Makaleler

Milli Edebiyat Dönemi Nedir?

Yazar: Diba Bahadıroğlu

Milli edebiyat devri olarak adlandırılan 1911 – 1923 tarihleri arasındaki edebiyat dönemine “Milli Edebiyat Dönemi Akımları Nelerdir?” adlı makalede bir giriş yapmıştık. Hatırlatmak gerekirse dört akımdan bahsetmiş ve bu akımlardan Milli Edebiyat dönemine temel oluşturacak Türkçülük akımına geniş bir yer vermiştik. Şimdi bu makalede Milli Edebiyat dönemini, bu döneme etki eden Türkçülük akımının en önemli yayın organı olan Genç Kalemler dergisini işleyeceğiz. Milli Edebiyatın bildirisi kabul edilen Yeni Lisan makalesi ise “Yeni Lisan Hareketi Nedir?” başlıklı yazımızda irdelenecektir.

Genel Olarak Milli Edebiyat...

Genel olarak Milli Edebiyat, milliyetçilik ideolojisinin bir ürünüdür. 1911 yılında Selanik’te çıkmaya başlayan Genç Kalemler de bu ideolojinin ürünüdür.  Zaten Milli Edebiyat terimini de ilk kez Genç Kalemler dergisinde, Ali Canip (Yöntem) kullanmıştır. Ati-i Edebimiz yazısı, Milli Edebiyatın ruhunu anlamak açısından önemlidir; okunmasını tavsiye ederiz ki biz de şimdi bu yazıdan yola çıkarak bu başlığı kapatacağız.

Milli Edebiyat, Ali Canip Yöntem için bir ihtiyaçtır. Osmanlının bir milli edebiyata ihtiyaç duyduğunu açık ve net olarak bildirir. Bu milli edebiyatın oluşumunu ise gençlere bırakır. Zira gençler gelecek neslin anahtarıdır, yenilik isteniyorsa önce onlara başvurulmalıdır der Ali Canip Yöntem.

O zaman akıllara gelen bir soru var: Osmanlının edebiyatı yeterince milli değil miydi? 

Cevap basit: Değildi. Türkçe yok gibiydi ve işin kötü yanı edebiyatımız da Türk unsurları azdı. Yararlandığımız destanlar da Fars destanları idi. Ek olarak kullanılan dilde de Arapça ve Farsça unsurlar çok fazla idi. O kadar ki aydınlar Arapça ya da Farsça sözcüklerin yazımına ve imlasına azami derecede dikkat ederken Türkçe sözcükler rastgele yazıldığı için Lehçe-i Osmani’ye ve Kamus-ı Türkî’ye kadar adam akıllı Türkçe sözlüğümüz dahi yoktu. Hal böyle olunca milli bir edebiyattan bahsetmek çok zor ve hatta imkansızdır. Nitekim milli edebiyat için önce dilin de milli olması gerekir, bu zamana kadar da elimizde ne dil kalmıştı ne edebiyat. ( Halk şiirini ayırmak gerekir bu aşamada ama halk şiiri her ne kadar milli olursa olsun bir edebiyat kurmak için asla yeterli olamadı.)

Pekala ne yaptı Milli Edebiyat? Nasıl yeni bir edebiyat oluşturdu ve nelere dikkat etti…

Milli Edebiyat öncelikle dilde değişimler yapmaya odaklandı; Yeni Lisan hareketi de bu sayede ortaya çıktı. Daha sonra şiire ve romana konu olarak Türk unsurunu soktu. Türk milletinin adı, Anadolu’nun sorunları gibi konular romanlarda, şiirlerde işlenmeye başladı. Ek olarak Orta Asya’da Türk milletlerinin olduğu fark edildi ve ortaya bir “ Büyük Türklük” yani Turan düşüncesi atıldı. Yani, imparatorluk, kendisini oluşturan Türk unsurlarına dönmeye başladı. Genel anlamıyla Milli Edebiyat, Türkçülük akımını oluşturan tüm fikirlere böylece yer açtı.

Milli Edebiyat döneminde 1917 yılında Ziya Gökalp’ça yazılan “Sanat” şiiri, Milli Edebiyat döneminin sanat anlayışını dile getirir. Bu şiirinde Ziya Gökalp, dile, edebiyata bakış açısını meydana getirir. Şiirde, yabancı etkilerden uzak bir Türkçeden, destanlar döneminde olduğu gibi saf ve temiz bir şiirden bahseder. Aslen, bir sosyolog edasıyla şiire yaklaşan Ziya Gökalp, milli şiir bilincini gayet net bir şekilde ortaya koymuştur. Zaten Milli Edebiyat denildiğinde şu isimler başı çekmektedir:

  1. Ziya Gökalp

  2. Ömer Seyfettin

  3. Ali Canip Yöntem

  4. Mehmet Emin Yurdakul

Bu önemli isimler Genç Kalemler dergisine ucundan ya da bucağından dokunmuşlardır. Şimdi ise bu aydınları birleştiren Genç Kalemler dergisini tanıtalım..

Genç Kalemler Dergisi ve Edebiyat Dünyasına Etkisi

Bu dergi, 1 Haziran – 29 Eylül 1909 yıllarında çıkan “Hüsün ve Şirin” adlı derginin ikinci cildi olarak Genç Kalemler adı altında Nisan 1911’de Selanik’te çıkmaya başladı. Derginin kurucuları arasında Ömer Seyfettin, Akil Koyuncu, Rasim Haşmet ve Ali Canip Yöntem vardı; daha sonra bu ekibe Ziya Gökalp de katıldı. Bu gençler, yeni bir edebiyat yaratma telaşında idiler. Bu bakımdan da önce dile müdahale ettiler.  İlk kez bu dergide “Milli Edebiyat” fikri ortaya atıldı ve ilk kez bu terim Ali Canip Yöntem tarafından bu dergide dile getirildi. Yeni bir edebiyat yaratma fikrinde olan bu gençler, önce dille işe başladılar. Amaçları yeni bir edebiyatı destekleyecek bir dil ortaya koymaktı ve manifesto niteliğinde olan “Yeni Lisan” makalesi Ömer Seyfettin tarafından kaleme alındı. Bu manifesto ve yeni dil hareketi “Yeni Lisan Nedir” başlığında tartışılacağı için şimdilik es geçiyoruz. Ama şunu bilmek de fayda var, yeni lisan hareketine herkes destek olmadı. Yeni bir lisanı istemeyen aydınlar da mevcuttu ve bazen de bu konuda söz dalaşları, kalem savaşları meydana geldi. Yeni lisan konusunda destek olmayan kesim Servet-i Fünun ve Fecr-i Ati kısmıdır ki bunun nedenlerini haber verdiğimiz makalede inceleyeceğiz.

Genç Kalemler, dil hakkındaki düşüncelerinden sonra edebiyatımızın artık taklitçi bir edebiyat olmaktan çıkmasını talep ettiler. Onlar Türk edebiyatının önce Doğu edebiyatını sonra da Fransız edebiyatını tekrar eden bir edebiyat olmasından bıkmışlardı ve artık kendilerine has bir edebiyat istiyorlardı. Bu yöneliş de konu olarak onları Türk halkının sıkıntılarına, yaşamına yönlendirdi. Ancak bu yöneliş sadece roman, hikaye ve tiyatro içindi. Şiir için böyle bir zorunluluk yoktu ki bu da onların polemiklere daha sık girmelerine neden oldu.

Genç Kalemler dergisi, Selanik’te çıkan bir dergi idi. 1912 yılında patlak veren Balkan Savaşları yüzünden sanatçılar İstanbul’a gelmeye başladılar ve Türk Yurdu gibi başka dergilerde yazmaya devam ettiler. Önce muhaliflerde olan Fuat Köprülü, Refik Halit Karay, Yakup Kadri Karaosmanoğlu gibi yazar ve aydınlar Milli Edebiyat hareketine destek vermeye başlayınca istenen Yeni Lisan hareketi istenildiği gibi sonuçlandı ve Cumhuriyet dönemine kadar dilde büyük bir yol alındı.

Milli Edebiyat Döneminde Şiir

Milli Edebiyat döneminde şiir sanatçının keyfine bırakılmıştı. Milli Edebiyatçılar, şiiri “yalnız sanatçıya ait şahsi bir mesele, yalnız bir estetik haz vasıtası” olarak görüyorlardı. Bu bakımdan da Milli Edebiyatçılar arasında şiirle ilgili bir tutarlılık yoktu. Her ne kadar Fecr-i Aticileri ve Servet-i Fünuncuları diğer konularda hırpalarsa da şiir konusunda onlardan farklı düşünmüyorlardı.

Milli Edebiyat döneminin tutunmaya çalıştığı ve edebiyat dünyasında yer etmek için çırpındığı zamanlar 1911 ve 1917 aralıkları idi ve bu zaman aralığında zaten Türk şiiri deyim yerindeyse çorba olmuştu. Bu 6 yıllık zaman aralığında bir yandan Milli Edebiyatçılar kendilerini kabul ettirmeye çalışıyorlar bir yandan Fecr-i Aticiler ayakta durmaya çalışıyorlardı. Bunlar da yetmezmiş gibi Servet-i Fünun’un otorite isimleri olan Cenap Şahabettin ve Tevfik Fikret hala itibarlarını korumakta idi. Ayrıca İslamcılık akımına gönül vermiş olan Mehmet Akif Ersoy da olayın başka bir kanadındaydı.  Ek olarak Fecr-i Ati şairlerinin dağılma dönemleri de bu bahsi geçen 6 yıl içinde olur ve dağılan topluluktaki şairler, kendilerine yeni bir yol aramak için küçük denemeler daha yaptılar ki bu da zaten karmaşık olan şiir dünyasını daha da karıştırdı. Zaten Milli Edebiyat şairlerinde şiir bir kurala bağlanmamıştı ve şiirde sanatçıların kişisel zevkleri daha ağır bastığından Türk edebiyatı tam bir renk cümbüşü içindeydi.

Bu dönemde milli edebiyat akımına benzer bir akım ortaya çıkmıştı. Bu akım da edebiyatın kaynağını Mevlana ve Yunus Emre de yani Anadolu’nun ilk dönem edebiyatında aradılar ama onlar kendilerini tanıtacak kadar uzun ömürlü olamadılar. Böylelikle de Milli Edebiyat akımının karşısına çıkacak kadar güçlenemediler.

6 yıllık süreçte Nev- Yunanilik akımı da dikkate değer bir akımdır. Bu konu daha sonra “Nev- Yunanilik Nedir” adlı makalede daha ayrıntılı incelenecektir.

Genç Kalemler dergisinin şairleri yani Milli Edebiyat aydınları, aruz yerine hece veznini anlatmak için dahi onlarca polemiğe girdiler ve üstelik tam bir sonuç dahi alamadılar. Milli Edebiyatçılar kaldı ki yurtları yok olma tehlikesindeyken dahi hala aşktan bahseden sanatçıları toplumsal sorunlara yönlendirmekte çok zorlandılar. Hal böyle olunca aydınların kişilikleri ve duyarlılıkları devreye girdi ve şiirde çeşitlilik ortaya çıktı. Bu aşamada zaten Milli Edebiyatçıların da çok iyi anlaştıkları söylenemez.

Bu kararsız Milli Edebiyat devrinde şiirin şairin insafına bırakılması sonucudur ve bu kararsızlık şu şiir gruplarını doğurmuştur:

  1. Mehmet Emin Yurdakul, Ziya Gökalp, M. Mermi : “Eski Türk tarihine, efsane ve geleneklerine bağlanmak” konusunu seçtiler.

  2. Yahya Kemal, Enis B. Koryürek: Osmanlının parlak dönemlerini yaşatmayı konu aldılar.

  3. Rıza Tevfik, Faruk Nafiz Çamlıbel, Orhan Seyfi Orhon, Yusuf Ziya Ortaç: Halk nazım şekilleriyle ve hece vezni ile şiir yazıyorlardı ama bu şekilleri modern hale getirmişlerdi.

Bu karışıkların önlenmesi için 1917 yılında haziran ayında Şairler Derneği kuruldu. Bu derneğin amacı farklı istikametlere giden şairler bir fikir altında birleştirmekti. Bu derneğin kurucuları arasında Ömer Seyfettin, Orhan Seyfi, Hakkı Seyfi gibi isimler vardı. Ne yazık ki bu derneğin toplanma yeri Türk Ocağı, derneğin kararlarının yayınlanacağı organ Servet-i Fünun dergisi olunca şairler bir fikir birliğine varamadılar. İki ayrı kutbun bulunduğu bu dernekten iki karar ancak çıkabildi:

a) Şairler istedikleri sanat anlayışını benimsemekte özgürdür.

b) Konuşma diline yakın şiir yazmak.

c) Hece veznini kullanmaya özen gösterme.

Servet-i Fünun dergisinin böylesi bir oluşuma kucak açması ile Yeni Mecmua 1917 yılında, Büyük Mecmua 1919 yılında ve Dergah 1921 yılında bu akıma katıldı ve Cumhuriyet dönemine kadar şiirimiz, aruz belasından kurtuldu.

Servet-i Fünun fanatiklerinin dışında bu akıma karşı duran başka bir topluluk olmadığı için özellikle 1917 yılından sonra gençler bu akıma tamamen katıldı. İlk zamanlar, hece – aruz sıkıntısı ya da dil ikilikleri olsa da daha sonra bu durum ortadan kalktı. 

Bu dönemde şiir yazanlar ya da şiirle uğraşanlar şu şekilde sıralanabilir:

  1. Yahya Kemal Beyatlı

  2. Ali Canip Yöntem

  3. Midhat Cemal

  4. İbrahim Alaeddin

  5. Halit Fahri Ozansoy

  6. Orhon Seyfi Orhon

  7. Enis Behiç Koryürek

  8. Faruk Nafiz Çamlıbel

  9. Ziya Gökalp

  10. Aka Gündüz

Milli Edebiyat Döneminde Tiyatro

1908 yılından sonra tiyatro çalışmaları ciddi bir şekilde artış göstermiştir. Özel tiyatroların yanı sıra resmi tiyatrolar da yaygınlık kazanmıştır. Bu dönemde 1914 yılında Darülbedayi-i Osmanî adında ilk resmi şehir tiyatrosu kurulmuştur. Paris’te bulunan Odeon Tiyatrosu müdürü Pierre Antoine (Piyer Antuan) İstanbul’a davet edilmiş ve Darülbedayi-i Osmanî’de görev almaya başlamıştır. Bu durum 1915’te yayımlana tüzüğüne göre aktörlüğü meslek edinenler için bir okul görevi görmeye başlamıştır. Daha sonra da Darülelhan adıyla bir bölüm açılmıştır ki bu bölüm operanın temelini kurmuştur. Tüm bu bölümlerden sorumlu olan Pierre Antoine (Piyer Antuan) Fransa’nın Türkiye’ye savaş açması ile ülkesine dönmek zorunda kalmış ama okul yine de varlığını sürdürmeye devam etmiştir. 1. Dünya Savaşı’nın patlak vermesi ile öğrencilerinin askere alınması okulu zor soksa da 1926 İstanbul Şehir Tiyatroları kurulana kadar kendi yağında kavrulmayı becerebilmiştir.

Bu okul – tiyatro Türk oyunlarına öncelik veriyordu ve piyes yazmak isteyen sanatçılara ciddi teşvikler sunuyordu. Sürekli roman, öykü ya da şiir ile muhatap olan Türk aydınları, ancak 1915 yılından sonra piyes yazmaya başlamıştır. Bu oyunlar da maalesef halkı tiyatroya alıştırmak için oynatılan hafif Fransız komedilerinin tesirinde kalmıştır. Daha sonra ise şiir çıkışlı bu gençler özgün oyunlar yazarken iş manzumeye gitmiştir. Bu dönemde tiyatro eserinde mükemmel bir teknik görmesek de Türk tiyatro eserlerinin dil ve üslubu gayet başarılıdır.

Bu dönemde tiyatro ile uğraşan iki isim göze çarpar: İbnüreffik Ahmet Nuri ve Müsahipzade Celal.

Not: Milli Edebiyat döneminde roman ve öykü konusunu daha ayrıntılı incelemek maksadı ile ayrı bir makale altında toplayacağız. Şimdi, sadece üzerinden kısaca geçeceğiz.

Milli Edebiyat Döneminde Roman ve Öykü

Bu dönemde Servet-i Fünun nesri karşısında hızla yükselen bir Mili Edebiyat dönemi roman ve hikayesinin ilk ürünleri Ebubekir Hazım’ın 1910 yılında çıkan Küçük Paşa adlı romanıdır. Bu romandan sonra 1919 yılındaki Refik Halit Karay’ın Memleket Hikayeleri (öykü türünde), okuyuculara İstanbul dışının da konu olabileceğini gösterdi. Böylelikle dili konuşma diline yakın, konusu tam anlamıyla Anadolu olan roman ve öyküler ortaya çıkmaya başladı. Bunun yanı sıra ilk kadın romancımız olan Halide Edip Adıvar’ın Kurtuluş Savaşı döneminde Anadolu’yu anlattığı romanları, Ömer Seyfettin’in milliyetçilik üzerine yazdığı roman ve öyküler Mili Edebiyat dönemi romanının mozağidir. Bu dönemin önemli roman ve öyküleri vardır ki Milli Edebiyat dönemini tanımak isteyenler, mutlaka bu roman ve öyküleri okumalıdır. Eksiği çok fazlası yok olan bu roman ve öykü listemiz şu şekildedir:

  1. Ebubekir Hazım – Küçük Paşa

  2. Refik Halit Karay – Memleket Hikayeleri 

  3. Halide Edip Adıvar – Turan

  4. Ahmet Hikmet – Gönül Hanım

  5. Halide Edip Adıvar – Ateşten Gömlek

  6. Yakup Kadri Karaosmanoğlu – Kiralık Konak

Bu dönemde her ne kadar sosyal konulu temalar ağırlık olsa da aşk konuları da unutulmamıştır. Romanın geri planında da olsa aşk, mutlaka işlenmiş ve hatta o savaş yıllarında bile sadece aşk konulu romanlar da görülmektedir.  Bu devirde sosyal sorunlar ele alınsa da bu, gerçek anlamda ve derinlikte bir ele alış değildi. Ama nihayetinde bireysel konulardan toplumsal konulara bir geçiş olduğu muhakkaktır.

Bu dönemin önemli romancı ve hikayecileri şu şekilde sıralanabilir:

  1. Halide Edip Adıvar

  2. Yakup Kadri Karaosmanoğlu

  3. Refik Halit Karay

  4. Reşat Nuri Güntekin

  5. Ebubekir Hazım Tepeyran

  6. Ömer Seyfettin

  7. Halide Nusret Zorlutuna

  8. Yusuf Ziya Ortaç

  9. Faruk Nafiz Çamlıbel

  10. Orhan Seyfi Orhon

Kaynaklar

Kenan Akyüz, Modern Türk Edebiyatının Ana Çizgileri, İnkılap Kitapevi, İstanbul
Korkmaz, Ramazan, Yeni Türk Edebiyatı El Kitabı 1839 – 2000, Grafiker Yayınları, Genişletilmiş 5. Baskı
Muharrem DAYANÇ, Millî Edebiyat Dönemi, Milliyetçi Edebiyat ve Millî Edebiyat Kavramı Üzerine Düşünceler, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Haziran 2012, 13(1), 91-103. 91. Erişim tarihi: 16.05.2016 15.23
İsmail Parlatır, Nurullah Çetin, Genç Kalemler Dergisi, Türk Dil Kurumu Yayınları, Yeni Türk Edebiyatı Kaynak Metinler Dizisi, Ankara 1999
Yasin Beyaz,Milli Edebiyat Döneminde Tenkid, Uluslararası Sosyal Araştırmaları Dergisi, The Journal of International Social Research,Cilt: 7 Sayı: 31 Volume: 7 , Issn: 1307-9581. Erişim tarihi: 16.05.2016; 12.30

Yorumunuzu Paylaşın