Anlatım Özellikleri
Anlatım, yazılı ve sözlü olmak üzere iki ayrılır. Anlatım denince aktartılmak istenen duygu ve düşüncelerin anlatıcıdan dinleyiciye tam bir şekilde aktarılması gelir. Eğer, anlatıcı, dinleyicisine anlatmak istediği şeyi tam olarak anlatamıyorsa bu durum önce anlatıcıdan kaynaklıdır. Bu bakımdan anlatının özelliklerini bilmek ve karşımızdaki dinleyiciye kendimizi tam olarak ifade etmek esastır.
Kişi, anlatımı ister yazı yolu ile yapsın ister konuşma yolu ile yapsın , anlatımı yapacak olanın bir takım kazanımlara sahip olması gerekir. Bu genel kazanımlar şu şekilde sıralanır.
İfade edilecek olan şey yazı ile de ifade edilse - anlatımla da ifade edilse mutlaka bu anlatıma ön hazırlık yapılmalıdır. Bahsedilen ön hazırlık illa ki saatler sürecek diye bir kural yoktur, hazırlıksız konuşmada dahi anlatıcı sözlerini zihninde en az üç kez tartmalıdır.
Anlatım tutarlı olmalıdır. Konudan konuya atlanan bir yazı ya da anlatımda verim olmaz.
Anlatımda gözlem çok önemlidir. Anlatıcının bir gözlem yeteneğinin olması onun ifade biçimini geliştirecektir.
Anlatım her ne olursa olsun bir bilgidir ve anlatıcı bu bilgi kaynaklarını iyi bilmeli, iyi değerlendirmelidir.
Toplanan bilgiler, kişisel bir elekten geçirilmelidir. Her bilgi konuşmaya da yazmaya değer değildir ya da her bilgi mutlaka sizin amaçladığınız konu ile ilgili değildir. Bu bakımdan anlatıcı tarafından toplanan bilgiler, anlatımın amacına göre ayıklanmalı ve sınıflandırılmalıdır.
Yazının ya da konuşmanın bütünlüğünü engelleyecek her türlü bilgi ve olaydan kaçınılmalıdır.
Gerek yazıda gerek konuşmada deneyimli birisinden öğüt almak gerekir.
Yazıda ve konuşmada kültürel birikim ve yaşadığı çevreyi farkında varma önemlidir. Bu bakımdan kişi, kendi çevresini, kendi bilgilerini anlatımına işlemeli ama bunun dozunu iyi ayarlamalıdır. İnsanlar “ben” tipi konuşmalara çok fazla önem vermemektedir.
Anlatıcının zevklerinin hepsi dinleyicide olacak diye bir şey yoktur. Unutulmamalıdır ki herkes bir bireydir ve herkesin zevkleri bir değildir. Bu bakımdan anlatıcı kendi zevklerini okuyucuya dikte etmemeli, kendi zevklerini anlatımda çok öne çıkarmamalıdır. Aksi bir durum oldukça itici bir görüntü vermektedir.
Anlatımda dikkat edilmesi gereken noktalar vardır. Bunları iyi belirlemek, anlatılmak istenen şeyi dinleyici ya da okuyucuya onlar sıkmadan en kestirme yolda ve tam olarak aktarmayı kolaylaştırır. İşte bu anlatım özellikleri şunlardır:
Anlatımda tema ve konu
Anlatımı sınırlandırma
Anlatının ve anlatıcının amacı
Anlatıcının tavrı
Anlatımın özellikleri
Anlatımının oluşturulması
Anlatım türlerinin sınıflandırılması.
Şimdi, bu anlatım özelliklerini ana hatları ile aktaralım:
1. Anlatımda Tema ve Konu
Öncelikle şunu bilmek gerekir, her konu her anlatım türü ile anlatılmayabilir. Bu bakımdan tema ile anlatım türü arasındaki bağlantıyı iyi kurmak gerekir. Örneğin duygusal yoğunlukta olan konular öyküleyici anlatım türü, manzara ya da insan tahlilinde betimleyici anlatım türü esastır. Bilimsel bir konuyu öyküleyici anlatım türü ile edebî bir şekilde anlatmak anlatıcının amacına ulaşmasını engelleyecektir. Anlatım türleri konusu, makaleler.com adresinde yakın zamanda işlenecektir.
Unutulmamalıdır ki temalar her ne kadar sonsuz da insanlık tarihi de bir hayli fazladır. Bu bakımdan sizin işlediğiniz konu farklı bir konuşmacı ya da yazar tarafından muhtemelen geçmişte işlenmiştir. O yüzdendir ki çok okumak size diğer yazarların bakış açısını da katarak seçtiniz temayı daha iyi işlemenizi sağlayacaktır.
Yazılı anlatımda, yazıda ortaya konan ve gözlemlenebilen her türlü anlam ve dil malzemesine “içerik” denir. İçeriğin temeli de konudur zaten.
2. Anlatımı Sınırlandırma
Bir tema ve ona uygun bir anlatım türü seçtikten sonraki en önemli adım o anlatının sınırlarını koymaktır. İşlenmek istenen ana fikir yazı yazılmadan ya da konuşma yapılmadan önce belirlenmelidir ve bu ana fikir en baskın şey olmalıdır. Unutulmalıdır ki bir metinde ya da anlatıda ancak bir ana fikir olabilir. Bu bakımdan da anlatının ana fikir çevresinde dönecek kadar sınırlandırılması gerekir.
Anlatıcıya verilen süre, anlatıcının tavrı ve anlatının amacı, anlatımının sınırlandırılmasını doğrudan etkiler. Bu bakımdan da anlatıdan önce mutlaka prova yapılmalıdır.
Anlatımda yan fikirlerin çokluğu, anlatıcıya verilen zaman ile doğrudan alakalıdır. Eğer anlatıcının zamanı azsa ana fikre en yakın yan fikirler işlenmelidir, eğer zaman ile ilgili bir sorun yoksa yan fikirler genişletebilir.
3. Anlatının ve Anlatıcının Amacı
İletişim belli bir amaç güder. Her anlatıda karşı tarafa bir mesaj iletmek isteriz. İşte bu mesaj, anlatının amacıdır. Amacın çok olması dinleyici ya da okuyucuyu sıkacağı için genelde bir anlatıda tek bir amaç gütmek gerekir.
Amaç, anlatımı belirler. Bu durum da “kime neyi nasıl vereceğiniz” sorusunu akla getirir. Bu bakımdan dinleyici ya da okuyucu kitlesinin sosyal, ekonomik, kültürel düzeyini iyi bilmek gerekir. Örneğin İç Anadolu’nun bir köyüne gidip “Havyarİ’ın nasıl yapıldığını” anlatmak başarısız bir anlatımdır ama Azerbaycan’ın Hazal Denizi kıyısındaki balıkçılara havyarı anlatmak verimli bir anlatımdır.
4. Anlatıcının Tavrı
Anlatıcı, anlatımda ya da yazmada iki teknikten yararlanır:
Nesnel Anlatım: Anlatıcı ya da yazar nesneyi / manzarayı / doğayı olduğu gibi aktarır.
Öznel Anlatım: Anlatıcı ya da yazar nesne ve doğaya kendi yorumunu katarak anlatır.
İlk anlatımda anlatıcın tavrı çok ilgi çekmese de ikinci anlatımda anlatıcının tavrı önemlidir. Bu bakımdan kişisel özelliklerini en alt düzeyde tutarak dinleyici ya da okuyucu ile bir olmak zorundadır. Hele ki soyut bir temayı aktarıyorsa buna azami dikkat etmelidir. Temel anlatımda anlatıcı, okuyucu ya da dinleyicinin seviyesine inebilmelidir.
Beden dili, ses tonu, jest ve mimikler ile bunların kontrolü anlatının tavrı konusunda girmektedir.
5. Anlatımın Özellikleri
Anlatım, herkesin ortak olduğu bir konuşma dilinde, sade, yalın ve akıcı bir şekilde olmalıdır. Okuyucuyu ya da dinleyiciyi sıkmadan anlatılmak istenen net bir şekilde anlatılmalıdır. Anlatıcının ne demek istediğini anlamak okuyucu ve anlatıcı açısından önemlidir. Bu bakımdan anlatıma, sadece anlatıcının bildiği yabancı sözcükler eklemek, akademik ya da terimsel konuşmak anlatımı verimsiz kılar. Olabildiğinde ortak dili yakalamak gerekir.
6. Anlatımının Oluşturulması
Bu durum en çok yazıda sıkıntılıdır. Birçok yazar ya da anlatıcı metin oluşturma sürecinde sıkıntı yaşar. Oysaki dağınık bir metin dağınık bir anlatım demektir ve dağınık bir anlatımda mesaj, okuyucuya ya da dinleyiciye gitmez.
Metin oluşturma bilgi ve deneyimler, veri – hayal bağlantısını sağlamak, anlatım arasındaki köprüleri kurma oldukça önemlidir. daldan dala atlanan bir yazı ya da konuşma bir süre sonra dikkat dağıtacaktır; bu bakımdan metinde sözcükler ve cümleler arasında yukarıda bahsedilen köprüleri kurmak çok önemlidir.
Dil bilgisi bilmek, özellikle yazıda hayatî bir değere sahiptir. Cümle kuruluşunda rol alan çekim eklerini tam anlamıyla idrak etmek cümle kurmayı kolaylaştıracağından dikkat edilmelidir.
Metin ya da konuşma sırasında anlatım bozukluğu yapılmamalıdır.
Metin bağlamı dikkate alınmalı, metnin akıcılığına zarar verecek herhangi bir cümle metinden ya da konuşmadan derhal çıkarılmalıdır.
Metinlerde ikilemelerden, tamlamalardan, yinelemelerden, pekiştirmelerden yararlanmak metin için akıcılığı sağlar ama bunların da kurallarının bilinmesi gerekir. Aksi takdirde komik duruma düşürebilir anlatıcı ya da yazarı.
7. Anlatım Türlerinin Sınıflandırılması
Metinler, paragraflardan oluşur. Sözcükler cümleleri, cümleler paragrafları meydana getirir. Bu bakımdan da her paragraf bir bütünü temsil eder. Bir yazılı metinde olması gereken şey daha doğrusu en yaygın anlatım, her paragrafın bir yan fikri işlemesi ve genelde sonuç bölümünde de yan fikirlerin ana fikri vermesidir. Bu parçadan bütüne varılan tüme varım yöntemidir ama tam tersi olan tümden gelim de uygulanabilir ; yani yazar ilk paragrafta ana fikri verip sonra bu ana fikre varmasını sağlayan yan fikirleri sıralayabilir. Her iki durumda da olması gereken derli toplu bir anlatımdır.