İstanbul’un Simgesi Lale Nedir?
Lale, Osmanlı’dan günümüze kadar gelmiş ve birçok anlamı olan nadir çiçeklerden biri. İstanbul denince akla ilk gelen çiçek laledir.
Lale, ilkbahardan sonbahara kadar nazenin yapısı ile insanlara gülümseyen asil bir çiçektir. Anavatanı Anadolu olan lale, Osmanlı döneminde Avrupa’ya yayılmıştır. Herkesin severek izlediği, renklerine göre anlamları olan ve onlarca türü bulunan nadide çiçeklerden biridir. Lale, gurulu bir çiçektir ve asil bir geçmişe sahiptir.
Türk kültüründe ve İslamiyet’te çeşitli anlamlar yüklenen, birçok döneme tanıklık eden süs bitkisidir. Mimariden edebiyata, çinilerden kumaşlara kadar birçok alanda izlerine rastlanır. İstanbul denince akla gelen ilk çiçektir. Türkiye’de adına festival düzenlenen, Avrupa’ya Osmanlı’dan yayıldığı halde Hollanda’nın sahiplendiği ve paylaşılamayan bir çiçektir. Paylaşılamaz; çünkü gören herkesin hayran kaldığı mükemmel bir görünüşü vardır. Lale tarlaları, toprağa serilmiş halı gibi izlerken insanı mest eder. Bir çiçekten çok daha fazla anlamlar ifade eden lale; aşkı, güzelliği, nezaketi, inceliği, zarafeti nazik gövdesinde pekiştirmiştir. Bu kadar övgüyü hak eden laleyi anlatmak için bazen kelimeler yetersiz kalabiliyor. Yine de anlatmayı deneyelim!
Lalenin Özellikleri
Lale, Zambakgiller familyasından Tulipa cinsi bir süs bitkisidir. Soğanlı ve çok yıllık otsudur. Soğanlarının üzerinden zarımsı örtü vardır. Yaprakları mızraksı ve uzundur, çiçekleri kadeh şeklindedir. Çiçekleri parlak altı taç yapraklı, bir çeneklidir. Çok tohumlu bir bitkidir. Kapsül yapılı meyveleri vardır. Çiğdem ve zambak yakın akrabasıdır. Ağırlıklı olarak bahçe ve parklardaki süslemelerde kullanılır. Buket ve aranjmanlarda da güzel bir hediyedir.
Lale ağacı ise, anavatanı Güney Amerika olan, Manolyagillerden bir ağaçtır. Çiçeği ve yaprağı görünüş olarak laleye benzediği için bu ad verilmiştir. Lale çiçeği ile görsel benzerliği dışında herhangi bir akrabalığı bulunmuyor.
Lale, Edebiyat ve Osmanlı
Lale, edebiyat tarihimizde önemli bir yere sahip. Şiir ve edebiyatta ilk olarak Mevlana tarafından kullanılmış. Tasavvuf ilminde Allah’ın birliğini temsil eder. Lale yapraklarının yukarı doğru el açılmış gibi şekil alması sebebiyle “dua etmek” anlamı da yüklenmiştir. Divan edebiyatında ‘şarap kadehi’ ve ‘aşığın göğsündeki yara’ anlamlarında kullanılır. Osmanlı’da lale motifinin uygulandığı bezeme ve mimarlık öğelerine ise ‘lale üslubu’ adı verilirdi. Padişahların kaftanlarından pabuçlarına kadar giysilerinde lale figürü kullanılırdı.
Laleye Osmanlı döneminde o kadar değer verilmiş ki, yüzlerce çeşidi üretilmiş. Yakut ışığı, beyaz nur, sevgilinin yüzü, bahar sabahı, gül bahçesinin oku gibi şaşaalı isimler verilmiş. Hatta İran’dan getirilen ‘Duhterî’ veya ‘Kızlık’ olarak bilinen lale soğanının tanesi bin altın değerindeydi. ‘Çiçek Endümen-i Daniş’i adı verilen bir akademi bile kuruldu.
Sözlük anlamı olarak çiçek dışında mahkûmların boynuna geçirilen halkaya ve meyve toplamak için kullanılan çatallı değneğe de lale adı verilmiş. Kırlarda yetişen gelincik çiçeğine de gelincik lalesi veya lale diyenler vardır. “Lale” kelimesinden türetilmiş bazı kelimeler de var. Bu kelimeler şunlardır; Laledan: Lale vazosu, Lalehadd: Lale yanaklı, Lalefam, Lalereng ve Lalegun: Lale renkli, Lalename: Lale için yazılan şiir ve nesirlerin bulunduğu risale, Lalegül: Türk Müziği’nde bir makam ve kadın ismi, Lalelik: Lale vazosu, Laleli: İstanbul da bir semt, Laleruh: Lale yanaklı, Bir Türk Müziği makamı, Laleveş: Lale gibi, Lalezar: Lale bahçesi, Lalezari: Lale bahçesi sahibi…
Laleler, duyguları ifade etmek için de kullanılır. Renklerine göre anlamları vardır. Sarı lale; sevgi ve hoşgörüyü temsil ederken, kırmızı lale; ‘seni seviyorum’ ifadesinin yansımasıdır. Beyaz lale; saflık ve temizlik, pembe lale ise; şefkat ve sadakat anlamlarını içerir.
Çiniler, kumaşlar, halı ve kilimler ve mücevherler gibi birçok yapı, obje ve alanda kullanılan lale figürü, geçmişten günümüze sanatkârların vazgeçemediği ve işlemekten zevk aldıkları bir figür olarak önemini koruyor.
Lalenin Avrupa’ya Yayılışı
Lale, Avrupa’ya Osmanlı’dan yayıldı. Ancak asıl vatanının Orta Asya olduğu ve buradan Anadolu’ya Türkler tarafından getirildiği yönünde rivayetler de var. Anadolu’da 12. yüzyılda lale figürleri kullanılmış. 16. ve 18. yüzyıllar arasında lale Osmanlı’da en görkemli yıllarını yaşamış.
İlk lale soğanı 1562 yılında Alman diplomat Busbecq tarafından İstanbul’dan Viyana’ya götürülmüş. Daha sonra Hollanda, ardından Kanada’nın Ottawa kentine geçmiş. Hollanda o dönemden bugüne laleyi o kadar sahiplendi ki, günümüzde lale ihracatından hatırı sayılır gelir elde ediyor. Hollanda’nın lale tarlaları fotoğrafçıların gözde mekânlarındandır. Hollanda, Ottawa ve Japonya laleye sahip çıkarak birçok etkinlikle ülke tanıtımı ve turizm geliri elde etmek için kullanmaktadır.
Ters Lale
Anadolu coğrafyasının endemik bitkilerinden olan ters lalenin anavatanı Hakkâri’dir. ‘Hakkâri lalesi’ ve ‘Şemdinli lalesi’ gibi isimlendirilir. Genellikle sarı ve turuncu rengindedir. Boyu 60-80 santimetre arasındadır. Avrupa’da ilaç ve kozmetik sanayisinde katkı maddesi olarak kullanılıyor. Dünya üzerinde 165 tür ters lale olduğu tahmin ediliyor.
Birçok dinde kutsal kabul edilir. Hüznün sembolü olarak bilinir. Hıristiyan inanışına göre ters lale, Hz. İsa’nın çarmıha gerilişine şahit olan Hz. Meryem’in gözyaşlarının düştüğü yerde yetişmeye başlamış. Müslümanlara göre de Kerbelâ’da Hz. Hasan ile Hüseyin’in şehit edilmesi sebebiyle lalelerin başı bükük kalmış. Ferhat ile Şirin’in kavuşamamasının sembolü olduğu da rivayet edilir. Hakkâri ve Van’da hüznün sembolü olarak mezarlarda yetiştirilir. Anadolu’da ‘ağlayan lale’ olarak da bilinir. Anadolu’dan batıya 16. yüzyılda Fransız bir botanikçinin götürmesi ile yayılmış.
Ters Lale ve Selimiye Camii
Bir ters lale hikâyesi de Edirne’deki Selimiye Camii’nde yaşanmış. Müezzin mahfilinin mermer ayaklarından birinin üzerine kazınmış serçe büyüklüğündeki ters lale figürü, Selimiye’ye ziyarete gidenlerin camiden çok görmek istediği ilginç bir figür. Peki, Mimar Sinan buraya neden ters lale figürü yaptırmış.
Rivayete göre, müezzin mahfilinin bulunduğu bölge Lale isminde bir kadının arazisiymiş. Birçok altın teklifine rağmen kadın arsasını satmak istememiş. En sonunda ‘buraya cami durdukça hatırlanmamı sağlayacak bir şey koyarsanız satmayı kabul ederim’ demiş. Bunun üzerine mahfilin ayaklarından birine lale figürü yapılmış; ancak kadının tersliğini belirtmesi için lale ters olarak resmedilmiş.
Bu arada, Selimiye’deki çinilerde de 98 çeşit lale figürü olduğunu da belirtelim. Müezzin mahfilinin mermer ayağındaki ters lale ile birlikte 99 adet lale figürü yer alıyor.
Mimar Sinan’ın, Selimiye Camii için nazarlık olsun ve ziyarete gelenlerin keskin nazarını ters laleye çeksin diye 99. laleyi ters olarak yaptırdığı da tarih araştırmacılarının tespit ettiği bir başka rivayettir.
İstanbul ve Lale
Lale, İstanbul’la özdeşleşen bir çiçek. İstanbul’daki birçok tarihi binada lale figürüne rastlamak mümkün. Camileri süsleyen çinilerde, cam eserler, hat ve tezhip süslemelerinde lale figürünün oldukça fazla olduğu görülür. Tarihte ‘çiçek medeniyeti’ olarak anılan Osmanlı’dan İstanbul’a kalan bir mirastır lale...
Osmanlı’nın 1718-1730 yılları arasındaki ‘tefekkür ve ihtişam’ dönemine Lale Devri adı verilir. III. Ahmet’in saltanat devrini anlatmak için kullanılır. Yahya Kemal Beyatlı’nın adını verdiği ve 1910 yılında tarih kitaplarına giren bu dönem; İstanbul’un imar edildiği, matbaanın kurulduğu, kültürel gelişmelerin yaşandığı dönem olarak kaydedilmiştir. Bu yıllar arasında İstanbul’da yaygın olarak lale yetiştirilmiş ve lale İstanbul’la özdeşleşmiştir.
Lale Devri’nde sadece İstanbul’da 200 çeşit lale soğanı olduğu rivayet edilir. Bazı kaynaklar 2000 çeşit lale olduğunu belirtir. Bu lalelerden bazıları; mahbud, berri lale, lale-i hamra, lale-i dağdar, lale-i deşti şeklindedir. Lale Devri, Patrona Halil İsyanı ile sona ermiştir. İsyan sırasında pek çok kasır ve köşkteki lale bahçeleri tahrip edilmiştir.
İstanbul Lalesi
En dikkat çekici lale türlerinden biri de İstanbul Lalesi’dir. Hançerî sivri yaprakları, badem şeklinde çiçekleri vardır. İstanbul Lalesi’nin 1588 çeşidi olduğu yönünde rivayetler vardır.
İstanbul Lalesi’nin üretim, tanıtım ve yayılmasını artırmak amacıyla 2006 yılından beri İstanbul’da lale festivali düzenleniyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen festival kapsamında her yıl 1-30 Nisan tarihleri arasında çeşitli etkinlikler tertipleniyor. 2017 yılında 12. Lale Festivali gerçekleştirildi. Festival boyunca Emirgan Korusu, Sultanahmet Meydanı ve Kadıköy Göztepe 60. Yıl Parkı’nda çeşitli etkinlikler düzenleniyor. Tenis ve futbol turnuvaları yapılıyor, resim sergileri açılıyor. Her yıl Sultanahmet Camii’nin yanındaki meydanda da dünyanın en büyük lale halısı oluşturuluyor. Festival kapsamında İstanbul halkına binlerce lale soğanı dağıtılıyor. Son on yıl içinde İstanbul’da belediyenin öncülüğünde dikilen lale sayısı ise 50 milyonun üzerindedir.
Öte yandan, lalelerin yaygınlaştırılması ve korunması, lale türlerinin çoğaltılması, ulusal ve uluslararası platformlarda tanıtılması, üretiminin geliştirilmesi, laleyle ilgili kültür ve sanat araştırmaları yaparak çeşitli eserler ortaya koymak amacıyla 2012 yılında Sarıyer’de İstanbul Lale Vakfı Lale Müzesi ve Araştırma Merkezi kuruldu.
Son olarak not düşelim; Türkiye’nin uluslararası arenada tanıtılması için kullanılan logoda da lale figürü bulunuyor.
Kaynaklar
https://ilav.org