Sabahattin Ali’nin yazdığı romanlar, ölümünün üzerinden 68 yıl geçmesine rağmen hala en çok satanlar listesindeki yerini korumaktadır. Zamana meydan okuyan bu eserlerin sahibi Sabahattin Ali’nin, adını ölümsüz yazarlar listesine yazdırmayı başardığını söyleyebiliriz. Bu yazımızda büyük yazar Sabahattin Ali’nin hayatı ve eserleri hakkında bilgi vereceğiz.
Sabahattin Ali’nin Ailesi
Sabahattin Ali’nin ailesi aslen Karadenizlidir. Sabahattin Ali’nin dedesinin küçük yaşlarda İstanbul’a göç ettiğini Mehpare Taşduman’a yazdığı mektuptaki “Babam İstanbul'un eski ve asil bir ailesinin çocuğu idi” cümlesinden çıkarabiliriz. Sabahattin Ali’nin eşi Aliye Hanım, Sabahattin Ali’nin ona ailesinin Karadenizli olduğunu ve dedesinin İstanbul’a göç ettiğini söylediğini bildirir. Sabahattin Ali’nin babasının adı Ali Selahattin Bey’dir. Ali Selahattin Bey, hayatı boyunca devletin farklı kademelerinde görev alır. Eğridere’de (Bulgaristan) zabit olarak görev yaparken Sabahattin Ali’nin annesi Hüsniye Hanım’ı tanır ve evlenmeye karar verir. Bu evlilik sonucu iki erkek, bir kız çocukları olur. Erkek çocuklara Sabahattin ve Fikret; kız çocuğuna ise Suha adını verirler. I. Cihan Harbi döneminde Çanakkale’ye tayini çıkan Ali Selahattin Bey, ailesi ile birlikte Çanakkale’ye taşınarak buradaki görevini dört yıl devam eder. Ali Selahattin Bey, savaş sonrası yıllarda İzmir’e yerleşir ve devlet memuru olduğu yıllarda biriktirdiği para ile İzmir’de bir iş kurmak ister. İzmir’de açtığı tiyatro-gazino tarzı yer başlarda iyi iş yapsa da 15 Mayıs 1919 yılında Yunanlılar tarafından İzmir’in işgal edilmesi Selahattin Ali bey’in işlerini bozar. İzmir’de ailesine bakamayacağını anlayan Ali Selahattin Bey, eşi Hüsniye Hanım’ın babasının yaşadığı Edremit’e (Balıkesir) taşınır. Burada ticaretle uğraşan Selahattin Ali Bey, maddi sıkıntılar ile boğuşmaktadır. Sabahattin Ali’nin ailesinin maddi sıkıntılar çektiği bu sıralarda annesinin psikolojik rahatsızlıklar yaşaması aileyi daha da zor duruma sokar. Sabahattin Ali annesi Hüsniye Hanım’ın psikolojik rahatsızlığı için “muhakkak bir bahane bularak kavga çıkarır ve adama yediğini içtiğini zehir eder” diyerek bahseder. İlerleyen yıllarda Hüsniye Hanım hastalanarak hastaneye kaldırılır. Bu dönemde Ali Selahattin Bey, Pelidköylü Mehmet Efendi adında bir şahsın işlerini yaparak maddi sıkıntılardan kurtulmayı başardı. İstanbul’da Zeynep Kamil Hastanesi’nde tedavi gören Hüsniye Hanım iyileşmeye başlar. Ali Selahattin Bey, eşini yanına aldırmak ister. Ancak eşinin taburcu olacağı günden bir gün evvel Ali Selahattin Bey vefat eder.
Sabahattin Ali’nin Hayatı
Sabahattin Ali, takvimler 25 Şubat 1907’yi gösterirken gözlerini dünyaya açar. Günümüzde Bulgaristan’a bağlı olan ve Türklerin yoğunlukta olduğu Eğridere Sabahattin Ali’nin doğum yeridir. Babası Ali Selahattin Bey’in görevi yüzünden sık sık şehir değiştiren Sabahattin Ali, İlköğrenim hayatını farklı şehirlerde ve farklı okullarda tamamlamak zorunda kalır. Ülkenin işgal altında olduğu yıllarda maddi sıkıntılar çeken Sabahattin Ali ve ailesi zor dönemler geçirir. İlkokul öğrenimini tamamladıktan sonra Balıkesir Öğretmen Okulu’na parasız yatılı olarak giren Sabahattin Ali, 5 yıl burada öğrenim görür ve 1926 tarihinde İstanbul Öğretmen Okulu’ndan mezun olarak öğretmenlik mesleğine adım atar. Yozgat’ta yaptığı bir yıllık öğretmenlik deneyiminden sonra Milli Eğitim Bakanlığı’nın açtığı sınava girer. Sınavda aldığı başarı ile Almanya’da iki yıl eğitim görme hakkı kazanır. 1928-1930 yılları arasında Almanya’da geçirdikten sonra yurda geri dönen Sabahattin Ali, öğretmenlik mesleğine Orhaneli’de (Bursa) bir ilkokulda devam eder ve ilerleyen yıllarda Aydın ve Konya illerinde bulunan ortaokullarda Almanca Öğretmenliği yaparak hayatını devam ettirir.
Sabahattin Ali, Konya’da bulunduğu dönemde arkadaş ortamında Mustafa Kemal Atatürk’ü eleştiren bir şiir okuduğu iddiası ile gözaltına alınır. 1932 senesinde bu suçlama yüzünden bir yıllık bir hapis cezasına çarptırılan Sabahattin Ali, Cumhuriyetin 10. Yıl dönümü sebebi ile çıkarılan aftan yararlanarak serbest kalır. Yeniden hür bir insan olan Sabahattin Ali, bir yıl işsiz olarak hayatına devam eder ve bir yılın sonunda öğretmenliğe tekrar başlamak için Milli Eğitim Bakanlığına başvuruda bulunur. Başvurusunun onaylanması için Sabahattin Ali’den Mustafa Kemal Atatürk’e olan sevgi ve bağlılığını kanıtlaması istenir. Atatürk’e olan sevgi ve bağlılığını göstermek için yazdığı “Benim Aşkım” adlı şiiri 1934 tarihinde Varlık dergisinde yayımlanır. Bağlılığını kanıtlayan Sabahattin Ali, Ankara’da öğretmenliğe tekrar başlar. Hayatının geri kalan yıllarını paylaşacağı Aliye Hanım ile 16 Mayıs 1935 tarihinde dünya evine girerler. 1936 tarihinde vatani görevini Eskişehir’de Yedek Subay olarak yapar. 1937 tarihinde bir kızı olan Sabahattin Ali, Musiki Muallim Mektebi’nde ve Ankara Devlet Konservatuarı’nda görev alır.
Yazdığı İlk roman olan “Kuyucaklı Yusuf” adlı romanı yazıldığı yıllarda çok fazla ilgi görmese de günümüzde Milli Eğitim Bakanlığı’nın belirlediği 100 Temel Eser’in içinde hak ettiği yerini alır. Yazdığı hikayeler ile tanınan Sabahattin Ali, “İçimizdeki Şeytan” adlı romanı ile tepki toplar ve Hüseyin Nihal Atsız ile tartışmalı bir dönem geçirir. Bu tartışmalar ve aldığı tepkiler yüzünden bakanlıktan uyarı alır. Sabahattin Ali, bu dönemden sonra çok sevdiği öğretmenlik mesleğinden ayrılır ve bundan sonraki hayatına gazetecilik yaparak devam etme kararı alır. Sabahattin Ali’nin çalıştığı yer, Tan Olayları olarak bilinen Tan Gazetesi’nin binasının yağmalanması ve tahrip edilmesi olayları yüzünden Sabahattin Ali maddi sıkıntılar çekmeye başlar. Daha sonra Sabahattin Ali, kendi gibi Türk edebiyatında önemli yer edinmiş iki yazar, Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz ile siyasi mizah dergisi olan Marko Paşa’yı çıkarmaya başlar. Derginin kapatılmasına rağmen yılmayan yazarlar, Malum Paşa, Merhum Paşa, Öküz Paşa gibi dergiler çıkararak mücadelelerine devam ederler. Bu dergilerde yayımladıkları yazılarında İsmet İnönü ile dalga geçtikleri düşünülerek Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz ve Sabahattin Ali hakkında soruşturma başlatılır ve bu üç yazar takibe alınır. Sabahattin Ali yazılarından dolayı üç aylık bir hapis cezasına çarptırılır. 1948 tarihinde tekrar üç aylık bir mahkumiyet yaşar. Daha fazla dayanamayan Sabahattin Ali, ülkeyi terk etme kararı alır. Yurt dışına çıkmak için pasaport başvurusu reddedilince eli kolu bağlı durumda kalan Sabahattin Ali, yasal olmayan yollar ile ülke dışına çıkma kararı alarak Bulgaristan sınırını geçmek için Ali Ertekin isminde asker emeklisi olan bir kaçakçı ile anlaşır. Sabahattin Ali, Bulgaristan sınırını geçmek üzereyken Ali Ertekin tarafından kafasına sert bir cisim ile vurularak öldürülür. Sabahattin Ali’nin cesedi 2 Nisan 1948 tarihinde Bulgaristan sınırında bulunur. Sabahattin Ali’yi kasten öldürmekten gözaltına alınan Ali Ertekin, dört yıllık bir ceza alsa da bir süre sonra çıkan aftan yararlanarak serbest kalır. Sabahattin Ali’nin cinayeti üzerindeki sır perdesi hala tam olarak açıklanamadı. Sabahattin Ali’nin yakınları, yazarın işkenceye maruz kaldığını ve sorgulanırken öldürüldüğü iddiasını ortaya atsalar da bunu ispatlayamadılar.
Sabahattin Ali’nin Edebi Kişiliği
Romanlarında bireysel temalar ile ön plana çıkan Sabahattin Ali’nin romanları ilk olarak gazetelerde tefrika halinde yayınlandı. Fazla dikkate alınmayan ve ilk romanı olan Kuyucaklı Yusuf’tan sonra milliyetçi cephenin tepkisini toplayan İçimizdeki Şeytan adlı romanı ile hayatında büyük değişiklikler yapmak zorunda kalır. Kürk Mantolu Madonna adlı romanı yazarın günümüzde en çok okunan ve tanınan romanıdır. Sabahattin Ali’nin romanlarını incelediğimizde aşk ve sevgi kavramlarının eserlerde ağırlıklı işlenen konular olduğunu görebiliriz. Evlilik, sosyal sorunlar ve iletişim problemlerine de romanlarda rastlayabilmek mümkündür. Sabahattin Ali, romanlarında kendine özgü bir zaman tekniği kullanmaz. Romanlarının zaman akışı birbirinden farklıdır.
Sabahattin Ali’nin ilk hikayelerinde hayvan karakterleri görebiliriz. Öykülerinde aşk konularını işlemesinin yanı sıra köy sorunlarına da sıkça yer verir. 64 öyküsü bulunan Sabahattin Ali’nin hikayelerinde köy hayatı ile ilgili hikayelere sıkça rastlanabilir. Köy sorunları dışında hapishane hayatı ile ilgili konularda bulunur. Çeşitli sebeplerden hapis yatan Sabahattin Ali, hapishane ortamını gayet gerçekçi anlatır.
Sabahattin Ali, hikaye ve romanlarında işlediği sevgi ve aşk temalarını şiirlerinde de kullanır. Yetmişin üzerinde şiire sahip olan Sabahattin Ali, hapishane ile ilgili şiirlerde yazmıştır.
Sabahattin Ali, Yazılarında sade bir anlatımı tercih eder. Eserlerinde, yaşadığı dönemde siyasal sorunlara toplumsal meselelere de değinen yazar, eleştirel kişiliğini eserlerine yansıtır.
Sabahattin Ali’nin Eserleri
Öykü
- Değirmen (1935)
- Yeni Dünya (1937)
- Sırça Köşk (1947)
Roman
- Kuyucaklı Yusuf (1937)
- İçimizdeki Şeytan (1940)
- Kürk Mantolu Madonna (1943)
Şiir
- Dağlar ve Rüzgar (1934)
- Kurbağanın Seranadı (1937)
- Öteki Şiirler (1937)
Derleme
- Markopaşa’nın Yazıları ve Ötekiler (1998)
- Çakıcı’nın İlk Kurşunu (2002)
- Mahkemelerde (2004)
- Hep Genç Kalacağım (2008)
- Canım Aliye, Ruhum Filiz (2013)
Oyun
- Esirler (1936)
Çeviri
- Tarihte Garip Vakalar, Max Mimmerich, Ulus Basımevi, Ankara 1936
- Antigone, Sophokles, Maarif Vekilliği, İstanbul 1941
- Üç Romantik Hikaye, MEB, Ankara 1943
- Fontamara, İgnazio Silone, Akba Kitabevi, Ankara 1943
- Gyges Ve Yüzüğü, Christian F. Hebbel, MEB, Ankara 1944