Sanat, Sanatım, Sanatçıyım
Günümüze kadar yaşamış ve bundan sonra yaşayacak olan her insan bir şekilde kendisini ifade etme ihtiyacı duymuştur ve duyacaktır. Bu ifade sözlü, yazılı, görsel veya işitsel olabilir. Duygu, tasarı, güzellik gibi olguları ifade ederken kullanılan yöntemleri ve bu yöntemler sonucu ortaya çıkan yaratıcılığı Türk Dil Kurumu sanat kelimesi ile belirtiyor. Sanatı icra edene sanatçı, icra edilen sanatın sonucunda ortaya çıkan ve insanlarda estetik bir duygu oluşturan eserlere sanat eseri deniliyor.
Sanatçı, yaşadığı toplumdan alarak kendi iç dünyasında harmanladığı duygu ve düşüncelerini estetik bir üslupla dışa vurarak sanat eserleri üretir. İçinde yaşadığı toplumun sanatçı üzerinde etkisi oldukça fazla olsa da aslında sanatçı alışılagelmişin dışında olandır. Olaylara çevresindekilerden farklı bir açıdan baktığından verdiği tepki de diğer insanlardan farklı olur. Bu tepkiyi verirken sanatçını kullandığı yöntemler sanat dallarının oluşmasına sebep olmuştur. Çünkü her sanatçının kendisini ifade şekli farklılık gösterir. Kimi sanatçılar resim, heykel gibi görsel sanatlarla, kimisi müzik, edebiyat gibi işitsel sanatlarla, bazıları ise tiyatro, bale, dans ve opera gibi dramatik sanatlarla kendisini ifade etmiştir. Normal bir insanın düşüncelerini sadece konuşarak ya da yazarak, hiçbir estetik üslup kullanmadan ifade ettiğini düşünürsek sanatçıların normal olmadığını anlamak çok zor olmaz. Sanat insanlık tarihi kadar eski bir olgudur. Sanat tarih boyunca bütün insanlığı etkilemiş, felsefi bir olgudur. Sanat sonucu ortaya çıkan eser iğrenç ve çirkin dahi olsa estetik açıdan güzeldir. Sanat felsefesi sanattaki güzelin arayışı içindedir. Oysa estetik doğada bulunan güzelliği de kapsamaktadır.
Felsefe açısından sanat 3 şekilde yapılmaktadır;
Taklit olarak sanat
Yaratma olarak sanat
Oyun olarak sanat
Platon ve Aristoteles sanat eserinin doğada var olan güzellik taklit edilerek ortaya çıktığını ileri sürmüşlerdir. Croce’ ye göre doğada ideal ve mükemmel güzellik yoktur, sanatçı eserlerine kendi kişiliğini ve yaratıcı gücünü katarak eserini mükemmel güzelliğe ulaştırabilir. Schiller oyun ve sanatın birbiriyle bağlı olduğunu, her ikisinin de hayal gücü ile hiçbir fayda gütmeden, insanı özgürleştirmek için yapıldığını iddia etmiştir.
Sanat geniş bir kavram olmasına karşın genel olarak güzel sanatlar için kullanılır. Pratik sanatlar ise zanaat kelimesi ile ifade edilmektedir. Sanat ve zanaat çoğu zaman birbiri ile karıştırılan ve birbiri yerine kullanılan kelimelerdir. Aralarındaki fark ise zanaat öğrenilerek kazanılan el becerisi ile maddi fayda sağlamak için yapılırken, sanat hiçbir fayda gütmeden yaratıcılık ve hayal gücünün dışa vurulmasıdır. Zanaatçı belirli ölçülerle birbirlerinin aynı ürünler üretirken, sanatçı tamamen özgün ve kuralsız bir şekilde eserler oluşturur. Sanatçı eğer eserini bir fayda sağlamak için üretiyorsa o zaman zanaatçı olur. Sanat ve zanaat daha doğrusu pratik sanatlar ve güzel sanatlar bu yönleriyle birbirlerinden ayrılırlar.
Yorumlar
kaynakçanız nerde ne dayanarak yazdınız bunları