Asit Yağmuru Nedir, Zararları Nelerdir?
“Asit Yağmuru” terimi, atmosferde normal miktarlardan daha fazla nitrik ve sülfürik asit içeren kuru ve yaş çökeltilere verilen genel bir isimdir. Öncülleri olan ve asit yağmurları için gerekli kimyasal koşullara neden olan şartlar, volkanlar ve çürüyen bitki örtüleri gibi doğal kaynaklar olabileceği gibi fosil yakıtlarının yanması sonucu birincil olarak ortaya çıkan sülfür dioksit (SO2) ve nitrojen oksitler (NOx) nedeni ile de, yani insan eliyle de ortaya çıkabilmektedir. Örneğin Amerika’da, kabaca sülfür dioksitin üçte ikisi, nitrojen oksitlerin ise dörtte biri, kömür gibi fosil kaynakları yakarak elektrik üreten santrallerden gelmektedir. Asit yağmurları, bu gazların atmosferde su, oksijen ve diğer kimyasallar ile etkileşime geçip çeşitli asidik bileşimler oluşturması sonucunda meydana gelmektedir. Sonuç sülfürik ve nitrik asitten oluşan yumuşak çözeltilerdir. Elektrik tesislerinden ve diğer kaynaklardan sülfür dioksit ve nitrojen oksit gazları salındığında, var olan rüzgarlar bu gazları ülkelerin her tarafına hatta ülke dışına yüzlerce kilometre öteye götürebilmektedirler.
Islak Çökeltiler
Islak çökelti, asit yağmurları, sisler ve karlardır. Eğer havada bulunan asidik kimyasallar rüzgarlar sayesinde havanın nemli ve yağışlı olduğu bölgelere götürülürlerse, asitler yere yağmur, kar ya da sis halinde düşmektedirler. Bu asitli sular yerin yüzeyinde ve yerin altına doğru aktıklarından, pek çok bitki ve hayvanı etkilemektedirler. Bu etkinin büyüklüğü pek çok faktöre bağlıdır. Örneğin suyun ne kadar asidik olduğu, asit yağmurunun gözlemlendiği toprağın kimyası ve asit yağmurlarına direnç kapasitesi ve bu suya bağımlı yaşayan balıkların, ağaçların ve bütün diğer canlıların türü, asit yağmurlarının ne kadar etkili olabileceğini gösterebilecek kimi faktörlerdir.
Kuru Çökeltiler
Havası kuru olan bölgelerde asidik kimyasallar toza ve dumana karışabilirler ve toprağa kuru bir çökelti halinde düşebilirler. Bu alanlarda kimyasallar toprağa, yere, ağaçlara, binalara, evlere, arabalara vb. yapışırlar. Yüzeylere yapışarak biriken bu kimyasallar, daha sonradan gelen bir yağmur fırtınası ile yüzeyden koparak toprağın üstünde ve toprağın içerisine doğru akan bir hale gelebilmektedirler. Yüzeyde biriken kimyasalları alıp götüren bu su çok daha asidik olabilmektedir. Atmosferdeki asidik kimyasalların aşağı yukarı yarısı toprağa kuru çökeltiler halinde tekrar düşerler.
Asit Yağmurlarının Zararları
- Asit yağmurları göllerin ve akıntıların asitleşmesine sebep olurlar ve yükseklerde yaşayan ağaçlara (örneğin iki bin feetden yüksekte yaşayan alaçamlara) ve hassas orman topraklarına zarar verirler. Dahası asit yağmurları, tekrar inşa edilemeyecek tarihi binalar ve heykeller de dahil olmak üzere binaların yapı malzemelerinin ve boyalarının bozulmalarını hızlandırırlar. Yere düşmeden önce sülfür dioksit (SO2) ve nitrojen oksit (NOx) gazları ve bunların türevleri olan sülfatlar ve nitratlar, toplum sağlığına gözle görülür zararlar verirler ve hayat kalitesini düşürürler.
- Asit yağmurlarının tek tek balıklara zarar veren veya onları öldüren, balık popülasyonunun sayısını azaltan, su kütlesinden belirli bir türü tamamen ortadan kaldıran ve biyolojik çeşitliliği azaltan çoklu etkileri vardır. Asit yağmuru bir nehrin etrafındaki toprağa düşüp nehre doğru aktığı zaman, bu topraklarda bulunan alüminyum serbest kalarak nehre veya göle karışır. Bu nedenle nehrin veya gölün pH’ı düştükçe yani asitliği arttıkça, içerisindeki alüminyum miktarı da artar. Hem düşük pH hem de yüksek alüminyum, balıklar için zehirlidir. Bununla beraber düşük pH ve yüksek alüminyum seviyesi balıkları öldürmese bile onlarda kronik bir stres oluşturur ki bu da balığın zayıf ve küçük kalmasına, yiyecek ve yaşam alanı için rekabet edememesine yol açar.
- Bazı tür bitki ve balıklar asitliği artmış suları tolere edebilmektedirler. Ancak diğer bazıları asitliği artan sulara dayanamayarak yok olurlar. Genelde türlerin genç bireyleri çevresel etkenlere yetişkinlerden daha hassaslardır ve bu etkenlerden daha çok etkilenirler. Örneğin pH 5 iken balık yumurtalarının geneli çatlayamaz. Daha düşük bazı pH’larda bazı yetişkin balıklar da yaşayamaz. Hatta bazı asit göllerinde balık yaşamı yoktur.
- Biyolojik organizmalar ve onların yaşadıkları çevrenin toplamına ekosistem denir. Bir ekosistemde yaşayan bitkiler ve hayvanlar çok yüksek oranda birbirlerine bağımlılardır. Örneğin asit yağmurları nedeni ile asitliği artan bir gölde kurbağalar görece asitliğie çok daha dayanıklı olabilirler ancak onlar tükettiği böceklerin, örneğin mayıs sineğinin, asitliğe olan toleransı daha az olduğundan yaşayamayacaktır ve bu da kurbağaların besin kaynaklarından bir kısmının yok olması anlamına gelecektir. Sulak bir ekosistemde yaşayan pek çok balığın, bitkinin ve böceğin birbirleri ile olan bağı nedeniyle pH’da veya alüminyum seviyelerinde olabilecek değişiklikler bütün ekosistemi etkiler. Bu nedenle göllerin, nehirlerin ve bataklıkların asitlik oranı arttıkça bu sularda yaşayan bitki ve hayvan türleri ve sayıları da azalır.
- Asit yağmurları genellikle ağaçları doğrudan öldürmez. Bunun yerine yapraklarına zarar vererek, beslenme imkanlarını azaltarak ve toprak vasıtası ile zehirli olan maddelere ağaçları maruz bırakarak onları zayıflatırlar. Pek çok zaman ağaçların zarar görmesi ya da ölümü, asit yağmurlarının bu gibi etkilerinin yanında bir ya da birkaç diğer tehdidin de beraberinde oluşması ile görülür.
- Bilim adamları asit yağmurlarının topraktaki yararlı besinleri çözerek, daha ağaçlar ve diğer bitkiler onları kullanamadan bu besinlerin uzaklaşmalarına sebep olduklarını bilirler. Ve yine ortaya çıkan alüminyum gibi kimi bazı zehirli maddeler de ağaçlar ve diğer bitkilere zarar vermektedirler. Bu iki zararlı etkinin birleşimi, yani hem yararlı besinlerin uzaklaşması hem de zararlı kimyasalların ortaya çıkması bitki hayatına zarar verir.
- Öte yandan ağaçların bulunduğu topraklar asit yağmurlarına dayanıklı olsalar dahi asit yağmurları bu ağaçlara zarar verebilmektedir. Özellikle yükseklerdeki ağaçlar asit yağmurlarından daha fazla maruz kalırlar çünkü zehirli gazların bulunduğu bulutlar yüksek kesimlerde daha çok toplanma eğilimdedir. Daha sonra asit yağmurları bu ağaçların üzerine düştüğünde yapraklarındaki ve iğnelerindeki yararlı bazı maddeleri de beraberinde götürür. Bu yararlı maddelerden yoksun kalan yapraklar nedeni ile ağaçlar kış soğuğu çevresel faktörlere karşı daha kırılgan ve duyarlı bir hale gelirler.
- Asit yağmurları temiz yağmurlar gibi görünür, kokar ve tatları da temiz yağmurlar ile aynıdır. Asit yağmurlarının insanlara zararı doğrudan olmaz. Bir asit yağmurunun altında yürümek veya asit yağmurları nedeniyle pH’ı düşmüş bir gölde yüzmek ile temiz bir yağmur altında yürümek veya temiz bir gölde yüzmek arasında bir fark yoktur. Ancak asit yağmurlarına sebep olan sülfür dioksit (SO2) ve nitrojen oksit (NOx) gibi gazlar insan sağlığına zararlılardır. Bu gazlar atmosferde sülfat ve nitrat partikülleri oluşturmak üzere etkileşimlere girerler ve rüzgar vasıtası ile uzun mesafeler kat edebilirler. Üstelik bu partiküller insanlar tarafından akciğerler vasıtasıyla solunabilirler. Pek çok bilimsel araştırma, bu zararlı ince partiküller ile insanlarda görülen hastalıkların astım ve bronşit gibi kalp ve akciğer rahatsızlıklarından kaynaklanan erken ölümlerin arasında bir ilişki olduğunu göstermektedir.