21. yüzyılın en çok kullanılan kitle iletişim araçlarından ve insanlık tarihinin en önemli icatlarından biri olan televizyon, vericiden iletilen dalgaların ses olarak duyulmasını ve görüntü olarak görülmesini sağlayan aygıta denir. Günümüzde sihirli kutu olarak adlandırılan televizyon, kısaca TV’nin kim tarafından ve nasıl icat edildiğine bir göz atalım.
İcadı çok uzun yıllara dayanan televizyonun teorik temelleri 19. yüzyılın sonlarında biliniyordu. Fakat sistemin kullandığı binlerce elektronik devre elemanlarının geliştirilmesi 1920’li yılların sonunu bulmaktadır. Televizyon ile ilgili ilk çalışmalar 1920’li yıllarda John Logie Baird tarafından yapılmıştır. Günümüzde kullanılan televizyonlara pek benzemese de görüntüyü mekanik bir ortamdan yansıtma özelliğine sahip olan ilk ürünler olması nedeniyle oldukça önemlidir. Elektronik aletlere karşı merakı küçük yaşlarda başlayan Logie Baird, kendi evinde gerçekleştirdiği küçük çaplı deneyler ile elektrik üretimi yapmayı başarmıştır. Bu alanda eğitim almaya karar veren John Logie Baird, Batı İskoçya Teknik Koleji’nde eğitimini tamamladıktan sonra, Glasgow Üniversitesi’nde elektronik alanında master yapmıştır. Baird, eğitim hayatının hemen sonrasında bazı elektronik şirketlerinde çalışmış fakat yaşadığı sağlık sorunları nedeniyle, iş hayatında devamlılık gösterememiştir. Yaşadığı sıkıntılar Baird’ı her zaman istediği ve hayalini kurduğu televizyonun icadı için çalışmalar yapmasını engellememiştir. John Logie Baird, çay kutusuna monte ettiği ve televisor olarak adlandırdığı bir buluş gerçekleştirmiştir. Bu icadında, karton, bir dikiş iğnesi ve bisküvi kutusundan kurduğu mekanizma ile ilk denemesinde başarılı olmuştur. Baird, “televisor” adını verdiği icadının 25 Haziran 1925 tarihinde patentini almış ve 26 Ocak 1928’de bu icadını Kraliyet Enstitüsü’nde tanıtmayı başarmıştır. Bu tanıtımın ardından büyük bir ilgiyle karşılaşan Baird, kariyer basamaklarını hızla tırmanmaya başlamıştır. Baird’ın görüntüyü elektronik ortama aktarma demeleri sonuç vermiş ve bir yıl sonra ilk görüntü aktarımını gerçekleştirmiştir. 1929 yılında ilk verici istasyonu kurulmuş ve o dönemde bölgesel radyo yayını yapan BBC ile anlaşarak, ilk televizyon yayını yapma çalışmaları başlamıştır. İlk etapta bölgesel olarak sınırlı bir alanda yayın yapan BBC, 1930’da İngiltere ve Amerika’da resmen yayına başlamıştır.
Televizyonun icadı konusunda öne çıkan diğer bir isimde Philo Taylor Farnsworth’tur. Philo 19 Ağustos 1906 tarihinde ABD’nin Utah eyaletinde doğmuştur. Tarım işçiliği yaparak geçimini sağlayan Farnsworth, Baird gibi elektronik aletlere karşı meraklı biriydi. Farnsworth’un yaptığı ilk elektronik alet, elle çalışan çamaşır makinesiydi. Zamanla elektronik alanda kendini geliştiren Farnsworth, eviyle eyalet dışında ilk telefon görüşmesini gerçekleştirmiştir. Daha sonra televizyon üzerinde yoğunlaşarak, deneyler yapmak isteyen Farnsworth, bu nedenle California’ya taşınmıştır. California’da ‘Image Dissector’ adını verdiği bir kamera üzerine çalışmaya başlamıştır. O dönemde Baird’in icat ettiği mekanik televizyon, birçok hareketli parça barındırıyordu. Farnsworth tamamen elektronik bir televizyon icat etme hayalini gerçekleştirmek için sıkı bir çalışma yürütmüş ve günümüzde kullanılan tüplü televizyonu icat etmiştir. Çalışmalarının sonucunda 1927 yılında ‘Image Dissector’ kamera tüpü ilk görüntüsünü aktarmayı başarmıştır. Fakat televizyonda, aydınlatma için hala karbon yay lambası kullanılıyor ve birçok mekanik parça barındırıyordu. 1929 yılında bu duruma bir çözüm bulan Farnsworth, hiçbir mekanik parça barındırmayan ilk tüplü televizyonu icat etmiştir. Philo Taylor Farnsworth, bu önemli icadının 1930 yılında da patentini alarak tarihe geçmiştir.
Philo Taylor Farnsworth, 1936 yılında İngiltere’ye giderek, John Logie Baird’in şirketiyle bir anlaşma yapmıştır. Bu anlaşmayla Farnsworth, BBC televizyon sistemini yenileyerek, image dissector kameralar kullanılmıştır. Image dissectorların yapıları daha da geliştirilerek, televizyonlara elektron çoğaltıcı eklenip, yüksek kontrasta sahip görüntüler elde edilmiştir. Böylece Farnsworth 14 yaşında çalışma prensibini çözdüğü image dissector televizyon kamerasını 21 yaşında çalışır hale getirmeyi başarmıştır. Farnsworth’un icadı bu kamera teknolojisi, tüplü CRT (cathode ray tube) ekranlar için de esin kaynağı olmuştur. Farnsworth, tüplü ekranların yapılmasına büyük katkılar sağlamış ve televizyondaki gerçek hareketli görüntünün elde edilmesine de öncülük etmiştir. Bu nedenle günümüzde modern anlamda kullanılan televizyonun mucidi Philo Taylor Farnsworth olarak da bilinmektedir.
Televizyon, 1930’lu yıllarda seri üretime geçerek halkın satın alımına sunulmuştur. 1936 yılında düzenlenen Berlin Yaz Olimpiyatları’nı Almanya’daki insanlar kendi evlerinden izlemişlerdir. Yayına başladığı ilk yıllarda televizyon yayınları iki sistem şeklinde yapılıyordu ve bu yayınlar BBC tarafından hazırlanıyordu. 1937’den sonra mekanik sistemler uygulamadan kaldırılmış ve yerine elektronik televizyon sistemi getirilmiştir.
Kalman Tihanyi, 1936 yılında ilk plazma, flat ekran televizyonu yapmıştır. 1940 yılında ise Meksikalı Guillermo Gonzales Camarena, ilk renkli televizyonun patentini alan kişi olmuştur. 1946 yılında satışa çıkan RCA 630-TS, seri üretimi yapılan ilk televizyondur. İlk zamanlar pahalı olması nedeniyle yalnızca zenginler tarafından satın alınabilen televizyon, 1947 yılında ilk kez 200 doların altında bir fiyatla satılmaya başlayınca herkesin evine girmeye başlamıştır. Amerika’da televizyon sahibi olanların oranı % 0,5 iken, televizyon fiyatlarının düşmesiyle birlikte; 1954’te %56, 1962’de ise %90 oranına ulaşmıştır.
BBC2 kanalı 1967 yılında iki renkli televizyon yayınına başlamıştır. 1973’te ise geniş ekran ilk televizyon piyasaya sürülmüştür. Sharp tarafından 1988 yılında ilk LCD televizyon, 1997 yılında ise Fusitsu ilk 42-inch plazma televizyonu üretmiştir.
Televizyon Nasıl Çalışır?
CRT (Cathode Ray Tube) yani katot ışınlı tüp olarak adlandırılan bir teknolojiye sahip olan tüplü televizyonlarda görüntü, binlerde ampulün bir araya gelmesiyle oluşur. Bunun nedeni ise CRT ekranlarının yüzeyinin yüz binlerce küçük noktadan oluşmasıdır. Piksel adı verilen bu noktalar, her biri ayrı şekilde aydınlatıldığından, her biri farkı renk oluşturmaktadır. Piksellerin belirli bir düzende yanması görüntünün oluşmasını kaynağıdır. Koni şeklinde olan CTR ekranların dar ve sivri ucunda elektron tabancası vardır. Koninin genişleyen ağzı dikdörtgen şeklini alır ve bu bölge fosforla kaplıdır. Elektronikte artı (+) ve eksi (-) kutuplar, katot ve anot ifadeleriyle adlandırılır. CRT ekranlarda katot, ısınmış ince tel şeklinde elektron tabancası içinde yer alır. Tüpün içi havasız ve vakumlu bir ortamdır. Vakum içerisindeki elektronlar, katot ince telinin ısınmasıyla birlikte hareket etmeye başlarlar ve anot ekran yüzeyiyle olan gerilim farkından dolayı elektronlar ışın demeti halinde ekrana doğru fırlatılırlar. Elektronlar, ekran yüzeyindeki fosfor tabakasına çarparak pikselleri aydınlatırlar. Aydınlanan pikseller, ışık demeti etrafında bulunan dikey ve yatay saptırma bobinleriyle ekranın her noktası için renk oluşturur.
Elektron tabancasından üç ana renge ayrılan ışın demetleri, “RGB Colors” olarak bilinen kırmızı, mavi ve yeşil renklidirler. Bu renklerin %100 oranında karışımı beyaz rengi oluştururken, hiç ışık yollanmaması da siyah rengi oluşturur. Ayrıca bu renklerin karışımı ile de doğadaki tüm ana renkler de üretilebilir. Diğer bütün ara renkler ise, ana renklerin farklı oranlarda karışımıyla elde edilir. Işın demeti ekrandaki fosfor tabakasına yollanırken delikli bir gölge maskesinden geçer ve bu maske, ışının sadece kendi rengine ait olması istenilen yerlere çarpmasını sağlar. Ekrandaki her piksel üç alt piksele ayrılarak, gölge maskesinden süzülür ve hassas bir ayarlama ile geçen elektron demeti, alt pilselleri ayrı ayrı aydınlatır. En sonuncu ana piksel, alt piksellerin birleşmesiyle oluşan rengi yansıtır ve televizyon ekranında o renk görünür. Yüksek hızda gerçekleşen olan bu olay, saniyede binlerce kez yapıldığından, alınan televizyon sinyali ekranda gerçek zamanlı olarak görüntü oluşmasını sağlar.
Türkiye Tarihinde Televizyon
2. Dünya Savaşı sırasında Avrupa gezisine çıkan İstanbul Teknik Üniversitesi Yüksek Frekans Kürsüsü Başkanı Mustafa Santur, burada televizyonu daha yakından inceleme imkanı bulmuştur. Santur, yurda döndüğünde İTÜ bünyesinde televizyon yayının yapılması için bazı girişimlerde bulunmuş ve öğrencisi Dr. Anan Ataman’ı televizyon yayınlarını başlatmakla görevlendirmiştir. Televizyon yayını için İTÜ’nün Taşkışla binasının çatı katında bulunan üç oda, çekim stüdyosu olarak verilmiş ve Philips firması tarafından da verici ve kamera bağışlanmıştır. O dönemde şahıs malı televizyon alıcısı yoktu. Bu nedenle bir gemi direğinden verici anten yapılmıştır. İstanbul Teknik Üniversitesi’nde 4 adet, televizyon yayını ile ilgilenen öğretim üyelerinin evlerinde 3 adet ve Beyoğlu’nda birkaç mağazada bulunan toplam 10 televizyon alıcısı ve bir kamera ile televizyon yayını başlamıştır.
1953 yılında yapılan ilk yayın, sadece cuma günleri saat 18.00-18.30 saatleri arasında yapılmıştır. TRT’nin İstanbul stüdyoları ve vericisi kurulana kadar TRT’ye de hizmet veren İTÜ daha sonra çıkan TRT Kanunu ile radyo ve televizyon yayın tekelinin TRT kurumuna verilmesiyle yayınlarına son vermiştir. TRT, 1968 yılında siyah beyaz olarak sürekli yayına başlamıştır.