiler (nispi defi)
3) Şahsi defiler (nispi defi)
Senet metninden anlaşılan defiler: Senede bakıldığında anlaşılabilen defilerdir. Etkileri bakımından mutlak defilerdir. Yani herkes herkese karşı ileri sürebilir.
Senede bakıldığında anlaşılabilecek olan aksaklıklar şunlardır;
- İmza yerine parmak basılması. Bu durum senedi geçersiz kılar. O halde tablodan yola çıkarsak hamil, borçluya gittiğinde borçlu bunu hamile karşı ileri sürebilir. Hamil protesto çekip C1’e gittiğinde, C1’de bunu hamile karşı ileri sürebilir. Çünkü senette herkesin görebileceği bir aksaklık vardır.
- Zaman aşımı defi de bu anlamda mutlak defidir. Zaman aşımı vade tarihinden anlaşılır. Senede bakan herkes zaman aşımını hesaplayabilir (3 yıllık zaman aşımı vardır). Bu yüzden zaman aşımı defi de metinden anlaşılan mutlak defilerdendir.
- Dört farklı vade türü vardır. Senet için dördünden herhangi biri vade türü olarak belirlenebilir. Bu durum tüm ticari senetler için geçerlidir. Aynı anda senede iki farklı vade türü belirlenmesi senedi geçersiz hale getirir. Bu durum da senet metninden anlaşılan mutlak defilerdendir. Herkes herkese karşı ileri sürebilir.
Senetteki bir taahhüdün geçersizliğine ilişkin defiler: Bu durumun senede bakılarak anlaşılması mümkün değildir. Bu yüzden etkileri bakımından senetteki bir taahhüdün geçersizliğine ilişkin defiler nispi defilerdir. Senet şeklen geçerlidir ancak borçlunun ya da müracaat borçlularından birinin taahhüdünü geçersiz kılan bir durum vardır. Bu genelde verme anlaşmasından kaynaklanır (borçlunun senedi imzalayıp lehtara vermesine verme anlaşması denir). Lehtar senedi ciro edip C1’e verdiğinde B (borçlu) ile L (lehtar) arasındaki verme anlaşmasında bir sakatlık varsa bu durum senet metninden anlaşılmaz. Örnek olarak borçlu sarhoştu ve senedi imzalayıp lehtara verdiyse bu durum verme anlaşmasını sakat hale getirir ve doğal olarak bu senet metninden anlaşılamaz. Bu durumu bilebilecek olan tek kişi lehtardır. Bu yüzden borçlu hamile karşı bu durumu ileri süremez. Hata ve hile de bu durum için geçerlidir. Misal olarak bir iş adamının sekreteri ona imza için toplu olarak evrak götürdüğünde araya da bir bono koyarsa ve iş adamı bunu imzalama iradesi dışında imzalarsa bu durumda hile vardır. Bu durumda lehtar sekreter olur. Bu durum neticesinde kıymetli evrak doğmamıştır. Çünkü akit teorisine göre verme anlaşması sakattır. Borçlu olarak gözüken iş adamı bunu lehtar olan sekretere kaşı ileri sürebilir. Ancak sekreter bu bonoyu iyi niyetli C1’e ciro ettiğinde görünüşe itimat teorisi devreye girer ve kıymetli evrak doğar. Borçlu daha sonra hile olduğunu C1’e ileri sürerek kıymetli evrakı ödemeden kaçınamaz. Çünkü emre yazılı senet kamu itimadına mazhar bir senettir ve iyi niyet korunur.
Bazı vardır ki senetteki bir taahhüdün geçersizliğine ilişkin defi, nispi defi olması gerekirken bu artık nispi defi değil, mutlak defi olarak kabul edilir. Buna mutlak defi gücüne çıkarılmış nispi defiler denir.
Bu haller;
- Ehliyetsizlik
- Maddi cebir
- Sahte imza
- Yetkisiz temsil
Bu durumların hiçbiri senet metninden anlaşılmaz. Senetteki bir taahhüdün geçersizliğine ilişkin olmalarına rağmen mutlak defi gücüne çıkarılmış nispi defilerdir. Herkes herkese karşı ileri sürebilir.
Ehliyetsizlik durumunda kişinin ayırt etme kudreti yoktur ve tam ehliyetsizdir. Öncelikli sorun bir kişinin kıymetli evrak düzenlerken hangi anda ehliyet sahibi olması gerektiğidir. Kıymetli evrak düzenleyebilmek için fiil ehliyetine sahip olunması yeterlidir. Akit teorisi gereğince senedin lehtara verildiği anda borçlunun fiil ehliyetine sahip olması gerekir. Ehliyeti olmayan kişinin yaptığı hukuki işlemin akıbeti batıldır. Butlan sonucunu doğurur, yani hukuki sonuç doğurmaz. Buradaki durum askıda hükümsüzlük ile karıştırılmamalıdır, askıda hükümsüzlük sınırlı ehliyetsizlerde vardır ancak burada bahsedilen tam ehliyetsizliktir. Örnek üzerinden gidersek, borçlu ağır akıl hastası ve temyiz kudretinden yoksun biri olduğunu varsayalım. Bu şekildeyken senedi düzenleyip imzalayıp lehtara veriyor. Senet metninden bu durumun anlaşılması mümkün değildir. Bu senetteki taahhüdü geçersiz kılacak bir sebeptir. Borçlu bunu lehtara karşı ileri sürebilir ancak burada ehliyetsizliğin sonuçları uygulanıp borçlu mu korunmalıdır yoksa lehtar lehine senedin tedavül gücü mü korunmalıdır sorunu ortaya çıkar. Burada tercih borçludan yana kullanılmıştır. Daha ileri bir boyuta gidecek olursak; hamil, ağır akıl hastası olan borçlunun imzalayıp lehtara verdiği senet ile borçluya gidip senedin ödenmesini istediğinde borçlunun yasal temsilcisi, borçlu bu senedi düzenlerken ağır akıl hastası olduğu için senedin ödenmeyeceğini belirtiyor. Hamil protesto çekip C2’ye senedin ödenmesi içim gittiğinde, C2’nin borçlu bunu düzenlerken akıl hastasıydı diyerek borcu ödemekten kaçınması söz konusu değildir. Çünkü mutlak defi gücüne çıkarılmış nispi defiler sadece taahhüdü geçersiz olan için mutlak defi gücüne çıkarılmıştır. Herkese karşı ileri sürebilecek olan sadece borçludur. Sahte imza, maddi cebir, yetkisiz temsil durumları için de durum bu şekildedir. Bu tarz defilerde sadece ilgili herkese karşı ileri sürebilir.
Şahsi defiler: Şahsi defilerin senetteki borcun varlığıyla bir ilgisi yoktur. Şahsi defiler ileri sürülürken senetle ilgisi olmayan noktalardan çıkar. Şahsi defiler nispi etkilidirler. Doğrudan ilişkilerde görülür. Yani asıl borç ilişkisinden doğan defiler nispi etkilidir ve şahsi defi olarak adlandırılır. Sadece borçlu, lehtara karşı ileri sürebilir. Borçlu ile C2 arasında başka bir hukuki iş olabilir ama kastımız borçlu ile lehtar asıl borç ilişkisidir. Örnek olarak borçlu ile hamil arasında bu senetten hariç olarak kira sözleşmesi olduğunu varsayalım. Borçlu hamile karşı takas defini ileri sürebilir. Çünkü aralarında doğrudan ilişki vardır. Ancak hamil senedi başka birine (H2) ciro ederse borçlu kural olarak takas defini H2’ye karşı ileri süremez. Çünkü aralarında doğrudan bir ilişki yoktur.
Şahsi Defilerde İstisnalar
Bazen borçlu bu şahsi defiyi ilgilisine değil de ondan hariç başkalarına karşı da ileri sürebilir. Bu durumun ilk haline örnek verilecek olursa; borçlu ile hamil arasında bir şahsi defi sebebi olduğunu varsayalım ve hamil borç ödenmeden ölürse ortaya hamilin mirasçıları çıkacaktır. Hamil öldüğü zaman miras hukuku uyarınca mirasçılar ona halef olacaktır. O yüzden şahsi defilerin ilk istisnası külli halefiyettir. Mirasçıların borçluya gidebilmeleri için ellerinde mirasçı olduklarını gösteren belgelerin olması gerekiyor. Mirasçılar bononun ödenmesi için borçluya gittikleri zaman borçlu hamilden kalan takas şahsi defisini bu kişilere karşı da ileri sürebilir.
Diğer bir durum ise protesto edilmiş senedin ciro edilmesidir. Hatırlarsak ciro emre yazılı senetlere özgü devir şekliydi. Emre yazılı senetlerde kural olarak ciro vadeye kadar yapılır. Burada kanun esneklik göstermiştir. Senet protesto süresi dolana kadar da geçerli bir şekilde ciro edilebilir. Fakat protesto çekilmişse veya protesto süresi geçirilmişse bu süreden sonra yapılan ciro alacağın temliki hükmündedir. Kural olarak senet vadeye kadar ciro edilebilir.
Vade nedir?
Dört türlü vade vardır;
- Belirli bir tarihte
- Belirli bir süre sonra
- Görüldüğünde (senedin üzerinde vadeye ilişkin hiçbir şey yazmıyorsa)
- Görüldükten belirli bir süre sonra
Ödenmek üzere şeklinde vadeler dörde ayrılır. Görüldüğünde ödenecek ticari senetler hariç diğerlerinin iki iş günü protesto çekme süresi vardır. Ödeme gününden itibaren iki iş günü içerisinde iki iş günü içerisinde protesto düzenlenir. Görüldüğünde ödenecek olan senetlerde ise keşide tarihinden itibaren 1 yıllık süre vardır. Bu iki iş günü içerisinde geçerli bir ciro yapılabilir. Normalde ciro vadeye kadar yapılır ama kanunun tanıdığı esneklik protesto için tanıdığı sürede de senet ciro edilebilir. Protesto süresi içerisinde protesto çekilmediği sürece geçerli bir ciro yapılabilir. Protesto süresi içerisinde protesto çekildikten sonra yapılan ciro ve protesto süresi dolduktan sonra yapılan ciro alacağın temliki hükmümdedir. Hamil protesto çekildikten sonra veya protesto süresi geçtikten sonra senedi alırsa ve bu şekilde borçluya giderse borçlu hamilin kendisinden kaynaklanmayan şahsi defileri ileri sürebilir. Çünkü hamil bu süreler geçtikten sonra bu senedi aldığı için ona ciro değil, temlik yoluyla geçmiştir ve emre yazılı senet bu sebepten dolayı, nama yazılı senede dönüşmüştür. Bu yüzden de senet, kamu itimadına mazhar oluşunu yitirir. Bunu anlamı da iyi niyetini korunmadığı senetler demekti, o yüzden de o süreden sonra kim gelirse gelsin, borçlu defileri sürer.
Bir diğer durum ise borçlunun zararına harekettir. Önceki örneklerden yola çıkarsak, hamil ile borçlu arasında doğrudan bir ilişki vardı (kira sözleşmesi). Hamil elindeki senetle borçluya gittiğinde, borçlu da takas defini ileri sürebilecekti. Çünkü aralarında kira sözleşmesinden kaynaklanan doğrudan bir ilişki vardır. Hamil borçlunun takas defini ileri süreceğini tahmin ettiği için bu senedi H1’e ciro ederse burada hamilin asıl amacının parayı almak ve takas defisinden kaçınmak olduğu açıktır. Burada hamil borçlunun zararına hareket etmiş olur. Bu durumda borçlu H1’e karşı takas defini, yani şahsi hedefleri ileri sürebilecektir. Bunun şartı H1’in bu durumdan haberdar olmasıdır, yani H1’in kötü niyetli olması gerekir. Bu durum içerisinde ispat yükü borçludadır. Çünkü iyi niyetin ispatı diye bir durum söz konusu olamaz. Hatta H1, hamilin eşiyse Yargıtay H1’in kötü niyetli olduğunu otomatik olarak kabul ediyor.
Hamile Yazılı Senetler
Türk Ticaret Kanunu madde 658- Senedin metninden veya şeklinden, hamili kim ise o kişinin hak sahibi sayılacağı anlaşılan her kıymetli evrak, hamile veya hamiline yazılı senet sayılır.
Mahkeme kararıyla ödemeden menedilen borçlunun ödemesi geçerli olmaz.
Maddede belirtilmiş hamili kim ise ibaresinden kasıt senedi elinde bulundurandır. Senedin üzerinde ‘hamile, hamiline’ gibi ifadeler varsa ve en önemli nokta olarak senedin üzerinde isim olmaması gerekir. Çünkü senette hem isim hem de hamiline ifadesi varsa bu eksik nama yazılı senettir. Eksik nama yazılı senetlerde borçlu o senedi ister nama yazılı senet, isterse hamile yazılı senet olarak kabul eder ve ona göre muamele yapar. Ancak bu duruma birde çekte rastlarız. Bir isim ve hamiline ifadesi olabilir ama o zaman borçlu buna hamiline yazılı senet muamelesi yapmak zorundadır.
Normal olan hamiline yazılı senetlere geldiğimizde eğer bir senedin üstünde hem isim yok hem de hamiline gibi ifadeler yer almıyorsa bu senetleri de hamiline yazılı senetlerdendir. Burada önemli olan hamiline ifadesi değil, bir lehtar ismi olmamasıdır.
Her kıymetli evrak türü hamiline yazılı olarak düzenlenemez. Bono ve poliçe kanunen emre olmalarından ziyade, hamile yazılı düzenlenemediği halde çek hamile yazılı olarak düzenlenebilir. Buna karşılık olarak matbu senet ve varantta hamile yazılı olarak düzenlenemez ama hisse senetleri hamile yazılı olarak düzenlenebilir. Mesela sigorta poliçesi hamile yazılı olarak düzenlenemez. Bu hususlarda en önemli nokta, poliçe ve bononun hamile yazılı olarak düzenlenemeyip çekin düzenlenebileceğidir. Hatta Çek Kanunu, işi daha ileri boyuta taşımıştır ve banka hamiline ifadesi olan çeki kendiliğinden vermektedir.
Hamiline yazılı senetler kıymetli evrak hukukunda en gelişmiş senetler olarak karşımıza çıkar. Tedavül gücü en yüksek olan senetlerdir ve dolayısıyla riski de en yüksek olan senetlerdir. Çünkü bu senedi elinde tutan hak sahibidir. Bu senetler sadece teslim ile devredilir. Ne ciro ne de temlik yoktur. Ciro veya temlik edilirken lehtar imza atar. Senede imza atılınca, imzaların istiklali gereği imzayı atan, müracaat borçlusu olur. Hamile yazılı senetlerde sadece borçlunun adı ve imzası vardır, lehtarın hiçbir yerde adı ve imzası yoktur ve devir şekilde sadece teslim olduğu için bu senetlerde sorumluluk altına girilmez. Bu yüzden tedavül gücü yüksek ve riski fazladır. Çünkü hamile yazılı senetlerde gidilecek müracaat borçlusu bulunmayabilir, sadece gidilecek olan borçludur.
Borçlunun durumu ne olacaktır?
Bu durumda bir temlik veya ciro zinciri olmadığı için borçlunun kontrol edeceği bir şey yoktur. Borçlular arasında sorumluluğu en az olandır. Borçlu senetteki borcu öderken, yine senedi almalıdır.
Hamile yazılı senedin ciro yoluyla devredilmesi
Bunun anlamı, senedin arkasına imza atılıp öyle devredilmesidir. Ancak o ciro zincirinin kopmuş olması, senedin hamile yazılı olmasını engelleyen bir durum teşkil etmez. Yani senedi elinde tutan yine hak sahibidir. Borçlu yine arkadaki ciro zincirini kontrol etmek mecburiyetinde değildir. Bu durumun anlamı ise imzalar atıldığı için kambiyo ilişkisi içine girilir, atılan imza sadece sorumluluğa yol açar. Bu uygulamada çok rastlanır, çünkü tehlikeyi azaltan bir durumdur.
Borçlunun karşısını elinde hamile yazılı bir çekle bir çocuk geldiğinde veya çok fakir olduğu dış görünüşünden anlaşılan ve elinde yüklü miktar içeren bir çekle gelen kişiye, borçlu ödeme yapmamalıdır. Çünkü genel hayat tecrübelerine göre bu kişilerin böyle büyük meblağlarda hak elde etmesi çok düşük ihtimaldir. Bu durumda borçlu ödeme yaparsa ağır kusurlu sayılır ve hamiline yazılı bir kıymetli evrakta olsa borçlu borcundan kurtulamaz.
Hamile Yazılı Senetlerde Defi
Emre yazılı senetler için geçerli olan durumların hepsi hamile yazılı senetler için de geçerlidir. Çünkü emre yazılı senetler de hamile yazılı senetler de kamu itimadına mazhardır. Emre yazılı senetlere ekstra olarak hamile yazılı senetler de borçlu senedin kendi rızası dışında tedavüle çıktığı defini ileri süremez. Tabi ki bu iyi niyetli hamile karşı ileri sürülemez. Senedi çalan kişiye karşı bu defi yine ileri sürülebilir ama hırsız, bunu iyi niyetli üçüncü kişilere devretmişse onlara karşı da ileri sürülemeyecektir.
Borçlar Kanunu’na göre, asıl borç ödendiğinde yan edimler de ödenmiş kabul edilir. Bununla alakalı bahsedilecek olan husus, şirketlerin hisse senetlerine bağlanmış, faiz kuponları vardır. Şirket ilk başta kurulurken, hazırlık dönemi faizi denilen bir şey vardır. Şirkette sermayenin belirli bir kısmı şirket kurulmadan önce getirilir ve bu sermayeler güvenilir kişiye tevdi edilir. İşte bu sermayenin elden çıkmasıyla hazırlık dönemi faizi denilen bir şey vardır, bunu ifade eden hamiline yazılı faiz kuponları vardır. Bu hamiline yazılı faiz kuponları hisse senedinden gelen karla birleştirilmiştir. Eğer anapara ödendiğinde bu hamiline yazılı faiz kuponları geri alınmazsa daha sonra anapara ödendi onunla birlikte faiz kuponları da ödenmiştir şeklinde varsayılmaz. Bu defi ileri sürülemez, bu noktada Borçlar Kanunu’ndan ayrılır.
Türk Ticaret Kanunu madde 659- Borçlu hamile yazılı bir senetten doğan alacağa karşı, ancak senedin geçersizliğine ilişkin veya senedin metninden anlaşılan defilerle, alacaklı her kim ise ona karşı şahsen sahip olduğu defileri ileri sürebilir.
Borçlu ile önceki hamillerden biri arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan defilerin ileri sürülmesi, ancak senedi iktisap ederken hamilin bilerek borçlunun zararına hareket etmiş olması hâlinde geçerlidir.
Senedin, borçlunun rızası olmaksızın tedavüle çıkarıldığı yolunda bir defi ileri sürülemez.
Üçüncü fıkrada, kimseye karşı ileri sürülemez gibi bir anlam çıkıyor ama sadece iyi niyetli hamillere karşı ileri sürülemez denilmek istenmiştir.
Türk Ticaret Kanunu madde 660- Borçlu hamile yazılı faiz kuponlarından doğan alacağa karşı anaparanın ödendiği definde bulunamaz.
Anaparanın ödenmesi halinde, borçlu, ilerde muaccel olup da asıl senetle birlikte kendisine teslim edilmeyen faiz kuponlarının tutarını, bu kuponlar hakkında geçerli olan zaman aşımı süresi geçinceye kadar alıkoymak hakkını haizdir; meğerki teslim edilmeyen kuponların iptaline karar verilmiş veya tutarı karşılığında teminat gösterilmiş olsun.