Dünya Edebiyatında Sembolizm
Sembolizm ki Türkçe adı ile
Simgecilik, sadece şiir için geçerli bir akımdır. Coşumcular gibi ya da
Gerçekçiler gibi roman dünyasını da etkilememişlerdi.
Simgecik, Fransa’da ortaya çıkmıştır ve ortaya çıkışı bir bildiri ile olmuştur. Simgecilik için dört isim zikredilir ve bu dört isim gerçekten de bu akımın temelini oluşturmaktadır ki az sonra o dört şairin üçüne değineceğiz.
1886 yılında Sembolizm beyanı ortaya atılmıştır ve 19.yüzyılın ikinci yarısında da
- Dekadanlar
- Sembolistler
olmak üzere iki grup ortaya çıkmışlardır. Öncelikli konumuz Sembolistlerdir.
Bu akımın mimarı Parnasçılardır…
Parnasçılar, sürekli sadece dış dünya ile ilgilenen bir şiir dünyası yaratmışlardır. Bu dünyada sembol yoktur, Aristo’nun deyimi ile tam anlamıyla bir “Doğa taklidi” vardır. Doğanın insanda uyandırdığı düşünceler değil doğanın kendisi şiiri oluşturmuştur. Parnasyenler, doğanın güzelliklerini kağıda farklı bir şekilde aktararak bir sanat yaratmak istemişlerdir. Aslen bu da onları sadece çiçek böcek şairi yapmış ve kuru bir sanat deneyimine sürüklemiştir. Sembolistler ise Parnesyenlere karşı bir akım başlatmışlardır, aslında Sembolist akımın mimari Parnesyenlerdir desek hiç de haksız sayılmayız.
Sembolistlerin oluşumu için sadece edebiyat…
Sembolist akım herhangi bir siyasi akım ile (Dadaizm gibi) oluşmadı. Evet, 19.asır Fransa’sı bir devrim yaşamış, ülkeler bölünmüş, Cumhuriyet kurulmuştu ama aslında Sembolizm bunların hiçbiri sayesinde oluşmadı. Bu akım sadece bilimin sanata kadar ulaşan determinist anlayışına karşı yapılan sanatsal bir hamledir. Öyle ki determinist açı, sadece var olanı ya da var olmak üzere olan şeyleri deney ve gözlem yardımıyla açıklar ve bu da Parnasyen açısını birebir verir. Sembolistler ise bilimin soğuk elleri yerine kişinin hayal gücüne dokunmayı ister ki bu da aslında bir edebiyat alanına en çok uyan istektir. Nitekim Sembolistler de bunu başarmışlardır ve Sembolist akım Fransa’da başlayıp önce Rusya’ya sonra da hemen hemen her uygarlığa ulaşmıştır.
Sembolist düşünce yapısı
Yukarıda da bahsedildiği gibi Sembolizm şiirde aklı reddeder bu bakımdan o güne kadar ki diğer düşünce akımlarından –ki Sembolistlerden önce Realistler, Natüralistler ve sadece şiir alanında hüküm süren Parnaslar vardı – farklı bir düşünce yapısına sahiptir.
Sembolizm, Pozitivizmi reddeder ve İdealizme yakın bir düşünce çizgisi çizer. Evrende bir belirsizliğin olduğunu benimseyen Sembolistler yine bilime hemen hemen karşı olan Sezgicilik anlayışına sahiptirler. Realizm gibi bilime önem vermezler çünkü onların bilim dedikleri şeyin evreni çözmekten aciz olduğunu düşünürler. Bu yüzden şiirlerinde mantık ya da bilim kırıntısı yoktur. Sembolistler aslında tüm bu özellikleri ile şiiri kendilerine has kılmışlardır ve elbette Sembolist şiir kapalı bir şiirdir.
Sembolizm Tarihçesi
1860’lı yıllarda ilk sembolist şair o zamanlar 39 yaşında olan Charles Baudelaire’dir; dolayısıyla ilk Sembolist şiir de Baudelaire tarafından kaleme alınmıştır. Ayrıca bir başka önemli nokta da ise ilk “Sembol” adının Baudelaire’ce kullanılmış olmasıdır. Baudelaire, yaşı dolayısıyla hem Romantik hem de Parnas şiirini tanımış ve dolayısıyla genç şairlerce “Şiirin Tanrısı” olarak adlandırılmıştı. Yalnız sadece bu kadar ile Sembolizm’in kurucularından sayılmaz Baudelaire. O, Sembolizmi ayıran en önemli noktada durduğu için de önemlidir: Şiire Ben’i koymak.
Baudelaire’in 1857'de Les Fleurs du Mal adı ile yayınladığı bir şiir kitabı var ki bu şiir Türkçeye Elem Çiçekleri olarak çevrilmiştir. Oysaki kelimesi kelimesine tam çevirisi Kötülük Çiçekleridir. Baudelaire’in kitabına bu ismi seçmesinin nedeni ise Sembolizmi ayıran o noktadır: Baudelaire bu kitabında kendi duygularından, kendi içindeki kötülüklerden kısaca kendisinden bahsetmiştir. Hatta kitap aşırı derecede müstehcen bulunduğu için devrinde basılmamıştır. Baudelaire’in bu sansürlü kitabı ile Sembolistler ikiye bölünmüşlerdir:
- Şiirlerinde kendilerinden bahsedenler
- Şiirinde kendilerinden bahsetmeyenler
Stéphane Mallarmé ve Paul Marie Verlaine ise Sembolizmin diğer ayaklarındadır ki aslında bu iki şair Sembolizmi sistemi bir hale getirmişlerdir.
Mallarmé şiirlerinden kendisini ve ben duygularını işlemez bu bakımdan Baudelaire ile ayrılır. Bu anlamda Sembolist şiir iki ana ekole ayrılır ama bu sefer bu etkinin oluşturucularının adları ile:
- Baudelaire Etkisi/Ekolu: Şiirlerinde kendilerinden ama özellikle kötü özelliklerinden bahsedenler
- Mallarmé Etkisi/Ekolu: Şiirlerinde kendilerinden bahsetmeyenler
Bu ekoller sadece Fransayı değil, Sembolizmin yayıldığı her uygarlıkta hüküm sürmüş ve şairler bu ekolleri benimsediklerini makaleleştirmiş ve hatta birçok zaman bu şairler ait oldukları ekolün sıkı birer fanatiği bile olmuşlardır.
Dekadanlar
Sembolizm konusunda özellikle Fransa’da yani kaynağında Sembolist akımdan bahsedildiğinde Dekadanlar konusu anlatılmadan konu bitirilmez ki bizde konuyu bu ekol ile kapatıyoruz.
Fransa’da bir dergi çıkıyor, adı: Décadentisme. Bu dergide o zamanın Parnas şiirindeki açıklığa ters olarak oldukça kapalı ve anlamsal olarak katmanlı şiirler yazılıyor. Bu şiirleri anlayamayan insanlar bu dergidekiler için züppe, çok bilmiş gibi yakıştırmalarda bulunuyorlar. Bu tartışmalar öyle bir noktaya geliyor ki dergi kapatılıyor, yalnız bu konunu Sembolizm ile ilgisi şudur: Bu dergiden çıkanlar Sembolist bildirgeyi yayınlıyor. Bizim bu konuyu sona bırakmamız ve Sembolizmin tarihçesinde bu olaya yer vermememizin nedeni ise bu dergiden önce de bir Sembolist akımın var olmasıdır.