Günlük yaşantımızda önemli bir yeri olan saat, günün hangi zamanında olduğumuzu bilmemiz ve hayatımızı bu zaman dilimlerine göre planlayıp programlamamız için oldukça önemlidir. Bu önemli icat sayesinde, hayatın her alanında zamandan haberdar olabiliriz. Saatler; kolumuzda, masamızın üstünde, meydanlarda, otobüslerde, iş yerlerinde ve evlerimizin duvarlarında kısacası kafamızı çevirdiğimiz her yerde kolayca ulaşılabilir durumdadır. İnsanların zamanı ölçme isteği ve ihtiyacı doğrultusunda tarih boyunca birçok saat icat edilmiştir. Bunlardan ilki ise güneş saatidir.
Güneş Saati
Güneş Saati, M.Ö. 4000’lerde ilk kez Mısırlılar tarafından icat edilmiş ve daha sonra birçok uygarlık tarafından kullanılmıştır. Güneş’in her gün belirli bir düzende doğup battığını keşfeden Mısırlılar bu durumdan yararlanarak güneş saatini icat etmişlerdir. Güneş saatine göre zaman, güneşin konuma bakarak hesaplanıyordu. Bilinen saatlere göre çok fazla hata payına sahip olan güneş saati şu şekilde çalışıyordu: Düz bir yüzeye dikey olarak yerleştirilmiş çubuğun gölgesi, yatay bir yüzeye, günün saatlerini gösteren kadrana düşer, güneş gökyüzünde ilerledikçe, çubuğun ucu farklı saat çizgilerine denk gelecek şekilde hareket ederdi. Güneş saatinde çubuk, Dünya’nın dönme eksenine göre hizalanır. Ayrıca güneş saatinin doğru zamanı göstermesi için dikilen çubuğun yatay düzlemle yapacağı açının saatin bulunduğu coğrafi enlem ile eşit olması ve coğrafi olarak kuzeyi göstermesi gerekir. Yerleşik hayata geçip, ilkel yöntemle tarım yapmaya başlayan toplumlar, ekilen tohumların hangi zamanlarda sulanacağı, hayvanların belli bir zaman aralığıyla beslemek gibi zaman kavramıyla ilişkili birçok konuda güneş saatinden yararlanmışlardır. İstanbul, dünya üzerinde en fazla güneş saati bulunan şehirdir. İstanbul’da medrese, camii ve müze gibi birçok alanda güneş saati bulunmaktadır. Güneş saatinin en büyük eksikliği, bulutlu havalarda ve gece güneş olmadığı için çalışmıyor olmasıdır. Bu eksikliği fark eden Antik Mısırlılar, güneş saatinden daha kapsamlı olan su ve kum saatini icat etmişlerdir.
- Su Saati
Su saati, 4500-5000 yıl önce Mısır’da, Çin’de ve Mezopotamya’da kullanılmıştır. Çok fazla çeşidi olan su saatleri, bir günde yani 24 saatte, su miktarının ölçüldüğü bir kabın içine ya da kaptan dışarıya akmasına dayanan bir zaman ölçüm aracıdır. Su kabının altından açılan bir delikten, yavaş yavaş akan suyun seviyesi için kabın içinde çizgilerle işaretlemeler yapılmıştır. Her çizgi bir zamanı ifade ediyordu. Akan suyun seviyesi bu çizgilerden birine gelince saatin başındaki görevli bağırarak durumun yani saatin kaç olduğunu söylerdi. Çinliler ise farklı bir su saati yapmışlardır. Bu su saatinde bir kaptan başka bir kaba akan, biri boşalınca öteki kabı dolduran suyla zaman belirleniyordu. Eski Yunanlılar ve Romalılar, su saatlerinin daha da geliştirilmiş farklı tiplerini yapmışlardır. İskenderiye şehrinde yaşayan Yunanlı bir saatçi, tarihte ilk kez çarklar ve silindirlerle kendi kendine çalışan bir su saati yapmıştır.
- Kum Saati
İçi kumla doldurulmuş, altı ve üstü geniş, beli ince, eşit miktarda bir sıvının ya da çok ince taneli katı maddenin bir delikten geçerek, daima aynı zamana ihtiyaç göstereceği ilkesine dayanarak çalışan bir saat türüdür. Kum saatinin en büyük dezavantajı; akış hızının sabit olmayıp, toplam işlem süresinin sabit oluşudur. Kum saatlerinde zaman zaman pudra haline getirilmiş yumurta kabuğu, ince toz siyah mermer ve cıva kullanılmıştır. Avrupa’da ilk kez 8. yüzyılda bir papazın buluşuyla kullanılmaya başlanan kum saati, 16. yüzyıldan günümüze kadar sadece zamanı ölçmek için değil de belirli bir sürenin başlangıcını ve bitişini göstermek için de kullanılmıştır. Özellikle gemilerin hızlarının belirlenmesi, tayfaların nöbet süresini ve kiliselerde dua süresini hesaplamak amacıyla kum saati kullanılmıştır. Soğuk iklimlerde su saatine göre daha yaygın olarak kullanılan kum saatinin en büyük dezavantajı, tüm gün zaman ölçümü için çok uygun bir araç olmamasıdır. Bütün gün zaman ölçümü yapabilmesi için ya çok büyük yapılması ya da başında sürekli birinin beklemesi gerekiyordu. Buna rağmen kum saati uzun süre, kısa zaman aralıklarının ölçülmesinde başarıyla kullanılmıştır. Tarihte icat edilen ve kullanılan bir diğer saat türü de ateş saati diğer adıyla mum saatidir.
- Ateş Saati (Mum Saati)
İlk kez nerede kullanıldığı bilinmeyen ateş saati, petrol lambasının alevi ile çalışır. Saat mekanizmasında yer alan yağın tüketilmesiyle, bölmeli saydam bir kapta izlenmesi ya da kısalan mumun gölgesinin arkasında bulunan bir cetvel üzerindeki boyuna göre zaman belirleyen saattir. Ateş saati Çinli şair You Jiangu’nun 520 yılında yazdığı bir şiirde geçmektedir. İngiltere’de Kral Alfred tarafından ilk kez kullanılan mum saati, aynı kalınlıkta 12 eşit parça şeklinde işaretlenmiş, 72 penny ağırlığında, her biri 12 inç uzunluğunda, 6 mumdan oluşmaktadır. Her mum toplam 4 saatte tamamen ve her işarette de 20 dakikada yanmaktadır. Ağaçtan yapılmış mumlar, önü görünecek şekilde şeffaf koruma kutusu içinde muhafaza edilmektedir. Ortadoğulu bilim adamı El Cezeri’nin 1206 yılında yapmış olduğu saat, en gelişmiş ateş saati modeli olarak kabul edilmektedir.
Alman kilit ustası Peter Henlien 1524’te tarihte bilinen ilk kurmalı saati üretmiştir. O zaman kadar üretilen saatlerin mekanizmalarını çalıştırmak için sürekli yer değiştiren ağırlıkları vardı. Kurmalı saatler, yayları gevşedikçe zamanı göstermiyorlardı. Bu rağmen kurmalı saatler sayesinde taşınabilir saatler üretilmeye başlanmıştır.
Tarihsel geçmişi oldukça uzun olan saat, zaman içerisinde farklı modellerle karşımıza çıkmıştır. Birbirinden farklı mucitler ve farklı ülkeler tarafından yapılan saatler, 1550’li yıllarda Fransız ve Alman, 1575’te ise İngiliz ve İsveçli üreticilerin saatleri piyasada dolaşmaya başlamıştır. Ortaya çıktığı ilk zamanlar saatlerin mekanizmaları çelikten daha sonra da pirinçten yapılmaya başlanmıştır. 1656 yılında mantığını Galileo’nun bulduğu ilk sarkaçlı saat üretilmiştir. 1675’te saatlerde teknik anlamda iyileştirmeler yapılmıştır. Artık saatler, günde birkaç saat değil, sadece birkaç dakika sekiyordu.
1704 yılında Dullier adında bir saat üreticisi, pirinç parçalarını mücevherlerle değiştirmeye çalışmıştır. Bu durum saatlerin fiyatlarını arttırmış ve daha çok zenginler tarafından tercih edilmesine neden olmuştur. George Graham’ın 1721’de sarkaçlı bir saat yapmıştır ve bu saat günde sadece bir saniye şaşıyordu. Daha sonra 1761 yılında John Harrison’ın yaptığı saat o kadar dakikti ki deniz yolculuklarındaki ölçümlerde kullanılmaya başlanmıştır. Günde saniyenin beşte biri kadar şaşan bu saat için İngiliz Hükümeti, John Harrison’a 10 milyon dolarla ödüllendirmiştir.
1800’lü yıllara kadar işlevleri aynı olan, bol mücevherle süslenmiş saatler üretilmiştir. Yine aynı yıllarda ilk kez bir cep kronometresi yapılmıştır. 1850 yılında Amerika büyük çapta bir saat fabrikası açılmış ve ilk kez seri üretim saat yapmaya başlanmıştır. İlk pilli saatler ise 1952 yılında üretilmiştir. 1970 yılında ise elektronik saatler piyasada görülmeye başlanmıştır.
İlk Cep Saatinin İcadı
15. yüzyılda ortaya çıkan cep saatleri, yapısı gereği oldukça ağırdırlar. 1462 yılında İtalyan saatçi Bartholomew Manfredi, Manta Markisi’ne bir mektup yazarak ona çok güzel bir cep saati yapmayı önermiştir. Bu mektup cep saatine ilişkin en eski belgedir. 16. yüzyılın başlarında Bavyera’nen Nuremberg kentinde Peter Hanlein tarafından yapılan saat bilinen en eski cep saatidir. Günümüzde bu saat Philadelphia Memorial Hall’da muhafaza edilmektedir. Müzede saatin yapım yılı 1504 olarak gösterilmektedir. Fakat bu bilginin doğruluğunun kuşkulu olduğu düşünülmektedir. Çünkü bazı belgeler de Henlein’in 1509 yılında saat atölyesini açtığını ve bu atölyede saat ürettiğini gösteren ilk belgenin de, 1511 yılına ait olduğu iddia edilmektedir.
Tarihteki İlk Kol Saati
Tarihteki ilk kol saati hakkındaki en eski belge 1970 yılına aittir. Belgede, Cenevre bulunan Jaquet- Droz und Leschot adındaki saat firmasının bileğe takılabilecek bir saat yapmayı başardığını yazmaktadır. Günümüze kadar ulaşmayı başarabilen en eski kol saati ise 1806 yılında yapılmıştır. Parisli kuyumcu Nitot tarafından altından yapılan ve İmparatoriçe Josephine’e ait olan saatin kemeri yakut ve incilerle süslenmişti. 19. yüzyılda yapılan kol saatleri genellikle kuyumcular tarafından yapılmıştır. 1880 yılında Alman donanması tarafından ilk erkek kol saati C. Girard- Perregaux adlı firmaya sipariş edilmiştir. Girard- Perregaux firmasının Alman Donanması için hazırladığı saatler altından ve kemeri de deriden yapılmıştır. Firma bu saatleri genel olarak da pazarlayabilmek için daha fazla üretim yapmıştır. Fakat o dönemde altından yapılmış bu kol saatlerine Amerikalılar ve diğer ülke insanları ilgi göstermezken ilgi gösteren tek ülke Peru olmuştur. Parisli kadınlar 1908 yılında kol saati kullanmaya başlamışlardır. Bu durum saatin Avrupa kıtasında yoğun bir ilgi görmesine neden olmuştur. Birinci Dünya Savaşı sırasında erkeklerin kol saati takması kadınsı bir davranış olarak değerlendirilmiş fakat savaş sırasında cep saatlerinin ne kadar pratik olduğu anlaşılınca bu fikir de geçerliliğini yitirmiştir.