Zümrüdü Anka (Simurg) Efsanesi
Simurg; yeniden dirilişin ve küllerinden doğmanın sembolü bir kuş. Efsaneye konu olan Simurg’un insanlara da mesajları var…
Zümrüdü Anka, farklı kültürlerde yer alan efsanelerden biri… Simurg Efsanesi olarak da bilinen efsanenin başaktörü Anka kuşu, Kaf Dağı’nda yaşadığına inanılan bir kuş. En büyük özelliği ömrünün sonunda yuvasını ve kendisini yakarak yeni bir kuş olarak küllerinden doğması… Bu sebeple yeniden doğuşun ve dirilişin bir simgesi… Tasavvuf ve edebiyat eserlerinde çokça bahsi geçen ve Türkçede “Zümrüdü Anka”, “Zümrüd-ü Anka”, Zümrüdüanka” ve “Zümrüt-ü Anka” gibi farklı farklı ifadeleri olan düşsel kuş motifi Anka’yla ilgili efsane okumaya değer…
Anka Kuşu Nedir?
Anka kuşu; rivayete göre binlerce yıl önce yaşamış, milattan önce nesli tükenmiş bir kuş türü. Dünyadaki dillerde farklı isimlerle anılan Anka, Arap kültürünün bir parçası ve Arapça ve Farsçada bu isimle anılıyor. Bazı kaynaklarda Uzakdoğu kültürünün doğduğu anlatılır. Türkçede “Zümrüdü Anka”, “Hüma” ve “Umay” olarak yer etmiş. Türk kültüründe “Devlet kuşu”, “Talih kuşu”, “Cennet kuşu”, “Kaknüs” olarak bilinen kuş türü aslında Anka… İngilizce ve Almanca başta olmak üzere Avrupa dillerinde, Yunan kültüründe yer aldığı şekliyle “Phoenix” ifadesiyle yer almış. İran mitolojisinde önemli bir yeri var. Perslerde, “otuz kuş” anlamındaki “Simurg” kelimesi ile bilinen Anka kuşu, bazı antik toplumlarda “Tuğrul” olarak geçiyor. Çincede “Tanniano”, farklı dillerde de “Homa”, “Rokh”, “Sireng”, “Pehlevi”, Pazand”, “Feniks” ve “Mûğrib” kelimeleri ile biliniyor.
Anka kuşu, mitolojiler, kültürler ve dillerde o kadar çok anılıyor ki tarih araştırmacıları, arkeologlar ve dilbilimciler böyle bir kuşun varlığına inanıyor. Tabi günümüzde böyle bir kuşu gören insan yaşamasa da, efsanelerde, destanlarda ve hikâyelerde adına çok rastlanan bir kuş türünün “efsane” olamayacağı kanısı hakim… Yunan kültüründe Habeş diyarı (Habeşistan-Etiyopya) olarak bilinen bölgede yaşayan, kartaldan büyük, çok uzun ömürlü bir kuş olduğu söylenir.
Anka’yla ilgili anlatılan özellikler de olağandışı; uzun boylu, ateş kırmızısı renginde, tüyleri ve boynu çok parlak… Yüzünün insana benzediği, otuz kuştan bir iz taşıdığı, otuz renkli ve otuz kuş büyüklüğünde olduğu, çok uzun boyunlu ve uzun tüylü olduğu, yalnız yaşadığı, çok yükseklerde yere konmadan uçtuğu ve erkek kuş olduğu şeklinde rivayetler de var.
Kaf Dağı’nın tepesinde abanoz, sandal ve öd ağaçlarından yapılmış köşk gibi bir yuvada yaşayan Anka’nın yassı ve yırtıcı hayvanı andıran bir başı varmış. Büyük cüssesi ile uçtuğunda yer gölgede kalır, gök gürültüsüne benzeyen ses çıkarırmış, uçarken çevreye şifalı tohumlar yayılırmış. Konuşup düşünebilen, hünerleri ve bilgisi olan, merhametli bir kuş aynı zamanda ve tüyleri yaraları iyileştiriyormuş. Yemek için filler gibi iri hayvanları bile kaldırabilirmiş. 300 yaşında yumurtlayarak 500-1700 yıl yaşayabilirmiş.
Ömrünün sonunda kendini ağaç dallarının arasına hapsederek güneşin dalları yakmasını bekleyen ve yuvası ile birlikte yanarak yeniden doğan Anka, ateşle hayat bulmasıyla günümüzde birçok kültürde “doğuşun” ve “yeniden hayat bulmanın” simgesi… “Küllerinden doğma” ve“diriliş” ifadeleri de Anka kuşundan kalma düsturlardan… İran efsanelerinden Şehname’de, Mevlana’nın Mesnevi’sinde ve daha birçok tarihi eserde bahsi geçen bu olağanüstü kuş, onlarca öykü, hikâye ve masalın da kahramanı… Teşbih, mecaz ve mazmunlarda da sıkça bahsi geçen Anka, Divan edebiyatında iyi tasvirlerle anılıyor. Son yılların ünlü fantastik filmlerinden Harry Potter serisinde de bahsedilen Anka, birçok fantastik eserde iyilik sembolü, yumuşak huylu, şifalı otlarla beslenerek şifa dağıtan, iyi insanlara cesaret kötülere korku veren bir kuş…
Efsanedeki Simurg
Gelelim Zümrüdü Anka efsanesine… Üzerinde mitolojik varlıkların yaşadığı ve ab-ı hayat (yaşam suyu) barındıran Kaf Dağı’nda yaşayan Simurg, güzellik, bereket ve gücün sembolü… Simurg, her ağacın tohumunu barındıran ve Tuba adı verilen bir ağaçta yaşıyor.
Kuşların hükümdarı Simurg Anka, bilge bir kuş. Kuşlar, Simurg’un sözüne inanarak kendilerini kurtaracağına inanırmış. Olumsuz bir durum ortaya çıktığında veya işler ters gittiğinde başvurdukları adres Simurg’muş. Simurg gelince huzursuzluk ve haksızlıklar sona erer, mazlumlar hakkını alır, suçlular cezalandırılır ve etrafa mutluluk saçılırmış.
Bir süre sonra Zümrüdü Anka ortadan kaybolmuş. Uzun süre görülmemiş. Haksızlık ve hukuksuzluklar artmış, yalancılar ve hırsızlar hayatı zindan etmiş. Simurg’a haber gönderilmiş; ancak gelmemiş. Bunun üzerine kuşlar böyle bir kuş olmadığını düşünmeye başlamışlar. Bir gün uzak bir ülkede kuşlar Simurg’un tüyünden bir parça bulmuş. Bunun üzerine bütün dünyadaki kuşlar toplanarak Simurg’un varlığına inanmış ve ondan yardım istemeye karar vermişler. Ancak Simurg, etekleri bulutların üstündeki Kaf Dağı’nın tepesinde yaşıyormuş. Oraya ulaşmak için yedi dipsiz ve tükenmez vadiyi aşmak gerekiyormuş. Vadiler; istek (nefs), aşk, marifet (cehalet), istiğna (inançsızlık), tevhid (yalnızlık), hayret (dedikodu) ve yokluk (ben) vadileriymiş.
Kuşlar bir cesaretle hep birlikte Kaf Dağı’na gitmeye karar vermişler ve göğe doğru uçmuşlar. Bazı kuşlar yorularak düşmüş. Kuşlar arasında ilk olarak bülbül, güle olan aşkını öne sürerek geri dönmüş. Bülbülün arkasından papağan güzel tüylerini bahane etmiş ve evine dönmüş. Kartal yükseklerdeki krallığını, baykuş yıkıntılarını bahane ederken yolculuğa çıkan kuşların sayısı giderek azalmış. Kaf Dağı’na sadece 30 kuş ulaşabilmiş ve bir sürprizle karşılaşmışlar. Burada anlamışlar ki aslında Simurg veya Zümrüdü Anka, “otuz kuş” demekmiş. Yani her bir kuş bir Simurg’muş… Bu yedi vadiyi geçebilen kuşlar, bilge, mükemmel ve kurtarıcı kuş özelliğine sahip olurmuş.
Başka bir deyişle; nefsine hakim olan, körü körüne aşık olmayan, düşünen ve başaracağına inanan, birlikte hareket etmeyi ve istişareyi bilen, yalnızlığı istemeyen, dedikodudan uzak yaşayan, benliğini ve egosunu aşabilen kuşlar Simurg makamına yükselirmiş yani küllerinden yeniden doğarmış… Hülasa; Simurg olmadıkça kafeslerinizden ve tüneklerinizden kurtulamazsınız!
Anka Kuşu mu, Hüma Kuşu mu?
Türk kültüründe“Hüma kuşu” olarak bilinen kuş türü, Arap kültüründeki Anka kuşu ile benzer özellikler taşıyor. Bazı kaynaklarda bu iki kuş türünün aynı olduğu belirtilirken, bazı kaynaklar da bu iki türü farklı kuşlar olarak anlatıyor. Efsanelerde farklı olaylarla anlatılsa da ortak özellikleri olağanüstü yetkinliklere sahip olmaları… Bir rivayete göre Hüma kuşu, Azerbaycan efsanelerinde anlatılan ve Türkçeye “Zümrüdü Anka” olarak geçen kuş türü. Anlaşılan gizemli Anka kuşuna her kültürde farklı anlamlar yüklenmiş ve bu sebeple farklı rivayetlerin aktörü olmuş.
Azerbaycan kültüründe Hüma veya Devlet kuşu uçurulduğunda kimin başına veya omzuna konarsa o kişinin padişah seçileceğine inanılırmış. Osmanlı’daki Hüma kuşu tanımı da benzer bir duruma işaret ediyor. Osmanlıcada “Mûğrib kuşu” olarak geçen Hüma’yla ilgili rivayette; ölen bir padişahın yerine halife bulunamadığı takdirde Hüma kuşu uçurulur ve başına konduğu kişinin hükümdar olabileceği anlatılır. Yani Hüma’nın seçeceği kişinin hükümdar olabilecek liyakatte, kutlu ve mübarek bir kişi olduğuna inanılırmış.
Osmanlı padişahlarından Fatih Sultan Mehmed döneminde yaygın olarak kullanılmaya başlanan “Hümayûn” kelimesi ise hükümdara bağlı şeyler, devlete ait kurumlar gibi anlamlar içeriyor. Hüma’nın sözlük anlamı; kutlu, mübarek, uğurlu şeklinde… Bu kelimenin sonuna eklenen “yûn” eki de “gibi” anlamına geliyor. Bu sebeple Hüma kuşu ile Hümayûn arasında organik bağ bulunuyor.
Türk kültüründe “başına devlet kuşu kondu” deyimine konu olan kuş türü de yukarıda bahsettiğimiz “padişah seçme” yetkinliğine sahip Hüma kuşuna işaret ediyor. Gölgesi düşen kişilerin zengin olacağına da inanılan Hüma; talih, saltanat, iyilik ve cennetin de sembolü aynı zamanda… Türkiye’deki Milli Piyango biletleri logosundaki kuş simgesi de Hüma’ya atıf yapıyor. “Hüma Kuşu Yükseklerden Seslenir” türküsü ise, Zümrüdü Anka veya Hüma kuşunun Türk kültüründeki yerini özetliyor.
Sözün hülasası;
Her dilde ve kültürde farklı isimler ve olaylarla anlatılan bu gizemli ve efsanevi kuş veya kuşlar aynı mı yoksa ayrı kuşlar mı bilinmez ama efsanelere konu olan insan veya hayvanların kültürler arası yolcuğunda değişime uğradığı bir gerçek… Bazı kaynaklarda iyilik sembolü olan bu olağanüstü kuşun veya kuşların efsaneler değiştikçe canavarlaşması veya zarar veren yaratıklar halini alması da rivayetleri aktaranların hayal gücü ile açıklanabilir. Kısacası; “her medeniyetin ve ülkenin bir Anka’sı var” diyebiliriz…