Makaleler

Anasayfa

Hakkımızda

Yardım

Yasal Konular

Türklerde ve İslamiyet'te Fal Anlayışı

Falın genel olarak ne demek olduğunu, dünyada fal kavramının ne olduğunu “Fal Nedir?” adlı makalemizde işlemiştik. Bugün ise, İslamiyet’te ve Türkler’de falın yerini konuşup, Türkler’in İslamiyet’i tercih etmeleri ile fal anlayışlarında yaşadıkları değişiklikleri tartışacağız.

İslamiyet’ten Önce Fal Anlayışı

Kuran-ı Kerim’de fal diye bir sözcük yoktur. Cahiliye döneminde fal anlamına gelen ya da fal anlayışına yakın bazı inançlar vardır. Bu bakımdan önce Cahiliye döneminde fal ile alakalı olan terimler bulunmaktaydı. Önce onlardan biraz bahsedelim ki Cahiliye dönemindeki inançlar hakkında fikrimiz olsun.

Tefe’ül: Cahiliye döneminde, gelecek hakkında iyimser yorumlar yapmak anlamına geliyordu.

Tıyere: Tefe’ül’ün aksine bir nesneyi uğursuz olarak belirlemek ve gelecekte olumsuz bir şeyler olacağını söylemek, gaipten haber vermek anlamına gelir.

Teşe’üm: Tefe’ül ile aynı anlamdadır.

Tüm toplumlarda, eski dönemlerden kalkma batıl inançlar vardır. Bu Arap topluluklarında da geçerlidir. Avrupa topluluklarında da. Cahiliye döneminden bu yana bir folklor ögesi olan fal çeşitlerini şu şekilde sıralayabiliriz:

a. Hattü’r  reml: Kum üzerine bir takım şekillere bakarak gelecekten haber verme işine denir.

b. Zecr, tıyere ve iyafe: Çeşitli insan ve hayvan seslerinin yorumlanması işine denir.

c. İrafe : Arraf denilen bir kaptaki suyun aldığı ve şekle göre insanın hayatı hakkında yorum yapılır.

d. İhtilaç: İnsan bedenindeki çeşitli organların verdikleri biyolojik tepkilerden anlam çıkarma işidir. Bugün Anadolu’da buna benzer gelenekler devam etmektedir. Göz seyirmesini misafir gelecek olarak yorumlamak, avuç içi kaşınması için para gelecek olarak elin üstünün kaşınmasını da para gidecek olarak yorumlamak gibi.

e. Tark ya da diğer adı ile kehanet: Nohut, bakla, taş gibi malzemelerden faydalanarak kişilerin hayatlarını ve geleceklerini yorma/yorumlama işidir.

f. Kıyafe: Diğer adıyla firaset olan bu falda, insanların fiziksel özelliklerine bakarak onların kişilik özelliklerini tahmin etme işidir. Örneğin boyu kısa olan fesattır, uzun boylu olanlar aptaldır gibi. Ek bir bilgi olarak; Divan edebiyatında kıyafetname adlı şiir türleri vardı. Bu şiir türlerinde kişilerin dış görünüşüne bakarak o kişilerin huyları, bazı olaylara verecekleri tepkileri anlaşılmaya çalışılırdı.

Cahiliye döneminde ezlam denen bir olay da vardı. Buna göre şans okları ile rızk, kısmet aranırdı.  Ayrıca yine bu devirde kehanet olayı da yaygındı. Kahinler, kendilerine özel görme yeteneklerinin verildiğini iddia ederek kuşların adlarından, seslerinden ya da hareketlerinden uğursuz anlamlar çıkarıyorlardı.

İslamiyet ile Birlikte Fal Anlayışı

Türk ansiklopedisinde dünya üzerinde fal anlayışlarını verirken H.z Yusuf’un Firavun’un rüyalarını yorumlamasından bahsetmektedir.  Kitab-ı Mukaddes’in Eski Ahit bölümünün Yusuf ve Yakub’un Firavun’un rüyalarını yorumladıkları kısımları yazdığından bahseden ansiklopedide, aynı kitabın Yeni Ahit bölümünde de Magusların ve Pilatus’un karısının rüyalarını anlatır. H.z Yusuf’un Firavun’un rüyalarını geleceğe göre yorumlanması da bazı alimlerce fal sayılmakta bazılarına göre de Allah’ın hikmeti sayılmaktadır. 

İslamiyet Arap topraklarına geldiğinde yukarıdaki başlıkta bahsettiğimiz inançlar halk arasında fazlaca yaygındı. Hz. Muhammed döneminde indirilen Kuran-ı Kerim’de hiçbir şekilde fal adı geçmemektedir. Ayrıca aşağıda sıralayacağımız ayetlerde alemin ikiye ayrıldığını ( duyular ötesi ve duyu dünyası) ve her iki alemin de Allah’tan başka sahibi olmadığını, tüm bu sahaların Allah’a ait olduğunu ve sadece Allah’ın bilgisi dahilinde hareket olduğunu, bu hareketleri de O’ndan başkasının bilemediğini söyler:

  • Ez- Zümer 39/46

  • Et- Talâk 65/12

  • Al-i İmran 3/179

  • El- Enam 6/50

  • En Nahl 16/77

  • El- Cin 72/26 – 27

Buna da bağlı olarak İslamiyet döneminde folklorik bir inanç sistemi dahi olsa gaipten haber verdiğine inanılan her şey yasaklanmıştır. Fal, tevhid inancına zarar verdiği gerekçesi ile ve de putlar dönemini hatırlattığı için tamamen men edilmiştir.

Hz. Muhammed, falı hiç hoş karşılamamaktadır. Kuşların uçuşlarından, hayvanların seslerinden, baklagillerinin yerdeki rastgele şekillerinden uğursuz haberler vermek Hz. Muhammed’e pek hoş gelmemektedir. Ona göre geleceğe dair her şey sadece Allah tarafından bilinir, onun kullarına bu yetenek hasıl olmamaktadır. Bu yasakların da temeli de budur; insanları iyilik ya da kötülüğün kaynağını doğrudan doğruya Allah’a değil o cisimlere yüklemeye başlamıştı. Bu da tevhid (tevhit) inancına zarar vermekte idi.

Pek çok hadis, fala inanmanın bir cezası olacağından bahseder. Müsned, Müslim, İbn Mace, Tırmizî rivayetlerinde fala inanların Hz. Muhammed’e inen kitabı inkar etmiş kabul edileceklerinden, onların cennete giremeyeceklerinden ve namazlarının 40 gün geçersiz olacağından bahsedilmektedir.

Buhari’nin aktardığı bir olaya göre Hz. Muhammed’in huzurunda tıyereden söz edilirken Hz. Muhammed, “Tıyerenin aslı yoktur onun en iyisi faldır” demiştir. Ayrıca Hz. Muhammedin falı salih, hasen, tayyip ifadelerle andığı bilinmektedir. İslam alimleri bu olayı Hz. Muhammed’in iyimser haberlere verdiği bir tepki olarak yorumlamışlardır. Tıyerenin uğursuz haberleri vermesini hoş karşılamamıştır.  Ama yine de her şeyi Allah’tan bekleme psikolojisinin hiçbir zaman zarar görmesini istememiştir. Falı iyi olarak nitelendirmesinin tek nedeninin iyi haberlerin insan üzerindeki olumlu etkisi olmasında hem fikir olan İslam alimleri, yine de kişinin Allah’tan umudu kesmemesi gerektiğini söylemişlerdir.

Buna rağmen fal hala uygulanan bir yöntemdir…

Kuran’da, ayetlerde ve hadislerde falın yasaklanması, bilinmezi bilmenin sadece Allah’a ait olduğunun vurgulanması pek de bir işe yaramamış gibi görünüyor günümüzde ve geçmişte. Cahiliye döneminde mevcut olan 

  • Kelime ve isimlerle fal tutma

  • Zarla fal açma

  • Gökle ile ilgili fallar

  • İnsan bedeninin belirli tepkilerinden bir anlam çıkarma

  • Kesilmiş koyun kemiğinden fal açma

  • Sudan falına bakma

  • Kahveden fal bakma

  • Balmumundan fal bakma

  • Eldeki çizgilerden fal bakma 

Fallarına hala oldukça fazla ilgi vardır. Yalnız İslam dünyasına son dönemlerde kitaptan ya da Kuran’dan fal bakma olayı yaygınlaşmıştır. İslam, kökenden uzaklaştıkça bazı kurallar da unutuldu ki bunlardan birisi de fal inancı idi.  Hatta fal, yasaklandığı için Kuran’dan fal bakma tekniği geliştirildi diyebiliriz.

Kitaptan ya da Kuran’dan fal bakma o kadar gelişip çeşitlenmiş ki Mesnevi, Ahmeddiye, Muhammediye gibi eserlerin arka tarafında fal açıklayıcı listeler yerleştirilmiştir.

 Kuran’dan fal bakma şu şekilde olmaktadır: Kuran-ı Kerim’den rastgele bir sayfa açılır ve açılan sayfadaki ayetin 7 ayet gerisindeki ayet yorumlanırdı. Bu yorum genelde bir dilek tutan kişi tarafından yapıldığı için yorum da ona göre yapılırdı.

Halifelik makamına elinde bulunan Osmanlı İmparatorluğunda dahi devlet yönetiminde cincilerin çalıştırıldığı da bir gerçektir.

Batı’da Fal Anlayışı

Batı için fal anlayışı özellikle Orta Çağ döneminde iskambil kağıdı ve kristal küre aracılığıyla gelecek hakkında yapılan yorumlar şeklindedir. Bu dönemde, gelecek hakkında yorum yapanların genelde kadın olduklarına inandıkları için “cadı” damgası vurma ve “cadı yakma” geleneği ortaya çıkmıştır.

Fal anlayışının geçmişin M.Ö 4000 yıl kadar indirebiliyoruz ki ilk fal bakma işi de Mısır ve Çin medeniyetlerinde meydana gelmiştir. Helen kültürünün beşiği olan Yunanistan da dahi fal anlayışı çok çeşitlidir. Hatta Antik Yunan’da Yunan filozofu Pythagoras Mısır’ı ve bazı Asya ülkelerini gezerek Kaldelerin ve Magusların gizli bilimlerini incelemiş; bunlardan birisi olan nümerolojiyi yani sayı ilmini Yunanistan’a getirmiştir. İşin ilginç yanı bu sayı ilmine Eflatun’unda da inandığı biliniyor; hatta mantığın kurucusu Aristo, fizyognomi yani yüz çizgilerinden gelecek okuma hakkında bir kitap yazıp bu da yetmezmiş gibi bu konuda uzman birçok kişi yetiştirmiştir.

Orta Çağ döneminde Avrupa’da Aristo’nun bu kitabını Micheal Scot ( 1175 – 1234) kendi diline çevirip İmparator II. Friedich’e sunmuş ve ona uzun bir zaman danışmanlık görevinde bulunmuştur. Micheal Scot aynı zamanda gök bilimi ile de ilgilenmektedir.  Çok ünlü olan Fransız kahin Nostradamus’un kehanetleri o zamanın Fransız yönetimince bir hayli önemli görülmüş yine Nostradamus soylu sınıfından olan Catherine de Medicis’e geleceğini söylemiştir. İngiltere’de de I. Elizabeth gençlik zamanlarından bu yana matematikçi, simyacı, gök bilimci, ruh çağırıcı ve aynı zamanda bakıcısı olan John Dundee’ye ( 1527  - 1608) ömrü boyunca güvenmiş, hayatının en önemli anı olan taç giyme töreni tarihini de onun belirlemesini istemiştir.

Eski Türklerde Fal Anlayışı

Türklere ait bir fal kitabından bahsedilir. Bu eser, Maniheist Uygular tarafından yazılan Irk Bitig adındaki fal kitabıdır. Irk, fal anlamına gelir, bitig ise yazılan şey şimdiki tabir ile kitap demektir.

Türklerde fal ile ilgili kitap pek azdır. Bunlardan da en önemli Irk Bitig ve üzerinde en çok tartışılan eserdir. Bunun nedeni de eserin dilidir ama şuan bu konuyu değil eserin içeriğini konuşacağız.

Fal kitabında 65 tane fal vardır. Her falda da 3 adet şans sayısı bulunur. Şans sayılarının ardından fal metni ve en sonunda da falın iyi mi kötü mü olduğunu bildiren sonuçlar kısmı bulunmaktadır. Irk Bitig’de bulunan fal sistemini Ceval Kaya, IRK BİTİG’DE FALCILIK adlı makalesinde ayrıntılı bir şekilde incelmiştir; meraklıların bakması önerilir.

Orta Asya topraklarında aşık kemiğinden fal bakma hala kullanılan bir fal bakma yöntemidir. Aşık kemiğinin zar gibi kullanılıp bir dilek tuttuktan sonra kemiklerin atılması ve çıkan sonuca göre dileğin yorumlanması durumudur. Çok eski zamanlardan beri süregelen bir fal bakma tekniğidir. Ayrıca aşık atma bir çocuk oyunu da olmuştur.

Eski Türklerde doğanın ruhları olduğuna inanılırdı. Özellikle bu durum Moğollar için elzemdi. Türk mitolojisinde de doğanın çok önemli bir yere sahip olduğu da üstün körü bir araştırma ile dahi ortaya çıkabilmektedir. Yalnız şu da bir gerçektir ki falcılık, her millette ve her medeniyette hekimlik ve din alanında kullanılmış ve hatta bir dönem rahiplerin tekeli altına da girmiştir. Eski Türklerde şaman denen din görevlilerinin yönetim içinde bulunduğuna dair bir belge yoktur çünkü Eski Türklerde dine dayalı bir yönetimden söz edilemez. Yalnız Uygurlar devrinde din değişimi esnasında rahiplerin hakanlar için kitap çevirileri vardır ama bir devlet dini oluncaya ve Türklerin yaşam biçimini değiştirinceye kadar odak nokta olmamıştır.

Anadolu’da Fal Anlayışı

Anadolu topraklarında hemen hemen her nesneden fal bakma durumu vardır: Fasulye,  nohut, kum, rüzgar, insan bedeni, insanın yaşı, yüz çizgileri, ateş alevi, közün şekli, ıslak odunun sesleri ve buna benzer birçok fal çeşidi bulunmaktadır.

Anadolu’nun yönetimini elinden tutan Osmanlı Devleti için de fal yoktur demek çok zordur. Uzun bir süre halifelik makamını elinde bulundurmasına rağmen Osmanlı saraylarında müneccimbaşı mertebesi çok önemli bir makamdır. En basitinden onlar “Ulema” sınıfından sayılır ve Birun halkının ilk mertebesi onlara aittir. Üstelik bir taht-ı revanda gezerler ve taht-ı revanda pahalı kumaşlar serilidir. En önemlisi de kadıasker yanında, hemen hemen kadıasker ihtişamındaki bir at ile halk içine karışıyorlardı. Bu bilgiler ve aşağıda açıklayacağımız diğer bilgiler de o zamanların ünlü seyyahı Evliya Çelebi tarafından verilmektedir. Anadolu’nun ve dahi çevresinin pek çok yerini gezen Evliya Çelebi 17.asırda 10 ciltlik bu eserini yazmıştır. 2013 yılında bu eser UNESCO Dünya Belleği Listesine dahil edilmiştir. Eserin bu kadar önemi olmasının nedeni de Evliya Çelebi’nin gerçekten yalın ve duru bir dili olmasıdır. Eser içinde abartı unsurları vardır ama karşılaştırma yöntemi ile bilgiler elenebilirse değerli şeyler ortaya çıkmaktadır. Hem halk hem de devlet bazında yazdıkları, bugün elimizdeki en önemli kaynaklardan birisidir. Falcılık konusunda da hem devlet hem de halk katında Osmanlı devletinin 17.yy’da nasıl bir konumda olduğunu göstermektedir.

İşin halk tarafı daha gariptir çünkü fal bir iş okuludur. İstanbul’da müneccimler, remilciler ve falcılar esnaf kolu olarak geçmektedir. Evliya Çelebi’nin seyahatnamesinde verilen bilgilere göre remilciler 300 neferdir ve esnafın tam 15 dükkanı vardır. H.z Danyal’ı da pir olarak kabul ederler. ( Hz. Danyal, Hz. Cebrail’in bazı fal tekniklerini öğrettiği peygamberdir. Ayrıca Harut ve Marut kıssalarında da büyü ve fal geçmektedir.) Falcıların ise bir dükkanı ve bir neferi vardır. H.z Ali’yi pir olarak kabul eden müneccimlerde ise 70 nefer vardır. Bu konuda daha fazla bilgi edinmek Elif Dülger’in Evliya Çelebi Seyahatmesi’nde Fal adlı makalesini ve ulaşabilirseniz bu konunun aynı kişiden yüksek lisans tezi olarak yazılmış haline göz atabilirsiniz.

Türkiye Cumhuriyet’i kurulduktan sonra 13 Aralık 1925 yılında Tekke ve Zaviyeler kapatılmıştır. Medeni olduğuna kanaat getirilen birçok ülkede de devlet, falcılık faaliyetlerini bir devlet kurumu olmaktan çıkarıp yasaklanmıştır.

Ne yazık ki fal baktırmanın psikolojik bir yanı da vardır. İnsanlar yakınlarına anlatamadıkları şeyleri falcılara anlatıp iç dökerler. Bir yabancı ile konuşmanın vereceği rahatlama duygusu için falcılık hala devam etmektedir. Ayrıca falcıların iyi ve güzel şeyleri ne kadar gerçek dışı da olsa insanların en azından o günü sağlam bir psikoloji ile atlatmasına yardım etmektedir. Bu bakımdan bir ülkede ne kadar stres yapacak konu varsa falcılar da o kadar çoğalacaktır. Bu yüzdendir ki refah seviyesi yüksek, madden ve manen iyi durumda olan ülkelerdeki falcılar ile stresli, bunalımlı, geleceği karmaşık olan ülkelerdeki falcıların sayısı eşit değildir. Kültür seviyesi ve ilim arttıkça insanların fala duydukları ihtiyaçları da azalacaktır. Türkiye Cumhuriyet’inin de bu konudaki en büyük desteği Tekke ve Zaviyeleri kapatmak olmuştur, en azından bugün falcılık bir devlet kurumu olmadığı için zararlarından bahsetmek kolaydır.

İlgili Makaleler