Makaleler

Seyirlik Halk Oyunlarından Meddah ve Meddahlık Geleneği

Yazar: Diba Bahadıroğlu

Seyirlik halk oyunlarındaki tek kişilik gösterilerdir. Meddah gösteriyi yapan kişidir. Günümüzdeki “showman”’ler buna benzetilebilir amiyane tabir ile. 

Meddah tanımını Pertev Nail Boratav şu şekilde yapar : “XVI’ncı yüzyıl için kesin bir şey söylemesek bile XVII – XIX’ncı yüzyıllarda meddahlık bir yandan gerçekçi hikayeciliğe bir yandan da saray maskaralıklarının ve mukallidşerinmin hünerlerini  de benimseyerek taklit ve temsil yönünü geliştirmiş ve anlatılan gösteriye, seyirlik bir sanata dönüşme eğilimi gitgide güçlenmiştir.”

Meddahlar, hikaye anlatan ama bu hikayeleri taklit ve temsil yöntemi ile seyirciye yansıtan, bunu yaparken de baston ve mendil gibi araçları kullanan halk sanatçısıdır. Kimisine göre de halkı ıslah etmeyi amaçlar. Meddahların amaçları halkı ıslah etmek bile olsa bu ıslahın o insanları kırmadan olduğu açıktır çünkü meddah söze “ İsim isme, kisb kisbe, semt semte benzer. Geçmiş zaman söylenir, yalan – gerçek dinlenir, vakit geçer” diye başlar. Yani anlatacağı şeyin sadece hikaye olduğunu buna kimsenin alınmaması gerektiğini dillendirir. Ayrıca Meddah hikaye sonunda da şu meşhur sözlerini söyler “Bu kıssadır, bir mecmua kenarına kaydolunmuş, biz de gördük, söyledik. Her ne kadar sürc-i lisan ettikse affola.”

Meddah Ne Yapar?

Meddah, halkı eğlendirmek için hikayeler anlatır.  Meddahlık bir gelenektir.  Bu bakımdan belli başlı kuralları ve kalıpları vardır. Lakin sonuçta tek bir anlatıcının devam ettirdiği gelenektedir.

Meddahlar, gezicidir. Elinde bastonu ve mendili muhakkak olur ki bunlar onun seyirlik malzemesidir. Meddahlar genelde eskilerin kıraathanelerine gelir, hünerlerini orada sergilerlerdi. Meddah geldiğinde kıraathanenin en yüksek köşesi ona açılır,  meddah seyirciden daha yüksek bir yere konumlanırdı. Omzunda şal büyüklüğünde bir mendil elinde de asası vardır. Mendil ile türlü ses ve şive taklitleri yapardı. Bazen mendili işlevine uygun bazen de başka taklit unsurlar için kullanırdı.

Meddahın hikayeyi anlatış şekil belirli geçmiş zamanladır. Yani “dedi, cevap verdi” kalıpları ile anlatımını yapar, kendi başından geçmiş bir olayı değil meşhur bir  hikayeyi anlatır. Seyirciye tıpkı roman okuyor hissi verir. Hikayenin anlatımı da bu hikayeci anlatıma uygundur, meddah bu bakımdan anlattığı kişilerin taklidini yaparak seyirciyi kendisine bağlar.

Meddahlar hikayeleme tekniğinden başka direk anlatacağı kişiyi de taklit edebilir. Anlatacağı kişinin adını vermeden sadece ona ait ses ve şive taklitleri ile onu anlatabilir. Türk romancısı Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın da meddah gösterilerinde konuşmaları aktarmak için bu yönteme başvurduğu bilinmektedir.

Meddahların kalıp sözleri vardır; birincisi girişte “ İsim isme, kisb kisbe, semt semte benzer. Geçmiş zaman söylenir, yalan – gerçek dinlenir, vakit geçer” şeklindedir ve seyirciye  hikayenin başlayacağını haber verir, diğeri de hikaye sonunda  ““Bu kıssadır, bir mecmua kenarına kaydolunmuş, biz de gördük, söyledik. Her ne kadar sürc-i lisan ettikse affola” seyirciden özür dilenir. Bu son sözler, araştırmacıların kafasındaki birçok soruyu aydınlatan  kilit noktaları içermektedir :

  1. Eğer meddah mecmuanın kenarına kaydolmuş diye bir tabir kullanıyorsa demek ki bu meddahın anlattığı hikayeler yazılı eserler.
  2. Meddah dağarcığındaki hikayelerin gelişim süreçleri incelenebilir. 

Meddahlar, hikayeleri anlatırken elbette kendilerine özgü notalar ekler yoksa meddah hikayelerinde bir genişleme olmazdı. Oysa derlenen meddah hikayelerinin sayısı oldukça fazladır. Meddah yazılı hikayenin ana hatlarını alır ve yaşadığı döneme uyarlayarak yeni bir hikaye yaratabilir. Örneğin IV. Murad döneminde geçen bir hikaye içine tramvaylar, köprü ve vapurlar eklenerek hikaye daha yeni hale getirilebilir. Konu değişmez, mekan değişir ama kemik aynı kalır. Meddah hikayelerini daha ayrıntılı bir başlık altında inceleyeceğiz.

Meddahlık geleneği değerli bir gelenektir. Meddah, tarihi birimleri bizlere aktaran önemli bir  halk figürüdür. Osmanlı, Batı’nın düşünce akımlarına maruz kalınca meddahlık geleneği de yaşamak için yeniden şekillenmek zorunda kaldı. Maalesef meddahlık artık tek yönlü bir sanat haline dönüşmüş, hikayecilik rolünden çıkarak sadece günlük olayları anlatan bir taklitçi durumuna gelmiştir. Bu da geleneğe zarar vermiş hatta bir geleneğin ortadan kalkmasına zemin hazırlamıştır. Kültür hayatımıza gazetenin girmesi ile Ahmet Rasim ve Ekrem Talu da mizah yazıları ile meddahlık geleneği yazı yolu ile devam ettirmeye  çalışmışlardır. Meddah Sururi, Borazan Tevfik meddahlığı sadece ses ve görüntü taklidi ile yapan meddahlardır. Meddah Sururi’nin de bu şekilde hazırladığı bir plağı vardır. Günümüzde Burhan Felek meddahlık geleneğini devam ettiriyor; ayrıca Sunay Akın’ın da hikayecilik yönüyle meddahlığı gelenekteki gibi başarılı bir şekilde temsil ediyor. Ama yine de eski meddah geleneği günümüzde kalmadı.

Meddah Hikayelerinin Özellikleri

Meddah hikayeleri, halk hikayelerin “Gerçekçi Hikayeler” kategorisinde değerlendirilir. Pertev Nail Boratav gerçeklik statüsüne dikkat çekerek meddah hikayelerin nasıl gerçek olduğunun tanımını yapar. Bu tanımdan yola çıkarak gerçekçi hikayelerden olan meddah hikayelerinin özelliklerini maddeler halinde yazmaya çalışalım:

  1. Meddah hikayelerinde devler, cüceler, cadılar, periler yoktur. Meddah hikayeleri doğa üstü, tanrısal kahramanlardan ve onların oldukları rivayetlerden arındırılmıştır. Bu bakımdan meddah hikayelerinde insan gücü ve bugünün imkanları dışında herhangi bir öge bulunmaz. Bu da meddah hikayelerini destanlardan ve masallardan arındırılır.
  2. Meddah gerçekçi hikayeler şiir dilinde anlatır. Genelde akıcı bir dille ve dinleyiciyi kendine bağlayacak bir şekilde bir anlatım sergiler. Bu anlatımını da taklitlerde destekler. Taklitlerin olması hikayenin inandırıcılını arttırır çünkü insanlar şahit olmadıkları ya da bilmedikleri şeylerin taklitlerini yapamazlar. Meddah, taklit yaparak salt gerçekliği simgelediğini belirtir. 

Yukarıda sayılan özellikler , meddahların gerçek hikaye anlatmalarının kanıtı niteliğindedir. Meddah hikayelerinin özellikleri bunlarla sınırlı değildir. 

Meddah hikayeleri,  tarihi kaynaklardan yararlandığı gibi günlük olaylardan da yararlanarak toplumdaki herhangi bir kişiyi bir hikaye kahramanı haline getirebilir.  Yani klasik tiyatrolar gibi sadece ideal kişiler kahraman olmaz meddah hikayelerinde. Bu da hikayeciliğin sınırlarını ciddi ölçüde genişletir. Meddah hikayelerinin konularını halk hikayelerinden, sözlü anlatılardan, halk masallarından da alır. Yani maddeler halinde saymak gerekirse meddah hikayelerinin kaynakları şunlardır :

  • Halk hikayeleri
  • Halk masalları
  • Sözlü edebiyat ürünleri
  • Tarihi olaylar
  • Büyük şehirlerdeki günlük olaylar

Hikayeci - meddahlar, anlatımlarını eğlendirici, güldürücü, monotonluktan uzak yan hikayelerle ve konudan uzak fıkra ve sakalarla şişirirler. 

Halk hikayelerinin türkülü versiyonları yani meddah yanında türkü söylemek için gelen meddah ikilisi köy ortamında oldukça tutulurdu. Buna rağmen meddah hikayeleri daha çok şehirlerde oluşmuş, gelişmiş ve tutunmuştur. Dinleyiciler genelde esnaf, memur kesimidir. Ayrıca sarayda, zengin çevrelerinin evinde de meddahlar çok fazla aranan karakterlerdir.

Meddahların okumuşluk düzeyleri ayrıdır ama okumuşluk düzeylerine göre anlattıkları hikayelerdeki tasvirler değişiklik gösterir. Meddah, okumuşluğunu göstermek için tek düze tasvirlerden kaçınır, geleneksel kalıp sözler hariç anlatımını süslü hale getirmeye çalışır.

Meddahların dinleyici kitlesi genelde yetişkin erkeklerdir. Özellikle uzun kış gecelerinde, ramazan gecelerinde meddah sahneye çıkardı. Meddahlar zengin evlerinin yanı sıra orta tabaka için kahvehanelerde yeteneklerini sergilerdi.

Meddahlık Tarihi ve Meddahlık Geleneğinin Kaynakları

Yukarıda anlatılan meddahlık geleneği günümüze daha yakın bir dönemdir. Daha eski dönemlerde meddahlara kıssahan, şehnamehan gibi isimler takılır ve meddah her türlü hikayeyi anlatırdı.  Bu sanatçılar her çeşit hikayeyi okur ve anlatırlardır. Yukarıda bahsettiğimiz isimleri belli olan aşık meddahları idi.

Aşık meddahlar, eski sözlü geleneğin yerini almış yerli hikayeciler içi kıssahan  diyeceğimiz eski meddahlar uzun bir zaman boyunca sadece Arap ve İran kaynaklı hikayeleri anlatmışlardır. Zaten Şehnameci dediğimiz kişinin adı İran’ın ünlü eseri Şehname’yi okuyabilmesinden gelmektedir. 

Meddah sözü, kelime anlamıyla övücü, öven demektir. Meddahlar, anlattıkları hikayelerin kahramanlarını övdükleri için bu adla çağırılırlar. Zaten eski dönem meddahçıları da bu tanıma uyarak İran ve Arap hikayelerini yüceltirler.

Kıssahan – meddahlar ile aşık -  meddahlar yukarıda saydığımız unsurlarla ayrılır. Yalnız kıssahan – meddahlar Arap ve İran geleneğine ait destanları işledikleri gibi Binbir Gece Masalları gibi içinde günlük  ve gerçekçi ögelerin geçtiği hikayeleri de anlatabilirlerdi. Ama yine de konuları daha çok şu şekildeydi:

  • Arap destanları
  • Fars destanları
  • Hz. Ali’nin rivayetleri
  • Hz. Hamza’nın rivayetleri
  • Ebu Müslim menakıpnameleri

Anadolu’da XII.yy’da başlayan İslam akımları ile de konulara şunlar da eklenmiştir :

  • Battal Gazi Savaşları
  • Danışmendname hikayeleri
  • Menakıpnameler

Bu kıssahan – meddahların eğlendirici hikayeler  yanı sıra ciddi ve öğüt verici hikayeler de anlatmaya başlamışlardır. Bunu 23 Ocak 1864 ( 11 Ocak 1278 ) tarihli  Diyojen gazetesindeki bir haberden görebiliyoruz.

Diyojen gazetesinde böyle bir haberin yayınlanması Osmanlı kültür dünyasına ilişkin bilgilerimiz değiştiriyor. Öyle görünüyor ki kıssahan- meddahların anlatılarının yazıya aktarılması onların anlatıcılıktan okuyucuya geçmelerini ve aşık – meddahların temelinin atılmasını sağlamış. Bu bağlamda birazcık da modernleşme çabası ile kıssahan – meddahların yazıya geçirilen hikayeleri şunlardır :

  • Zaloğlu Rüstem
  • Kahraman-ı Katil
  • Hazret-i Ali Cenkler vs..

Osmanlı Dönemindeki Kıssahan - Meddahlar

Osmanlı dönemindeki saraydaki kıssahan – meddah varlığına işaret eden en önemli delil Fatih Sultan zamanına aittir. Fatih Sultan zamanında sarayda kıssahan – meddah olarak çalışan Mustafa adındaki birinden söz edilir.

XVI’ncı yüzyılda kıssahan – meddah hakkında daha çok bilgi ediniriz. III. Murad’ın “Eğlence” adındaki bir meddahı vardır. Onun hakkındaki yazılı kaynakların verdiği bilgilerden öğreniyoruz Eğlence meddahı aşık – meddah tarzına yakın bir hikayeciliğe sahipti. Ayrıca III. Murad, şair Cenanî’den hikaye derlemesini isteyince Cenanî derlemesi içinde gerçekçi meddah hikayelerinin çokluğu gerçekten de dikkat çekicidir.

Evliya  Çelebi’nin Seyahatnamesi’nden meddahlar hakkında daha çok bilgi ediniyoruz. Evliya Çelebi, İstanbul’da 80’i aşkın meddah olduğunu kaydeder. Ayrıca sadece İstanbul’da değil, Malatya, Erzurum gibi Anadolu kentlerinde de aşık – meddahlardan söz eder. Evliya Çelebi bu meddahlarının bazılarının ismini sayar:

Bursa'dan

  • Şerif Çelebi
  • Kurbani Ali
  • Mahmud
  • Kara Firüz
  • Tireli Ali

Erzurum'dan

  • Kasap Kurt

Bu meddahlarının ellerinde bir baston tuttukları, bir mendille beraber gezdikleri Evliya Çelebi tarafından kaydedilmiştir. Ayrıca bu meddahların ellerinde kitaplarla gezdikleri de yine Çelebi tarafından kaydedilmiştir ki bu bilgi meddahlık geleneğinin son sözündeki “mecmuaya kaydolmuş” sözünü açıklar niteliktedir. Biz, meddahların hikayelerini yazılı eserlerden aldıkları bilgisine buradan ulaşıyoruz.

XVIII’ıncı yüzyılın meddahları başka kaynaklarda  şu şekilde sıralanır:

  • Manisalı Derviş Kamili
  • Nuhzade Mustafa Çelebi
  • Pertevi Ahmed Çelebi
  • Maraşlı Ahmed Ramazan
  • İstanbullu Hamdi vs.

Yalnız bu meddahlardan en önemlisi Tıfli Çelebi’dir. Tıflı Çelebi IV’üncü Murad’ın meddahlığını yaptığı için hikaye dağarcığı çok geniştir. Ayrıca en önemli özelliği anlattığı hikayelerin çoğunu yazıya geçirip bizlere kadar ulaşmasını sağlamıştır. Bu yazılı kaynakla meddah hikayelerin anlatış tarzı, olay akışı genel hatları ile haritalandırılmıştır.

Bu aşamadan sonraki meddahlar, yazılı kaynaklarda rahatça bulunabilmektedirler. Meddahlık konusu ise daha yakından ilgilenmek isteyenler Fuad Köprülü, Metin And, Pertev Nail Boratav ve en önemlisi Özdemir Nutku’nun meddahlıkla ilgili yazı ve eserlerine bakabilirler.

Kaynaklar

Halk Edebiyatı Araştırmaları, 1977
Özkırımlı , Atilla, Türk Edebiyatı Ansiklopedisi, c.3, s. 830- 833
Artun, Erman, Aşıklık Geleneği ve Aşık Edebiyatı, Karahan Kitabevi, 3.baskı
Artun, Erman, Türk Halk Edebiyatına Giriş, Karahan Kitabevi, 3.baskı
Nutku, Özdemir, Meddahlık Ve Meddah Hikayeleri, Atatürk Kültür Merkezi Yayınları
Nutku, Özdemir, İslam Ansiklopedisi, cilt: 28, sayfa: 294 , yıl: 2010

İlgili Makaleler

Yorumlar
buğlem saygıner 2017-02-07 20:44:29

çok teşekkür ederim harika olmuş sözlüden 100 aldım

Yorumunuzu Paylaşın