Katalonya’da (İspanya) doğan sürrealist bir ressam. Tuhaf ve abartılı giyinimi, sivri dili, kendini beğenmişliği ve olağanüstü sanatçılığı ile tüm dünyada ün sahibi olmayı başaran Salvador Dali, ressamlığın dışında heykel, fotoğraf ve film sektörlerinde de başarılı ürünler ortaya koyan biridir. Her ne kadar eleştirilen bir sanatçı olsa da bu eleştiriler Salvador Dali’nin şöhretini arttırmaktan başka bir işe yaramaz. Bu yazımızda görünüşüyle, duruşuyla, tavırlarıyla, sanatıyla, dünyaya bakış açısıyla sıradan diyemeyeceğimiz sanatçı Salvador Dali’yi anlatmaya çalışacağız.
Salvador Dali’nin Hayatı
1904 yılında dünyaya gelen Salvador Dali, ailenin ilk çocuğu olan ve doğumundan 9 ay 10 gün önce sindirim sistemi iltihabından hayatını kaybeden kardeşinin adını alır. 1901 doğumlu oğullarının acısını üzerinden atamayan anne ve baba, Salvador Dali’nin üstüne daha çok düşerler. Sürekli olarak ilk çocuklarında bahseden Dali çiftinin bu tavrı küçük Salvador’un kimlik sorunları yaşamasına sebep olur.
Salvador Dali üç yaşına geldiğinde bir kız kardeşi olur. Ana Maria’nın doğumu ile evin tek erkek çocuğu olarak evin kadınları tarafından bolca şımartılan ve bu şımarıklık ile büyüyen küçük Salvador, şımarık ve kaprisli bir kişiliğe sahip olur. Bu kişilik ileride Salvador Dali’nin hırslı ve kendini beğenmiş karakterinin temellerini oluşturacaktır.
Resim yeteneğinin farkında olan annesi tarafından hep destelenen küçük Salvador kendine büyük bir şöhret getirecek olan ressamlık yoluna da bu şekilde girer. 10 yaşındaki Salvador Dali, annesinin desteği ile özel bir resim okuluna yazılır.
Sert, disiplinli ve otoriter bir babaya sahip olan Salvador Dali, babasının aksine yumuşak, sevgi dolu bir anneye sahipti. Hayatı boyunca babası ile anlaşamaması bir yana “Ona tapardım…” dediği annesini henüz 17 yaşındayken, 1921 yılında göğüs kanserinden kaybeder.
Annesini kaybettiği yıl San Fernando Güzel Sanatlar Akademisi’ne girmeye hak kazanır. Hayatı boyunca hiç anlaşamadığı babası ise eşinin ölümünden sonra baldızı ile evlenecektir. Salvador Dali, kazandığı okul için Madrid’e yerleşir. Henüz İspanya’da fazla yayılmamış olan Kübizm ve Dadaizm akımlarına ilgi duyarak bu akımları eserlerine yansıtan Salvador Dali, çevresinde adından çokça söz ettirir. Okul hayatı sırasında ileride çok ünlü olacak şair ve yazar Federico Garcia Lorca ile yönetmen, senarist Luis Bunuel ile yurt arkadaşı olur.
Salvador Dali 2 yıl sonra okuldan uzaklaştırma cezası alır. Sebep; hocalarını eleştirmek ve akademinin disiplin kurallarına karşı gelmektir. Okuldan uzaklaştırıldığı 1923 yılında anarşist eylemlere dahil olduğu gerekçesi ile tutuklanır.
Salvador Dali, 21 yaşında ilk kişisel sergisini açar. Sonraki yılda kız kardeşi Ana Maria ile birlikte Paris’e gider ve kübizmin en önde gelen sanatçılarından Pablo Picasso ile tanışır. İspanya’ya döndükten sonra ele aldığı çalışmalarda Picasso’nun etkisi açıkça görülür. 1927 Ekim tarihinde askerlik vazifesini bitirmiş bir Dali vardır. Salvador Dali, sanatta modernizmi ve fütürizmi savunduğu “Sarı Manifesto” adlı eseri sanat eleştirmenleri Lluis Montanya ve Sebestia Gasch ile birlikte yazar.
Yurt arkadaşı Luis Bunuel ile birlikte “Bir Endülüs Köpeği” adlı gerçeküstü anlayışla çekilen ilk sinema filmini 1929’da izleyiciyle buluşturdular. Çektikleri kısa film bu iki yurt arkadaşına gerçeküstücü çevrede şöhret kapılarını aralayan film olur. Salvador Dali aynı yıl Paris’te bir dost aracılığıyla gerçeküstücü akımın ileri gelen isimlerinden Paul Eluard ile tanışır.
Salvador Dali eserleri ile sanat dünyasında yükselmeye devam ediyordu. Dali’nin bu şöhreti gerçeküstücülerinde ilgisini çeker ve bu sıralarda bir iş adamı olan Camille Geomans ile yaptığı anlaşma ile Geomans’ın galerisinde resimlerini sergiler. Salvador Dali Paris’te açılan sergide gerçeküstücülüğün ileri gelenlerinden olan Andre Breton ve önceden tanıştığı Paul Eluard ile bir araya gelerek daha sağlam ilişkiler kurdu. Bu görüşmenin en önemli noktası Salvador Dali’nin hayatının kadını olan Gala ile tanışmasıdır. Paul Eluard’ın eşi olan Gala’ya ilk gördüğü andan itibaren tutkuyla bağlanan Salvador Dali, bu tutkusunu ömür boyu devam ettirecektir.
1931 yılına gelindiğinde Salvador Dali, önce “Aşk ve Bellek adlı eserini sonrasında da günümüzde her kesim tarafından bilinen “Belleğin Azmi” adlı eserini resmetti.
Belleğin Azmi adlı eser insanlarca Yumuşak Saatler veya Eriyen Saatler adıyla anılacaktı. Eser, hükmedilemez zamana karşı bir isyan ve protesto olarak anlamlandırılır. Ancak Dali bir yazısında Belleğin Azmi adlı eseri için ağustos sıcağının altında erimekte olan bir Camembert peynirinden esinlendiğini yazar. Bu sözler Salvador Dali’nin uçarı kişiliğine rağmen ne kadar halktan biri olduğuna örnek verilebilir.
Salvador Dali’nin babası 1931 yılında oğlunun dul bir kadın ile olan ilişkisini onaylamayarak onu aileden çıkarır. Bu olayı Salvador Dali, “Guillaume Tell Muamması” ile resmeder. Bu resimde Belleğin Azmi adlı resim kadar ün kazanır.
1934 yılında hayatının kadını Gala ile evlenen Salvador Dali, aynı yıl New York’ta açtığı sergi ile şöhretini arttırır ve artan şöhreti sonrası 1936 yılında gerçekleşen Londra Uluslarası Sürrealist Sergisi’nde konuşmacı olarak davet edilir. Salvador Dali, davete icabet ederken giydiği dalgıç kostümü ile kendi tuhaf çizgisini ortaya koyarak yine kendinden çokça söz ettirmeyi başarır.
Hollywood’a giderek komedyen Marx Kardeşler için film senaryosu yazar ve bu alandaki yetkinliğini de kanıtlar. 1937 yılında büyük hayranlık duyduğu Sigmund Freud ile tanışma imkanı bulur. Tüm gerçeküstücüler gibi Salvador Dali de Freud’un bilinçaltı ile ilgili yazılarını takip eden bir okuyucudur.
İspanya’daki iç savaş ve savaş sonucunda yönetimin başına geçen faşist rejimi desteklediğini dile getiren Salvador Dali, Marksist sanatçıların çoğunluğunu oluşturduğu gerçeküstücüler tarafından eleştiri yağmuruna tutulur. Tuhaf davranışları ile zaten fazla sevilmeyen Salvador Dali hayatı boyunca sürecek bu çekişmede Andre Breton tarafından Avida Dollars yani Dolar Oburu lakabı takılır. Salvador Dali bu lakaba karşılık “Sürrealizm benim!” cevabını verir.
1940 yılında başlayan II. Dünya Savaşı nedeni ile Salvador ve Gala 9 yıl yaşayacakları Amerika’ya taşınırlar. Salvador Dali burada Destino ve Spellbound filmlerinin yapımında görev alır. 9 yılın ardından eşi Gala ile birlikte doğduğu şehir olan Katolonya’ya geri döner. Faşist rejimin yönetimde olduğu İspanya’ya yerleşmesi sol görüşlü gerçeküstücüler tarafından ağır şekilde eleştirilecektir. Bilimi ve Katolik inançları bir araya getirdiği Mistik Manifesto’da II. Dünya savaşı sonrası ilgi duymaya başladığı nükleer, atom gibi bilimsel temalar ve Katolik temaların bir araya geldiği yeni görüşünü anlatmaya çalışır. Atom bombasının etkisinden oldukça etkilendiği bu dönemi nükleer mistisizm adı ile anar. Nükleer mistisizm olarak adlandırdığı bu döneminde hologram, tuvale boya sıçratma, stereoskopi, optik yanılgılar gibi değişik resim teknikleri dener.
Hayatının anlamı, her şeyi olarak gördüğü sevgili eşi Gala’yı 10 Haziran 1982 yılında kaybeder. Eşinin ölümünden sonra hayat ile ilgili beklentisi kalmayan Salvador Dali, Gala’nın defnedildiği Pudor kalesine yerleşir ve burada sade bir hayatı tercih eder. Aynı yıl içerisinde İspanya Kralı Salvador Dali’yi Pudor Markisi ilan edecek, Dali’de bu jest’e karşılık olarak Kral Juan Carlos’a “Avrupa’nın Başı” adlı resmini hediye edecektir. Hayatına devam ettiği Pudol Kalesi’nde resmettiği “Serçenin Kuyruğu” adlı resim Salvador Dali’nin son resmi olur. Kalede çıkan bir yangın sonucu bacağından yaralanan Salvador Dali, olaydan sonra kalp yetmezliğinden vefat edeceği 23 Ocak 1989 tarihine kadar kendi adını taşıyan ve yapımında bizzat görev aldığı Figueres’teki Salvador Dali Tiyatro ve Müzesinde yaşamını devam ettirir.