Şiir ve öykü yazarı Sait Faik, 1906 yılında Adapazarı’nda doğmuştur. Abazsızoğlullarından kereste tüccarı Mehmet Faik’in oğlu olarak dünyaya gözlerini açmıştır.
Yazarımız, ilköğrenimini Adapazarı Rehber-i Terakki Mektebi’nde tamamlandı. Kurtuluş Savaşı’ndan sonra ailesi İstanbul’a yerleşince İstanbul Erkek Lisesi’ne verildi. Onuncu sınıfta Arapça öğretmenine yaptıkları bir şaka sonucunda disiplin cezası alarak okuldan atıldı. Bu yüzden lise öğrenimini Bursa’da tamamlamak zorunda kaldı ki liseyi bitirdiğinde takvimler 1928’i gösteriyordu.
Yüksek okul olarak İstanbul Edebiyat Fakültesine girdi ama okul hayatındaki karmaşa burada da devam etti. Edebiyat fakültesinde istediği, hayal ettiği eğitimi bulamayınca buradan da ayrıldı. Babasını ricası üzerine iktisat yani ekonomi öğrenimi için 1931 yılında Lozan’a gitti. Orada da ancak beş gün gibi kısa bir süre kaldı. Lozan’dan ayrılarak Fransa’nın Grenbole’ya geçti. Burada üç yıl boyunca kaldı ama eğitimine pek de önem verdi. Kaldığı zaman içinde gönlünce gezip dolaştı. Elbette bu saltanatı çok sürmedi ve babası tarafından geri çağrıldı. Takvimler 1935 yılını gösterdiğinde Sait Faik, yurda dönmüştü.
Yurda döndükten sonra Halıcıoğlu Ermeni Yetimhanesinde Türkçe öğretmenliğine başladı ama burada da uzun süre barınamadı. Yine babasının desteğini arkasına alarak fasulye ticaretine yeltendi ama çabuk sıkılan yapısı burada da peşini bırakmadı; elbette iflasa sürüklendi. Bu iflastan ve diğer başarısız iş girişimlerinden sonra pek fazla iş girişimi olmadı.
1942 yılında Haber adlı gazetede bir ay süre ile adliye muhabirliği yaptı ki belki de hayatındaki en uzun ilk ve son işiydi. Nitekim babası 1939 yılında vefat etti ve Sait Faik, babasından kalan miras ile geçinmeye başladı.
Sait Faik, babasını kaybettikten sonra annesi Makbule Hanım ile birlikte aile yadigarı olan Burgazada’daki evlerinde oturmaya başladılar. Sait Faik II. Dünya savaşı yıllarında yani 1942 yılında Haber gazetesinde muhabirlik yaparken, yine bu evde annesi ile yaşıyordu.
Yıl 1953’ü gösterirken hem Türk edebiyatı hem de Sait Faik için oldukça hoş bir şey oldu: Yazarımız “Modern edebiyata yaptı hizmetlerden dolayı” Amerika‘daki Mark Twain Derneği’ne onur üyesi seçildi.
Sait Faik, içerdi, çok içerdi ve maalesef bu onun sonu oldu. Siroz lanetine yakalandı. Maalesef uzun süredir tedavisini gördüğü bu hastalık, onu 11 Mayıs 1954 tarihinde yendi ve Sait Faik Abasıyanık 48 yaşında, edebiyatının zirvesinde, hayata gözlerini yumdu.
Sait Faik Abasıyanık’ın annesi ise 1963 yılında vefat etti; yani oğlundan sonra. Evlat acısını yaşayan anne, 1955 yılında “Sait Faik Öykü Armağanı” geleneğini başlattı ve bugün hala bu ödüller verilmektedir. Bu ödüller her yılın 11 Mayıs’ında yani Sait Faik’in ölüm yıl döneminde sahiplerini bulmaktadır. 2012 yılından itibaren de Türkiye İş Bankası Kültür yayınlığı ve elbette Darüşşafaka işbirliği ile veriliyor. Bugün, öykü alanındaki en prestijli ödüllerden sayılmaktadır. Ayrıca tam 59 yıldır verilen bu ödül, edebiyatımızın en uzun soluklu öykü yarışmasıdır.
Makbule Hanım’ın defninden 1 yıl sonra yani 1964 yılında; Sait Faik ve annesinin hayatlarının sonuna kadar yaşadığı Burgazada’daki evleri müze halini aldı. Bugün “Sait Faik Müzesi” diye adlandırılmaktadır.
Sait Faik’in vasiyeti gereğince kitap teliflerinden, basımlarından elde edilen tüm gelirler Darüşşafaka kurumuna bırakıldı.
Darüşşafaka ve Sait Faik
Sait Faik’in bu kuruma olan bağlılığı 1953 yılına dayanmaktadır; yani siroz olduğunu bildiği ve ölümden bir yıl önce.
Annesi ile Darüşşafaka lisesinde yapılan bir matineye katılan yazar, liseyi gezmiştir. Gördüklerinden, yapılan çalışmalardan etkilenmiş ve oracıkta annesi Makbule Hanım’a vasiyetini bırakmıştır. Vasiyetine göre bütün kitaplarının gelir hakları bu kuruma bağışlanacaktır. Nitekim öyle de olmuştur ve usta yazarın ölümünden sonra 8 Kasım 1954 yılında düzenlenen vasiyetnamede telif hakları Darüşşkafa’ya geçmiştir.
Sait Faik’in mezarı ise Zincirlikuyu’dadır.