Derebeylik Nedir?
Ortaçağ Avrupa’sında skolastik düşüncenin de etkisi ile oluşan toprak zenginleri, sahip oldukları topraklar üzerinde sadece ekonomik üstünlüğü değil aynı zamanda siyasi ve askeri üstünlüğü de ellerinde tutuyorlardı. Bu üstünlük toprak içerisinde yaşayan belirli kimselere karşı değil diğer toprak zenginlerine karşı da bir üstünlüktü. Toprak sahipleri toprakları üzerinde kendi ordularını kuruyor, kendi ticaret ve siyasi teşkilatmalarını yönetiyorlardı. Zaman zaman bu toprak zenginleri kendine ait genel bir askeri teşkilatlanması olmayan krala karşı bile kafa tutabiliyorlardı.
Kral topraklarında güvenliği sağlayabilmek adına hem ekonomik hem de askeri açıdan bu toprak zenginlerine bağımlı halde varlığını sürdürdüğü bu dönemde oluşan bu rejime Derebeylik rejimi ya da feodal rejim denilmekteydi. Bu tanımdan da anlaşılacağı gibi toprak sahiplerinin herbiri farklı derebeyliklerini oluşturuyorlardı.
Roma İmparatorluğunun Cermen saldırıları sonucu yıkılması feodal sistem de denilen derebeyliklerinin güçlenip yayılmasında yine büyük rol oynamıştır. Roma İmparatorluğunu istila edip bu topraklara yerleşen Cermen krallıklar Roma İmparatorluğu döneminden farklı olarak merkezi otorite kurmadılar. Bunun yerine, kendi ekonomisini ve geçimini sağlayabilen birçok küçük krallıkların birleşiminden oluştular. Bu noktada feodal teriminin kullanımı önemlidir çünkü kurulan bu küçük krallıkların herbirine feodal beylikler ya da derebeylik denilmekteydi.
Bu derebeylik düzeninin gelişerek bilinen feodal yapı halini alması neredeyse iki asır sürmüştür. Roma İmparatorluğunun devrilmesinden sonra 10. yüzyıla kadar süren gelişmeler derebeyliklerin kendini geliştirerek şeklini sürekli değiştirmesine neden olmuştur.
10. yüzyıl sonunda oluşan yapıyı kısaca açıklamak gerekirse şu şekilde söylenebilir: oluşan serf sınıfı soyluların toprağını işlerken olası istilalara karşı ise şövalyeler tarafından korunmuşlardır. Bu şövalyeler genel olarak Avrupa’yı istilalardan koruyan bir askeri sınıf idi ve üretimi gerçekleştiren köylülerin koruyucu soylularıydı. 9. ve 10. yüzyıllarda Avrupa da kendini gösteren istilalar bu sistemin Avrupa’da daha geniş alanlarda uygulanırlığını arttırmıştır. Bu sayede o dönemde Avrupa’da yaşanan göçebe istilaları da durdurulmayı başarmış Avrupa’da güvenlik içinde üretim sağlanmıştır.
Derebeyliklerin Kuruluşu
Derebeylik sisteminin Kavimler Göçü sonrası 375 yılı itibarı ile ilk kez ortaya çıkmaya başladığı bilinmektedir. Tam olarak başlangıcı ise 9. yüzyıla kadar uzanmaktadır. 9. yüzyıl ve 15. yüzyıl arasında etkinliğini gösteren derebeylik sistemi çok küçük hükümdarlıklar şeklinde de açıklanabilir. Halkın köylü ve şehirli şeklinde ikiye ayrılmış olması da yine derebeylik sisteminin bir sonucudur. Derebeylikleri arasında da hiyerarşik bir yapı görmek mümkündür. Bu durum küçük derebeylerinin kendinden daha büyük derebeyliklerine bağlı olması şeklinde açıklanabilir. Bu durumda kendinden daha büyük bir derebeyinin isteği durumunda küçük derebeyi ordusu ile birlikte büyük derebeyine yardım etmekle yükümlüydü. Bu kurala uymayan küçük derebeylikleri isyan etmek durumundaydılar.
Ateşli silahların bulunması ile birlikte varlıkları teker teker yok olmaya başlayan derebeylikleri haçlı seferleri sırasında büyük kayıplar vermişlerdir.
Derebeylik teşkilatının bir hristiyanlık teşkilatı olduğunu söylemek mümkündür. Her ne kadar derebeyler derebeylikleri sınırları içerisinde bir hükümdar gibi kuvvetli iselerde kilise ve incil de kontrolü sağlamakta büyük rol oynamaktaydı. Müslümanlığa bakıldığında ise bu sistemden farklı olarak hükümdar hanedanı dışında başka bir toprak zengini asiline ya da sözü geçen başka bir güçlü kimseye rastlanmamaktadır. Güç ve yetki tek elde toplanmıştır. Bu sebeple derebeylik teşkilatının osmanlıda görülmediğini söylemek mümkündür.
Derebeyliklerinde askeri gücün sahibi kral ya da devlet değil derebeyleri idi bu durum derebeylerinin krala karşı çok fazla güçlenmesine ve askeri yapının kopuk bir şekilde oluşmasına neden olmuştur.
Derebeyliklerin Yapısı
Derebeylik sisteminin ilk olarak Frank Karölenj İmparatorluğu üzerinde oluştuğu için Derebeylik sisteminin kuruluş vatanı Fransa olarak gösterilmektedir. Bu feodalizmin Britanya’ya gelmesi ise yine göçebe saldırıları sonucu olmuştur. 1076 yılında Britanya’yı istila eden Normanlar Fransa’dan getirdikleri Derebeylik sistemin İngiltere’de de yüz göstermesini başarmışlardır. Daha sonra Britanya adasını tam olarak ele geçiren Normanlar İngiltere topraklarında da tam olarak bir derebeylik sisteminin kurulmasını sağlamışlardır. Burada Avrupa’nın diğer kesimlerinden farklı olarak feodal rejim kendiliğinden aşağıdan yukarı doğru değil, üstteki gücün yetkisi ile yukarıdan aşağı doğru kurulmuştur. Gücü elinde bulunduran Normanlar’ın İngiltere’de bu şekilde derebeylik sistemini sağlamaları İngiltere’deki bu sistemin diğer bölgelere göre daha sağlam ve uzun ömürlü olmasını sağlamıştır.
İnsanlar arasında eşitliğin söz konusu olmadığı, kölelik sisteminin uygulandığı ve derebeyliklerinin sözünün zenginlikleri doğrultusunda geçtiği bir yönetim düzeni olan derebeylik döneminde, zengin derebeyleri zenginliklerine zenginlik katarken halk, köle şeklinde, karın tokluğuna çalışma pahasına kullanılıyordu. Köle şeklinde çalıştırılan halk Serf ismi verilen sınıf oluşturuyordu ve hiyerarşik bir yönetim yapısının oluştuğu bu ortaçağ avrupasında en üstte kral varken en alt tabakayı hiçbir özgürlüğü olmayan bu serfler oluşturuyordu. Şenyörler de denilen feodal beyler yani derebeyliklerin sahipleri bu serfleri istedikleri gibi satın alın satabiliyorlardır.
Derebeyliklerde Askeriyenin Yapısı
Derebeyliklerinde yetiştirilen askerlere Şövalye denilmekteydi ve bu şövalyeler kendi derebeyliklerinden başka kimseden emir almıyorlardı. Bu durum Avrupa’da ortaçağda yıkım ve talan etmenin başarı sağlamasına neden oldu. Yeteri kadar kontrolü olmayan derebeyliklerinde askeri güç kendi kafasına göre yerleşim yerlerini istila ediyor, insanları öldürüyor ve kadınlara tecavüz ediyorlardı. Bu şövalyeleri yargılayacak ve cezalandıracak yeterli bir kontrol sistemi mevcut değildi.
Bu siyasi bölünmüşlük ve sosyal eşitsizlik sisteminin bu kadar uzun asırlar boyunca varlığını sürdürebilmiş olmasının nedenlerine baktığımızda, derebeylikler kurulu olmuş oldukları kalelerin yıkılabilmesinin o zamanın teknolojisi ile imkansız olması önemli bir neden olarak karşımıza çıkar. Bu kalelerin sağlamlığı köylüler üzerinde mutlak haklara sahip olan derebeyliklerin güçlerini korumalarını sağlamıştır. Ateşli silahların ve topların bulunması ile bu kalelerin ele geçirilebilir ve yıkılır hale gelmesi zaten derebeylik sisteminin de sonunu getirmiştir.
Halkın bu şekilde sadece karın tokluğuna çalıştırılıyor olması köylü kısmının bir sermaye sahibi olmasının önüne geçmiş ve ömürleri boyunca derebeylerine bağlı şekilde çalışmaktan başka çare bırakmamıştır.
Derebeylik düzeninin bulunduğu yönetimlerde zenginliğin ölçüsü topraktır. Bu aynı zamanda askeri bakımdan gücün de zenginlik gibi toprağı elinde bulunduran kişilerin elinde olduğunu gösterir. Ancak bu durum bu beyliklerin dışa kapalı bir hale gelmesine neden olmuştur bunun bir sonucu olarak da krallık olarak gelişme çok yavaş bir şekilde ilerlemiş ve hatta derebeylik döneminde bu tür gelişmeler durma noktasına gelmiştir. Sadece kendi içerisinde üretim ve ticaret yapan derebeyler rekabet ortamının oluşmasının önüne geçmiştir.
Feodal yapının tamamen sarsılarak yıkılması da yine bu yüzden olmuştur. Zaman içerisinde değişen bu ekonomik düzen, rekabet ve teknolojik gelişmeler feodal yapıların yıkılmasının önünü açmıştır.