Aşk-ı Memnu Romanını Tüm Yönleri ile İnceleme
Aşk-ı Memnu romanını eleştirmeden önce bu romanın içeriğini, kişi kadrosunu, mekanını tahlil etmeliyiz. Daha sonra irdelenen şeye yani romanın bize ne anlatmak istediğine bakacağız.
Aşk- Memnu Hakkında
Aşk-ı Memnu, Halit Ziya Uşaklıgil’in birçok eleştirmene göre en başarılı romanıdır. Aşk-ı Memnu, Bir Ölünün Defteri (1891), Nemide (1893), Ferdi ve Şürakası ( 1894), Mai ve Siyah ( 1897) romanlarından sonra 1900 yılında yazılmıştır. Aslen, Halit Ziya Uşaklıgil’in olgunluk dönemi eserlerinden sayılır. Zaten Aşk-ı Memnu’dan sonra son romanı Kırık Hayatları 1924 yılında yazıyor ve 1945 yılında da hayata gözlerini yumuyor. Tesadüftür ki Kırık Hayatlar romanının “Muharrir Ne diyor” kısmında son romanı Kırık Hayatlar’ı diğer romanları ile kıyaslayarak son romanını diğer romanlarından üstün tutuyor. Bu konudaki görüşleri, romanı eleştirdiğimizde yeniden irdeleyeceğimiz için kısa geçiyoruz.
Aşk-ı Memnu Romanında Kişi Kadrosu
Aşk-ı Memnu kişi kadrosu pek kalabalık değildir. Romanın yaratılışında amaç zaten kapalı bir aile oluşturmak olduğu için Adnan Bey’in konağına gelen giden pek olmaz.
Melih Bey: Firdevs Hanım’ın eşidir. Erken yaşta ölmüştür. İstanbul asilzadelerindedir.
Firdevs Hanım: Melih Bey’in eşidir. Hafif meşrep bir kadındır. Peyker ve Bihter adında iki kızı vardır. Kızlarını kıskanan, yaş takıntısı olan bir kadındır. Eğlenceye düşkündür. Çevrede hafif meşrep olması dolayısıyla adı çıkmış bir kadındır.
Bihter: Firdevs Hanım’ın ve Melih Bey’in büyük kızıdır. Annesi gibi olmak istemez; psikolojik buhrandadır. Hayallerini gerçekleştirememiş bir kadındır. Annesi gibi olmak istemese de karakter olarak annesine benzer.
Peyker: Bihter’in kardeşidir. Kocasına bağlı bir kadındır. Behlül’ün ona asılmasına aldırış etmeyen, sadık bir kadındır. Dış görünüş olarak kısa saçlı, kumral, etine dolgun, geniş omuzlu bir kadındır. 25 yaşındadır. Karakter olarak babasına benzer.
Nihat: Peyker’in eşidir. Peyker ile evlenme amacı aşk değildir; aslında memurdur ve üst tabakaya girmek için Peyker ile evlenmiştir. Adnan Bey’in Bihter ile evlenme isteğini ev ahalisine getiren kişi odur. Peyker ile evliliklerinden Feridun adında bir oğulları olur. Daha sonra da ikinci çocukları dünyaya gelmiştir.
Katya: Firdevs Hanım’ın özel hizmetçisidir.
Adnan Bey: 50 yaşında, eşini kaybetmiş bir adamdır. Nihal ve Bülend adında iki çocuğu vardır. Çocuklarını da Bihter’i de çok sevmektedir. Asilzadedir. Konakta ailesine ve kendisine tecrit bir yaşam kurmuştur.
Nihal: Adnan Bey’in kızıdır. Hassas bir yapıya sahiptir. Hayatına giren tek erkek Behlül’dür ve ona da aşıktır. Halid Ziya Uşaklıgil’in Nemide romanındaki Nemide karakteri ile tıpatıp aynıdır. Hastalıklı bir bünyeye sahiptir. Psikolojik durumu çok hassastır; bu yüzden sık sık bayılır.
Behlül: Adnan Bey’in yeğenidir. Bencildir. Çapkındır. Beyoğlu’nda çok gezer. Adnan Bey’in konağına istediği zaman girip çıkar. Çıkarcıdır. Nihal ile evlenme nedeni ona aşık olması değildir. Yaptıklarının sorumluluklarını almaktan kaçar. Romanın kötü karakterlerindendir.
Bülend: Adnan Bey’in küçük oğludur. Hiçbir şeyden haberi olmayan, oyuncaklarına düşkün bir çocuktur. Tombul, kırmızı yanaklı, gürbüz bir çocuktur. Ablasını da üvey annesini de çok sever. Romanın ilerleyen sayfalarında yatılı okula verilmiş bu yüzden olaylardan çok fazla etkilenmez.
Matmazel De Courton: Adnan Bey’in konağındaki Fransız mürebbiyesidir. Evlenmek için geç kalan, kendi namusunu korumak için Fransa’dan ayrılan bir kadındır. Adnan Bey’in konağı onun ikinci mürebbiyelik dönemidir; daha önce Rum asilzadelerinden olan bir ailenin yanında kalmıştır. Anne olamamıştır ve annelik özlemini Nihal ile gidermiştir. Nihal’e sadece öğretmenlik yapmaz; ona sevgi ile bağlıdır.
Şakire: Adnan Bey’in konağının aşçısıdır.
Şayeste: Adnan Bey konağının baş kalfasıdır. Aynı konakta uşak olan Süleyman Efendi ile evlenmiştir. Cemile adında bir de kızları vardır.
Nesrin: Adnan Bey konağında hizmetçidir.
Beşir: Halayıktır. Araptır. Adnan Bey’in konağında hizmetçidir. Hemen hemen Nihal ile aynı yaştatır. Bihter ile Behlül’ün yasak aşkına şahit olan ve Nihal’in bu durumdan etkilenmesine dayanamayarak olup biten her şeyi Adnan Bey’e anlatan odur. Aslında romanın düğümü, onun tarafından çözülmüştür.
Aşk-ı Memnu Romanının Özeti
Roman açılışı Peyker ile Nihat’ın evlenmesi ile başlar. Nihat bir devlet memurudur ve Peyker ile evlenme nedeni asilzade bir aileye sahip olmaktır. O zamanlar Melih Bey eşi Firdevs Hanım yüzünden erken yaşta hayatını kaybetmiştir. Nihat, Peyker, Bihter ve Firdevs Hanım Melik Bey’in konağında yaşamaktadır. Melik Bey’in takımı yalıda yaşarlar ama maddi durumları pek de iyi değildir.
Adnan Bey ve Firdevs Hanım ile kızları İstanbul’un sayılı eğlence yerlerinden olan kayık gezilerinde karşılaşırlar. Firdevs Hanım, Adnan Bey’i beğenmektedir ve kendisi ile evlenmek istediğini düşünmektedir. Yalnız Adnan Bey, Bihter’den hoşlanmaktadır. Adnan Bey’in Bihter ile evlenme istediğini yemek masasında Nihat aileye söyler. Nihat, Bihter’in Adnan Bey ile evlenmesinden yanadır ama Firdevs Hanım gerek kıskançlıktan gerekse de Adnan Bey’in yaşından ötürü bu evliliğe karşı çıkar ama evlenmelerine engel olamaz. Adnan Bey ile Bihter evlenir.
Bihter, Adnan Bey’in konağına geldiğinde hayali sadık bir eş olmak, mutlu bir yuva kurmak ve Adnan Bey’in iki çocuğuna annelik yapmaktır. İlk zamanlar bu haldedir ama daha sonra 25 yaşlarında olan Bihter kendisinin iki katı yaşındaki Adnan Bey ile mutlu bir hayat kuramaz. Burada Bihter artık hayal kırıklığına uğramış bir kadındır. Konağa gelirken olmak istediği kadın onu artık mutlu etmemektedir.
Bir gün ailecek pikniğe gidilir. Bu piknikte hem Melih Bey’in takımı hem de Adnan Bey’in ailesi vardır. Behlül bir ara Peyker’in ensesinden onu ateşli bir şekilde öper ama karakter olarak annesine değil babasına çeken Peyker Behlül’ü tersler. Ardından Behlül, Bihter’e yönelir.
Behlül, Bihter’i tavlamak için çok çaba sarfeder çünkü Bihter, Behlül’ün Peyker’e davranışını görmüştür. Bu esnada yazar, Bihter’in nasıl “düştüğünü ve teslim olduğunu” ustalıkla anlatır. Behlül, sonunda Bihter’i tavlar. Artık yasak bir aşk başlamış olur ve Bihter ile Behlül, Behlül’ün odasında her gece birlikte olmaktadır.
Bihter, Behlül ile bir gelecek düşünür; ona aşıktır ama Behlül için böyle bir durum söz konusu değildir. Firdevs Hanım bu yasak aşkı fark eder; o aralar da Adnan Bey’in konağına yerleşmiş damadının parası ile lüks bir yaşamı devam ettirmektedir. Firdevs Hanım bu yaşamı kaybetmekten korkarak Bihter ile Behlül’ü ayırmak için Behlül ile Nihal’in arasını yapar. Bu durum Bihter’i daha da hırçın hale getirir. Behlül, Bihter’i hiç umursamayarak Nihal ile nişanlanır. Bihter konaktaki merdivenlerin altında Behlül ile tartışır ve ona bir tokat atar. Nihal bu konuşmayı duyar ve üvey annesinin nişanlısı ile yasak bir aşk yaşadığını öğrenir. Hassas bir bünyeye sahip olan Nihal, bu durumu gördükten sonra bayılır. Bunun üzerine Beşir, Adnan Bey’in yanına giderek şahit olduğu Behlül ile Bihter aşkını Adnan Bey’e anlatır. Adnan Bey, bunun hesabını sormak için Bihter’in yanına gider; Bihter kendisini odaya kilitler ve kalbine bir kurşun sıkarak intihar eder.
Bihter’in ölümü üzerine Adnan Bey sadece çocukları ve mürebbiyesi ile kalmaya karar verir.
Aşk-ı Memnu Romanındaki Realist ve Romantik Unsurlar
Servet-i Fünun dönemi romancılarının toplumsal konularda roman yazmadıkları bilinmektedir. Oysa realist akım, toplumsal konulara daha yakın bir akımdır. Batı’ya ya da Rusya’ya baktığımızda realist akımla yazılan birçok romanın aynı zamanda toplumsal konuları da işler( E. Hemingway (Çanlar Kimin İçin Çalıyor, J.Steinbeck (Gazap Üzümleri). Bu bakımdan da birçok eleştirmen ya da okur Aşk-ı Memu’nun yazılma amacını da konusunu da toplumsal bir konuya bağlar. Bu konuyu Aşk-ı Memnu için yapılan eleştiriler başlığında zaten inceleyeceğimiz için sadece küçük bir giriş yaparak asıl konuya giriyoruz.
Aşk-ı Memnu romanına tam bir realist roman diyemiyoruz. Her ne kadar Halit Ziya Uşaklıgil’in olgunluk dönemi eserlerinden birisi de olsa ya da Tanzimat dönemine göre yazılan en gerçekçi eser bile olsa realizm akımının gereklerini tam olarak yerine getirmez Aşk-ı Memnu romanı. Bunun nedeni de romanda romantik unsurların bulunmasıdır
Realizm akımı hakkında makaleler.com’da “Realizm Akımı” başlığı altındaki yazımızda incelemiştik. Bu yazıyı hatırlarsak realist akımın bilimsel bir yapıda olduğunu ve olaylar arasında sıkı bir neden – sonuç bağlantısı olduğunu vurgulamıştık. Realist romanda romantik romandaki gibi kadere ya da tesadüflere yer yoktur. Bu realist akımın en önemli kuralıdır; nitekim bu kural Aşk-ı Memnu romanında görülmez. Örneğin romanda Nihal’in Bihter ile Behlül arasındaki ilişkiyi öğrenmesi bir tesadüf sonucu olur.
Aşk-ı Memnu romanında Nihal karakteri, Halit Ziya Uşaklıgil’in ilk romanlarından olan Nemide romanındaki Nemide ile aynıdır. İkisi de annelerini kaybetmiş aşırı hassas karakterlerdir. Her ikisi de hayatlarında gördükleri babaları dışında tek erkek olan akrabalarına aşık olmuşlardır. İkisinin de duygusal buhranları ve hayattaki tecrübesizlikleri en zayıf noktalarıdır. Bu aşamada “Nemide” romanının tamamen romantik akımın etkisinde yazılmış bir romandır. Bu bakımdan Aşk-ı Memnu romanındaki Nihal karakteri tamamen romantiktir. Bihter’in tam tersidir.
Aşk-ı Memnu romanında Bihter’in nasıl iyiden kötüye döndüğü, buna nelerin neden olduğu tahlil edilmektedir. Tıpkı G. Flaubert’in Madam Bovary’sinde olduğu gibi karakterin nasıl “kötü” ve “yanlış” yola sürüklendiği görülmektedir. Aslında romanı kapattığımızda Nihal’e katıksız ve net olarak iyi diyebiliyoruz ( çünkü romantik akımlarda karakterler uç noktada yer alır; ya iyidir ya da kötüdür) ama Bihter için sadece kötü diyemiyoruz. Bu da aslında Bihter karakterinin başarılı olarak kurgulandığını gösterir.
Realist romancılardan Balzac, Zola ve Flaubert’i takip eden Uşaklıgil, onların da titizlikle uyguladığı bir durumu Aşk-ı Memu’da uygular. Karakterlerin kişilikleri ile olaylar bağlantılı olmalıdır; ayrıca karakterler yaşanan olaylara göre değişiklik göstermeli idi. Aşk-ı Memnu da bu bağlantı uygulanmıştır. Bihter de bunun en güzel örneğidir.
Eleştirmenlere Göre Aşk-ı Memnu Romanı Konusu Nedir?
Bu konuya girmeden önce şunu söylemek gerekir ki tüm eleştirmenlerin ortak olduğu bir nokta vardır. O da Aşk-ı Memnu romanının Halit Ziya Uşaklıgil’in en iyi romanı olduğu. Gariptir ki Halit Ziya’nın kendisi Kırık Hayatlar adlı romanının ön sözünde en iyi romanı olarak Kırık Hayatlar adlı romanını gösterse de gerek içerik olarak gerek kurgu olarak, yazarın en iyi romanı Kırık Hayatlar değil Aşk-ı Memnu’dur. (1) Ayrıca bugün Aşk-ı Memnu, Kırık Hayatlar romanından daha fazla konuşulmaktadır. Tüm bunların yanı sıra edebiyat profesörleri ve eleştirmenler Aşk-ı Memnu romanının ne anlattığı, romanın Bihter’in mi Nihal’in romanı olduğu konusunda fikir birliğine varamamışlardır.
Aşk-ı Memnu romanı konusu kimi araştırmacılara göre Türk toplumunun bozulan değer yargılarına bir gönderme yaparken kimi araştırmacılara göre birbirlerine denk olmayan iki insanın evliliğinden doğan kötü sonuçları dile getirmektedir. Bir başka görüşe göre de yasak aşkı anlatmaktadır. Aslında Berna Moran bu konunun muallak olma nedenini direk Halit Ziya Uşaklıgil’e bağlar. Ona göre Halit Ziya Uşaklıgil’de tema bulmayı bulandıran noktalar vardır; ayrıca Uşaklıgil romanları hakkında da yorum yapmaz.
Şimdi bu konuyu sadece Aşk-ı Memnu çerçevesinde anlamak ne kadar doğru? Bu bakımdan konu ne olursa olsun hem kendi bakış açımızı hem de yazarın bakış açısını görmemiz açısından Berna Moran’ın da yaptığı gibi kıyaslama yöntemini kullanacağız. Bu bakımdan metni çözerken soru sorarak gitmemiz daha uygun olacaktır :
1. Aşk-ı Memnu, kişilerin mi hayatını anlatır yoksa toplumsal bir roman mıdır?
Aşk-ı Memnu romanı, Edebiyat-ı Cedide edebiyatının bir ürünü. Bu konuyu daha önce “Servet- Fünun Dönemi Nedir” başlığında işlediğimiz için direk sonuca varacağız. Bu dönemde toplumsal konularla ilgilenen yazar ya da şair hemen hemen hiç yoktu. Ayrıca toplumsal konuları işleyecek bir siyasi özgürlük de yoktu. Her ne kadar buna rağmen toplumsal konuları işleyenler çıksa da bunlardan birisi Halit Ziya Uşaklıgil değildir.
2. Roman neden Batılı bir aileyi ve bir konağı konu aldı?
Cevabı basit. Halit Ziya Uşaklıgil realist romancıların izinden gider; realizm de sanatta gözleme önem verir. Gözlem olmadan bir sanat eseri ortaya koymaz. Halit Ziya Uşaklıgil zaten zengin ve asil bir aileden geliyor; bu bakımdan onun gözlemlediği tek ortam Adnan Bey’in konağı gibi bir ev. Üstelik bu tasviri de çok başarılı. Üstelik romanda Batılılaşmış bir Adnan Bey ve ailesi olabilir ama bu konuda herhangi bir vurgu yok. Yani ailenin Batılı yaşam tarzı romandaki çatışmaların konusu değil. Bu bakımdan Batılılaşma gelen ahlaksızlık ya da Batılı yaşam tarzının eleştirilmesi gibi toplumsal bazlı bir konunun işlendiğini düşünmüyoruz.
3. Roman bireysel bir konuyu nasıl işliyor?
Berna Moran’a göre Aşk-ı Memnu, “Topluma değil, bireye ve bireyler arası ilişkiye dönük bir romandır. Uşaklıgil, somut ve tek olan bir evliliğin belirli koşullar altında nasıl işlediğini, belli insanların arasındaki ilişkiler örgüsünün niteliğini ve gelişmesini anlamaya ve anlatmaya çalışır.”
Bunu yaparken de aslında önce izole bir dünya yaratıyor. Adnan Bey’in konağında kimse gelmiyor, roman karakterleri de sadece bir kez dışarıya adım atıp başka insanlarla muhatap oluyorlar.
Bu izole ortamdan sonra da birbirinde farklı amaçlara sahip kişiler bir araya geliyor:
- Kızlarını kıskanan, yaş takıntısı olan , hafif meşrep bir anne
- Yarı yaşındaki bir adamla evlenen ve bu evliliğin önemli nedenini paranın oluşturduğu genç ve güzel Bihter
- Annesini küçük yaşta kaybeden, narin, temiz, saf ve hassas yapılı Nihal
- Hiçbir şeyden haberi olmayan çocuk Bülend
- Hem kızlarına hem de karısına düşkün Adnan Bey
- Çapkın ,bencil ve asla sadakatli olamayacak Behlül
- Namuslu ve eşine sadık Peyker
Tüm bu kişiler aynı zamanda kendilerinin zıddı olan karakterlerle aynı evde yaşatılmışlar:
- Nihal ‘in zıddı Bihter
- Adnan Bey’in zıddı Behlül
- Bihter’in zıddı Peyker
- Firdevs Hanım’ın zıddı Matmazel De Courton
- Adnan Bey’in konağındaki hayatın zıddı Melih Bey Takımının yalısındaki hayat tarzı
Buna göre Halit Ziya Uşaklıgil, Berna Moran’ın tabiri ile “kurulmuş bir denklemin çözümünü gösteriyor.” Yani:
- Sadece maddi ihtiyaçları tatmin edilen Bihter, kadınlık hislerini evde Behlül varken fazla tutamayacak,
- Nihal, hayatında gördüğü tek adamla evlenecek
- Firdevs Hanım, zengin yaşama alıştığı için kızına rağmen kızının evliliğini korumaya çalışacak
Kısaca aynı bir matematik denklemi gibi; birbirlerine zıt insanlar bir hayat kurmaya çalışırsa o hayata sıfıra eşittir; bir hiçtir.
Buna göre Aşk-ı Memnu, toplumsal bir roman değil bireysel bir romandır çünkü;
- Servet-i Fünun edebiyatçılarında toplumsal bir konu işleme durumu yoktur.
- Halit Ziya Uşaklıgil ne toplumu eğitmeyi amaçlar ne de toplumsal sorunlara dikkat kesilmeyi.
- Batılılaşma sorununa atıfta bulunacak herhangi bir çatışma ortamı görülmez romanda.
- Ahlaksal bir bildiri sunma gibi bir amaç yoktur çünkü roman bize herhangi bir sosyal mesaj vermez.
Berna Moran’a göre Aşk-ı Memnu romanı “dramatik” bir romandır çünkü bireyler arasındaki yoğun ilişkiyi işler.
4. Aşk-ı Memnu’da mekanın önemi nedir? Mekan, dramatik roman unsurlarına uygun mudur?
Adnan Bey’in yalısı romandaki en önemli mekandır. Dramatik romanda mekan sınırlı olmalıdır çünkü dışarıdan gelen insanlar kahramanlar arasındaki ilişkiyi sulandırır; etkiyi azaltır. Bunun bilen Halit Ziya Uşaklıgil de Adnan Bey’in yalısını tamamen ıssız bir ada gibi toplumdan tecrit eder. Ayrıca zaten romanda da az sayı kişi vardır çünkü mekan da sınırlıdır. Adnan Bey’in yalısında Adnan Bey, çocukları, yiğeni, mürebbiyesi ve hizmetçileri vardır. Roman boyunca yalıya sadece Firdevs Hanım girer çıkar. Ev ahalisinin arada bir Beyoğlu’nda alışveriş yapmasının dışında toplum hayatına ya da dış mekana dair herhangi bir tasvir göremeyiz. Romanda sadece bir kez, bir düğün evine gidilirken mekan değişikliği olur ama aslında orada da vurgulanmak istenen yalının tecrit edilmesidir. Bu bakımdan sınırlı bir mekanda kalan birbirlerine zıt karakterler, mecburen bir çatışma ortamı içine gireceklerdir ve girmişlerdir.
5. Aşk-ı Memnu’da kaç tema var? Aşk-ı Memnu Nihal’in m Bihter’in mi öyküsü?
Aşk-ı Memnu’yu yorumlamak için kimi merkez aldığımız çok önemlidir. Halit Ziya Uşaklıgil, bu romandaki baş karakterin ya da ana temanın ne olduğuna dair herhangi bir açıklama yapmamak konusunda çok ketumdur. Yalnız adından da anlaşılacağı üzere bu bir yasak aşk romanıdır. Bu bakımdan da temanın temel karakteri Bihter olmalıdır.
Bihter Berna Moran’ın gözünde şöyle bir karakterdir: "Genellikle yanlış anlaşılmış ve gereğinden fazla suçlanmış bir kadındır. Oysa yazar, Bihter’in nereden başlayıp nereye geldiğini, düşüşünün psikolojik nedenlerini iyi açıklamak için çaba gösterir." Bihter, Adnan Bey ile evlendikten sonra ve yaşadığı olaylar sonucunda bir değişim geçirir. Bu değişim, Halit Ziya Uşaklıgil’in diğer romanlarında gördüğümüz bir durum değildir; aksine Halit Ziya Uşaklıgil’den önceki diğer romanlarında kadın karakterler hiç değişmez; değişseler de bu değişimin nedeni okura ahlak dersi vermektir.
Bihter önceleri sadık ve namuslu bir kadındır. Adnan Bey ile evlenme isteği altında Adnan Bey’in zengin olması önemli bir rol oynasa da tek etmen bu değildir. Kıskanç annesinden kurtulmak, annesinin şöhreti yüzünden iyi bir evlilik yapamama endişesi Bihter’e bu evliliği yaptırmıştır. Ayrıca Bihter, bu evliğe adım atarken Adnan Bey’in çocuklarına iyi bir anne, sadık bir eş olma taraftarı idi. Bu bakımdan roman boyunca Bihter’in gidişatını Berna Moran 3 ana kısımda inceler:
- Genç kızlık emellerine kavuşacağı umudu ile zengin Adnan Bey ile evlenen ve görevini yapmaya çalışan Bihter
- Hayal kırıklığına uğradığı için mutluluğu yasak bir sevgide bulan Bihter
- Bıkıldığını ve terkedildiğini anlayarak kıskançlıkla boğulan ve intikam için her şeyi yıkıp intihar eden Bihter (Berna Moran, Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış I, İletişim Yayınları, 21.Baskı, İstanbul s.95)
Bihter’in Behlül’e karşı hisleri önceleri kadınlık ihtiyaçlarından doğmaktadır. Behlül’ün Peyker’i ateşli bir şekilde öpmesi Bihter için bir uyanıştır ama Bihter’in Behlül ile ilişkiye başlamalarını yani Bihter’in düşüşünü okura yansıtmaz. Ayrıca Bihter üvey annelik sıfatından da sıkılmaya başlamıştı. Nihal’i sevmek istiyordu ama Nihal’in onu tam olarak sevmemişti aslında.
Hizmetçilerin evi terketmesi de Bihter’in suçu değil ama mürebbiyenin evden gitmesi Bihter’in suçudur. Zaten tüm hizmetçilerin evden gitmesi Bihter’i direk kötü kadın yapardı ama Uşaklıgil’in böyle bir amacı yok. Bihter’in hikayesini bir tragedya gibi alsa da bu tragedyayı modernleştirmiştir. Hizmetçilerin evden gitme neden Firdevs Hanım ve Behlül’ün davranışlarıdır.
Romanın ikinci önemli temasını da Nihal oluşturuyor. Nihal, bu romanda en az Bihter kadar önemlidir. Bihter’in teması “ yavaş yavaş düşüşe sürüklenen bir kadın” iken Nihal’in teması “giderek yalnızlaşmaktır.” Nihal, kaybettiklerini daha sonra tek tek kazanmıştır.
Nihal önce babasının yanındaki yerini kaybeder çünkü artık orada Bihter vardır. Daha sonra Şakire Hanım evden ayrılır; Bülent ile odaları ayrılır, Bülent yatılı okula gider ve en sonunda büyük darbe gelir; annesi yerine koyduğu Mlle De Courton memleketine gönderilir. Nihal bu durumda, Behlül’e aşık olur. Artık hayatında sadece bu aşk vardır ama bu aşk da babasını, annesi yerine koyduğu dadısını ve kardeşini elinden alan Bihter tarafından tarumar edilir. Üstelik bu olay, hayatının en mutlu anında meydana gelir.
Pekala neden Nihal’in yalnızlaşma temasını ayrı bir konu olarak ele alıyoruz? Cevabı romanda çok net bir şekilde verilmiş. Nihal’in giderek yalnızlaşması Bihter’in düşüşünü etkileyen bir olay değil. Sadece Nihal’in Behlül ile evlenme durumu Bihter’in düşüşünü hızlandırır. Onun dışında gerçekten de iki farklı roman olacak kadar ayrı temalar işlenmiştir.
Son Söz: Aşk-ı Memnu, Madam Bovary’i Anna Karennia’yı anımsatan, kurgusu, konusu bakımdan başarılı bir romandır. Bu konu hakkında yazılan makaleler, kitaplar da bu konuda ortaktır.
1.Kırık Hayatlar romanı başındaki “Muharrir( yazar) Ne Diyor” başlığından : “.. Bir muharrir kendi eserleri hakkında sahih bir fikir beyan edemez, bununla beraber cesaret ederek diyeceğim ki Kırık Hayatlar gerek dil gerek yapı bakımından kendisinden evvel yazılan ve nasılsa edebiyat tarihinde husus ( özel )bir mevkie ( konuma) müstahak addedilen ( layık görülmüş )Mai ve Siyah ile Aşk-ı Memnu romanlarından çok üstündür. Münekkitler ( eleştirmenler) ne hüküm verirler bilmiyorum fakat bu iddiayı serdederken (böylece söylerken ) hiçbir öğünme hevesine kapılmadan söylemek isterim ki bu kitap muharririn en olgunluk devresinin mahsülüdür. Elbette ki bu hükmü, eser her türlü tenkide sebep olacak nakiselerden ( ayıplardan) ârîdir (hürdür ) manasına ( anlamında ) almak doğru olmaz.”
Kaynaklar
Berna Moran, Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış I, İletişim Yayınları, 21.Baskı, İstanbul
Kenan Akyüz, Modern Türk Edebiyatının Ana Çizgileri 1860 1923, İnkılap Kitabevi, İstanbul
Fethi Naci, Yüzyılın 100 Türk Romanı, Türkiye İş Bankası Yayınları, 5. Baskı, 2012
Nurullah ULUTAŞ- Emine ULU, Türk Romanında Kimlik Bunalımı, Turkish Studies International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 10/8 Spring 2015, p. 2095-2114 DOI Number, Erişim Tarihi: 20.04.2015; Çarşamba, 17.18
http://dx.doi.org/10.7827/TurkishStudies.8003 ISSN: 1308-2140, ANKARA-TURKEY
Bu yazıda, Berna Moranın Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış adlı eseri temel olarak kullanılmıştır.